amsterdam

/ 12
çoçukluğumun hayalidir amsterdam. özgürlüğüne düşkün biri olarak inanılmaz derece aşk beslediğim şehirdir. ayrıca hayatta hayalimi gerçekleştirmeyi başardığım şehirdir. 2014'de 3 kelime ingilizcemle tek başıma çantamı sırtıma vurup gittiğim ilk yurtdışı deneyimimdir. otel odasına vardığımda gözlerimin dolduğu, kaldığım 4 gece boyunca rüyada olduğumu düşündüğüm, özgürlüğü iliklerime kadar hissettiğim amsterdam..

evimin her köşesinde tabloların, getirdiğim hediyeler, biriktirdirdiğim anılar, xxx yazılı duvarlarım..
tekrar gidebilirsem xxx sembolünü vücuduma dövme olarak kazıyacağım.

seni benden daha fazla seven biri varsa kıskanırım lan.

seni çok özlüyorum amsterdam, umarım bir gün yine kavuşuruz..
ağustos ayında gitmemize rağmen gayet soğuktu, yağmur durmadı, güneş yüzü göremedik. ot kokusunu direk alabiliyorsunuz, redlighta gittiğinizde fotoğraf çekmek gibi bir hata yapmayın.
Ukrayna seven sevgili gezgin kardeslerimiz merak ediyordur şimdi...

(bkz: red light district)
birkaç sene önce nisan ayında gittiğim dünya güzeli şehir.
şanssızlık ya, bavullarımız kayboldu gittiğimizde. giden bilir, çok çılgın bir soğuğu var. sürekli yağmur yağıyor, rüzgar esiyor. üstümde sadece bir yarım kollu ve bir tayt var, kalan her şey bavulla birlikte kayıp. çok zor günlerdi sözlük.
şehre geri dönelim, boş boş gezmesi, bir yerde oturup geleni geçeni seyretmesi bile keyif veren şehir. kesinlikle gidilmelidir.
Mimarisinde giden insanların %99’unun kaçırdığı ilginç bir detay barındıran şehir.Amsterdama gidenlerin kaçının dikkatini çekmiştir acaba binalardaki hafif öne eğiklik ? Binaların Koca koca pencereleri olmasına rağmen daracık kapıları olması, binaların hemen hepsinin tepesinde bir makara bulunmasının sebebi eşyaların makaralarla evlere taşınıp pencereden içeri alınması. Zamanla binalar bundan dolayı hafif öne meylediyor.
Red Light District denince aklınıza cibil cibil kızların geldiğini biliyorum ama sokağa girip daha sonrasında çokta hoşnut olmadan oradan çıkan biri olarak aynı mevkide tesadüfen harika bir bit pazarına denk gelmiştim.
Günlerden pazartesiydi sanırım Red Light sokağının arka tarafında Athena Grubu solisti Gökhan'ın alışveriş yaptığı o harika bit pazarını bulmuştum. Saydığım kadarıyla şuan ordan aldığım 923 tane pulum var. Ucuz olmamakla beraber çokta pahalı da olmayan bir pazardır.
Bir yandan masalsı evleri, bir yanda buram buram kokan sokaklar , arabadan çok gördüğünüz bisiklet, red lightın kırmızı panjurları, winkel 43 de yiyeceğiniz apple pie, kanalları , köprüleri, müzeleri.. Gezerken keyif alırsın , sana keyif vermesinide bilir.
her şehrin kendine has bir havası, bir yaşayışı vardır. amsterdam ise bambaşkadır diğer bütün şehirlerden. havaalanından bindiğiniz tren sizi centraal amsterdama getirir. centraal amsterdam'dan tam çıkarken yüzünüzü yalayıp geçen esrar kokusu, vazgeçemediği karşılama biçimidir amsterdam'ın. o an anlar insan, bu şehrin kafasının bambaşka olduğunu...
tam ortasında yasal kadın ticareti, onun bir arka sokağında yasal keyif vericilerin ip gibi dizildiği kanal boyu. bu ikisinin bulunduğu caddenin bir ucundaki kilise, diğer ucundaki ilkokul. bambaşka bir kafa değil de nedir...
insanları genel manada iyidir. ancak her şey yasal olunca insanlar da sizi rahatsız etmez algısı doğru değildir. çünkü her arayıştan turisti kucaklar amsterdam, o nedenle bu kültürün dışından gelen insanlar bazen rahatsız edici olabilir. yine de her şeye rağmen güzeldir bu şehir. kanalları, akıl almaz bisiklet trafiği, kendini akıllara kazıdığı kokusu, kışın soğuğu, yazın yağmuru, düz arazide çiçek çiçek duran yel değirmenleri, müzeleri, peynirleri,kırmızı ışıklı sokakları ve her biri maketmişçesine yapılmış evleri ile avrupanın batısının çatısıdır bence amsterdam. çok özlenilesidir. yine yine gidilesidir. sevgiliye yazılmış o en anlamlı ve en anlamsız şiirdir: bir şehir ol, amsterdam gibi. "müptezelim ol, gel kollarıma" de mesela.
/ 12