sobalı evde geçen çocukluk

/ 8
Sobanın yakını sıcacıkken uzaklaştıkça bütün etkisi azalarak sönerdi. O sebepten hep sobanın dibine sinerdim. Bir süre sonraysa sıcaktan pişer ve uzaklaşırdım. Git-gelli bir ilişkimiz vardı anlayacağınız.
kar eldivenlerim ile donan ellerimi ısıtırdım bacasında sonra kuruması için üstüne astığım kıyafetlerden damlayan suların cosss diye sobanın üzerine düşmesi. insan gerçekten özlüyor o günleri. minderleri dibine koyar orada uyurdum. sobanın dibinde leğen içinde yıkanırdım. daha nice anısı vardır.
yazılanları okuyunca alınan keyiflerin benzer olduğunu görmek tekrar tekrar mutlu ediyor.
o günleri özleyen, gülümseyerek hatırlayan, gururlanarak anlatan insanlardan zarar gelmemesi gerekir be sözlük,
üstündeki çamaşırlıkta kıyafetlerini kurutup soğuk kış aylarında sıcacık giydiğinde içten ısınan çocukluğumdan öpüyorum kendimi
çocuk olmak güzeldi kirlenmemiş hayaller yıpranmamış duygular vardı.
nohut pişirirdim sobanın üstünde kolonya dökerdim.
Gece 2-3 kez kalkıp sobaya odun atmamış çocuk kendine ben sobalı evde büyüdüm demesin.
benim için karşılığı kestanedir. dünya üzerinde en sevdiğim şeylerden biri olabilir soba üzerinde kestane kebap. televizyon karşısında ailecek yenilen portakal kabukları üzerine bırakılır, bütün ev mis gibi kokar. çay demlenir, banyo için su kaynatılır. adeta evin sessiz ama yetenekli bir üyesi gibidir soba. ilginçtir ki evimizden sobanın kalkması tam da ergenliğime denk gelir, adeta çocukluğumun bitişinin bir işareti gibi.
/ 8