stefan zweig'in kadın düşmanı olması

Stefan Zweig son zamanlarda o kadar popüler oldu ki merak edip 10-12 kitabını aldım. Şu an 5-6 kitabını okuduktan sonra farkettiğim Zweig’in tam bir ahlak ve namus bekçisi eril/erkil biri olduğu oldu. Her kitabında kocasını aldatma, yasak aşk, evlilik dışı ilişki ve çocuk gibi toplum tarafından ahlaksızlık olarak görünen kadınların davranışlarını anlatıyor. İşin ilginci ise erkekler olay örgüsünde ortadan kaybolarak sanki tek suçlu kadınmış gibi kurgulanması. Kadına karşı şiddetin arttığı bu dönemlerde bu Zweig denen adamın kitaplarının neden bu kadar popüler olduğunu anlamak zor. Özellikle de kadınlar tarafından okunuyor. Zweig’in kitapları kadına düşmanlığı arttırır. Okunmasını kesinlikle tavsiye etmemek gerekiyor.
Başlığın aksine benim için kadını çok iyi anlayan ve anlatan bir yazar olmuştur.
Ben yazarın yarattığı kadınlara bakarken onları yargılamak yerine onların ne kadar güçlü olduklarını, bir kadının başına neler gelebileceğini, nerelere sürükleyebileceğini.. kadın figürlerini yargılamadan, onları anlamaya çalışarak yorumluyorum.

Kitap okurken sığ bakmamak gerek. İnandığın doğruları yazara rağmen savunman veya yazarla beraber savunman gerek. Yazar sana yeni bir bakış açısı kazandırmıyor, sen nasıl baktıysan öyle görüyorsun.
bir basit sözcüğün bile türkçeye çevirirken nasıl anlam kaybettiğini ya da kazandığını biliyoruz bu yüzden bakış açısı en önemli faktördür. (bkz: neye göre kime göre )
zweig, yazılarının muhtevası dışında öykücülükteki başarısı ile son zamanlarda gündemi meşgul eden bir yazar. öykülerinin içeriklerinin yanı sıra öykü ve kurgu tekniği açısından okuyucusu tarafında oldukça övülür. İçerik bakımından da bir çok okuru tarafında kadınları yermez zamanın fotoğrafını çeker ifadesiyle savunulmaktadır.

yazarın yakın zamanda bir çok kitabını edindim ve hızlıca okudum; karşılaştırmak gerekirse sabahattin ali'nin dahi üstüne çıkabilecek bir öykücülük tekniği yok.
en önemli kısmı işlediği konular ve üslubuna gelecek olursak; yazarı yaşadığı dönemden, çektiği acılardan ve yaşadıklarından bağımsız düşünemeyiz. dönemin hem siyasi çalkantılarından hem de korkunç umutsuzluğundan oldukça etkilenen yazar aslında eserlerinde erkeği kaçan, cesaretsiz ve kötüye sürükleyen bir imge olarak kullanmış; kadını merkeze almış, cesur, güzel ve özgür ifade etmiştir.

tekniği açısından abartıldığı kadar başarılı bir yazar olmasa da hayatı ve yazdıklarıyla beni oldukça etkileyen bir yazar.

kendi dilinlen;
"bizim yeni doğacak güneşi bekleyecek umudumuz/gücümüz kalmadı fakat siz yine de bekleyin"