aniden gelen her şeyi bırakıp gitme isteği

/ 3
Sürekli anlaşılamama sonucunda doğuyor o istek. “Başım ağırmadan kaçayım da gideyim “ gibi...çevresel faktörler çoook etkili misal: yılgınlık bıtkınlık
özellikle komiteye 2 gün varsa, konular asla yetişmeyecek gibiyse, kocaman bir büt anksiyeten varsa tam vaktidir. bi anda durup " ben bu masada napıyorum?" diye sorgulanır. sonra da pes edilip "bari çıkmış bakayım" denilir.
ay sonunda işsiz kalacak biri olarak bir yerlere kaçma isteğimi uygulamaya dökebileceğimi düşünüyorum.
her geçen gün bir önceki günün tekrarı gibi hayatın çok monotonlaştığı zamanlarda gelen istek
aniden gelmedi ancak uzun zamandır yetmedi artık diye içimi kemiriyordu bu his, sonunda istifa ettim, yıllardır bekar yaşadığım evi bozdum, ve önce ege-akdeniz turuyla başladım yeni hayatıma, şimdi dinlenme ve plan aşamasında asya seyahatimi bekliyorum..

insan bazen bırakıp gitmeli, sizi hiç kimsenin tanımadığı bir yere, sizinle aynı dili dahi konuşmayan insanların olduğu ortama. o zaman tanıyorsunuz kendinizi..
"Bir kalbolma anonsu duyuyorum, bundan öncekilerden farklı; bir kaybı değil, kaybolmak gerektiğini söylüyor. Herkes hemen kaybolsun! diyor megafondaki ses. Kaybolup bulunmayın!" (bkz: küçük iskender)
çok uzun zaman önce teşrif etmiş olup her geçen gün şiddeti artıyor öyle bir şeyleri kaybedince veya başaramayınca değil başardıkça daha da artıyor namussuz misal tayland'ın bir köşesinde otururken aldığın hazzı yönetici olarak oturduğun ofisinde ki koltuğunda alamadığını anladığında artıyor sanırım şu an ki hayatında uğruna zamanını ve sağlığını kaybettiğin şeylerin aslında ne kadar boş olduğunu gördüğünde daha da artıyor
(bkz: aniden gelen her şey yeni başlıyor isteği) neden gelmiyorsun diye düşündüren başlık. Bazen sınırlarımız zorlandığını hissedip sabrımızın tükendiğini varsayıyoruz. Yapmamamız gerekiyor aslında. Hep unutuyoruz. Yeni bir gün yeni umutlarla gelir önceki gün ne kadar boktan sonuçlanmış olsa bile. Yeteri güzelliklerin ve umutların farkında olalım ve yılmayalım
esas uzmanlığım finans olmasına rağmen (spk ileri düzey türev piyasalar sertifikası, imkb staj, tbb diğer teşkilatlanmış piyasa ve borsalar sertifikası, yaklaşık iki yıl bankacılık) on yıldır uluslararası alanda faaliyet gösteren bir şirketin denetim departmanında orta düzey yöneticilik yapıyorum.

mayıs sonu, bilemediniz haziran ortası türkiye’den siktir olup gidiyorum. on yıl boyunca 40 bin dolar para biriktirdim. 10-11 bin dolara tekabül eden bir de tazminat alacağım. şu lanet olası doların fırlaması yüzünden gideceğim güne kadar çalışmak, ne olursa olsun kenarıya biraz daha para atma derdindeyim. ama gel gelelim bundan 8-9 ay kadar önce biten ve eğitim süresi boyunca anamdan emdiğim sütü burnumdan getiren yüksek lisans yüzünden insanlıktan çıktım ve hala kendimi toparlayabilmiş değilim.

iki yıl boyunca tüm hayatım şu şekildeydi; sabah 05:15’te kalkıp işe gidiyordum. akşam 5’te mesaiden çıkıp 3 vesait okuluma gidiyordum. akşam 11’de ders bitiyor ve benim evde olmam gece 12’yi buluyordu. sabah yine 05:15’te kalk ve işe git. düşünsenize 2 yıl boyunca hayatım hep bir şeyleri yetiştirmeye çalışmakla geçti. bazen “1 gün neden 30 saat değil?” diyordum kendi kendime. 3 ay berbere gidemediğimi biliyorum. çünkü berbere gideceğim zamanda ya dönem projesini bitirmem, ya makale incelemelerini halletmem ya da ders çalışmam gerekiyordu. sabah 10’da açılan kütüphanede yer tutmak için 6’larda kütüphane önlerinde o soğuklarda sıra bekledim. kaç defa zatürreden döndüm. üzerine bir de tez eklenince neredeyse aklımı yitiriyordum. hem fiziken, hem de ruhen inanılmaz derecede tükendim. işte ben de başlıktaki gibi sikerim parasını deyip, tazminatımı alıp haziran ayına kadar evde deliler gibi uyumak istiyorum. ama sadece uyumak
Her şeyi bırakıp kendime koşmak istiyorum. Burası sözlük ama bu isteğin tanımı falan yok. Koca bir boşlukta sürüklenip gidiyorum. Koca ormanda tek ağaç arıyor gibi.
/ 3