sobalı evde geçen çocukluk

/ 8
Pazar günleri sobada kızartılan ekmekle güne başladığımız, üzerinden çaydanlığın hiç inmediği , portakal kabuklarını ziyan etmeyip odaya verdiği kokuyu içine çektiğimiz , banyodan sonra önünde havluyu açarak ısındığımız :) kestane yeme yarışımızın kahramanı , bütün aileyi bir arada tutan , zaman zaman özlediğimdir.
aynı odanın içinde dört mevsimi yaşatan, çevremde daha ziyade y kuşağının bildiğini gördüğüm, z kuşağının kısmen yakaladığını veya dinlediği duyduğum, alfaların çoğunun kaçırdığını fark ettiğim çocukluk, çocukluğumuz. serbest çağrışıma sokunca akıyor; taso, kart, bilye, kestane, mandalina, çıra, soba kovası, kömür karası, soğuk sızdıran silikonlu pencere pervazı, kuzinede patates-soğan, mermer, baca, kömürlük. ağlamıyorum tamam.

edit: ağladım.
Şimdi iki adımda bir ucundan diğer ucuna yetişebildiğim oturma odasında bir gün çakma adidas naylon eşofmanımla kendi kendime top oynuyorum soba da cayır cayır yanıyor. Yastıklardan yaptığım kaleye harika bir gol atınca sevinçle yerde yuvarlanmaya başlamam ile eşofman sobaya yapışıyor ve kocaman bir delik açılıyor, o kadar ağlamıştım ki bir yerimin yanmadığına emin olana kadar epey uğraşmıştı bizimkiler.. vay gidi günler! Ayrıca odada kimse olmadığında gizlice kolonya döküp ateşi harlamak da çok zevkliydi.
Üstünde pişen yemek, kızaran ekmeğin kokusudur. Bi tarafın yanarken diğer tarafın buz tutma halidir
aklıma hep annemin bizi soba dibinde legende yıkadığı günler geliyor .. birde biz patatese (kertül) deriz o kertül kokusu hâlâ burnumda tüter.. zira artık hiçbişey eskisi gibi değil ne biz ne de zaman.
kendime göre avantaj ve dezavantajları olan konudur. burada kestane fantezisi yapılmış, evinizde sabah akşam kestane yenmediğinden eminim.

pozitif:

- muhitte bulunan her evin sobalı olması (bugün bir kısım yerden ısıtmalı, klimalı, doğalgazlı vb. çocuklarda eşitsizlik psikolojisi yaratır ki adaletsizlik çocukları daha çok üzer)
- sobaya atılan kağıtların odunların tutuşmasını/yanmasını izlemek (evet kabul ediyorum, çocukluktan bu yana bundan hoşlanıyorsam rahatsız yapıda olmalıyım)
- sobadaki sıcaklığın kemikleri dahi ısıtması (bam bam bam yanan sona yüksek ısı kaynağıdır)
- bedava sıcak su (sobanın tepesine konan güğüm/kazan ile banyo suyu temini sağlanır)

negatif:

- diğer odaların buzhane olması (yalan mı?)
- lodos sebebiyle sobanın tütmesi (bursalılar bilir)
- zehirlenme tehlikesi (kömür sızıntısından söz ediyorum, odun yakanlar tenzih edilir)
- küçük çocukların soba yanarken temas etmesi riski (daha ebeveyn olmadım da olanlar anlatıyor)

özet geçmek gerekirse, kanaatimce sobalı evde büyümek büyümemekten daha iyidir çünkü soba kullanmayı biliyorsan mantıken kolay mangal da yakar, ateşle de uğraşır.
malumunuz pirensipleri benzerdir.
Oda spreyi yerine mandalina kabuklarını soba üstüne koyarak odanın içerisine hoş bir koku salgılamak en heyecanlı ve en keyif verici işlevlerinden biriydi. Tabi çaydanlıktan ve ya güğümden fokurdayarak sobanın üstüne düşen su damlası bana daha da bir haz veriyordu.
kızarmış ekmeğe, kestaneye, soba üstündeki güğüme şahitlik etmiş çocuktur. şanslıdır, şansızdır tartışılır.
Büyüdüğüm yerde süt ve süt ürünleri aşırı derecede kaliteliydi. Bilenler bilir genel olarak köye yakın şehir merkezlerinde genel olarak bi çarşı ekmeği bide ev ekmeği modu vardır.

Bizim ev ekmeği kocaman ve tadı inanılmaz oluyordu. Bunu sobaya atardık hafif kızarır ve sonra tereyağını sürerdik. Çay bardağını tutmaktan onu bile yağ yapardık. İlk başta iğrenç gibi gelen bu olgu sanırım özlenilen çoğu şeyin başında geliyor. Seni özledim soba.
mandalina kabuğu kokusudur. kestanedir. hatta kartopu oynadıktan sonra eve gelip; elini sobaya uzattığında elinin sızlamasıdır.
/ 8