trabzon

/ 2
yeşili, günde 4 mevsim yaşatan agresif havası ve havasına ayak uyduran milletiyle ünlenmiş şehir. görmek isteyenler acele etsin. yeşilin ömrü beş sene daha anca yeter.
Arapların son yıllarda doluştuğu ve yatırım yaptığı şehir.
Her ruh halinden,her hava koşuluna kadar bir arada bulunduran,Uzungölde Araplara kazık atılan,yeşili ,denizi milliyetçi , görgülü insanıyla harika bir yer
havası gibi insanlarının da ilginç olduğu, trabzonspor denilen kavramla yatıp kalkan, sadece hamsi ile değil doğasıyla da adından söz ettiren, yüzülecek çok fazla plajı veya kumsalı olmasa da denizle içiçe olan, karadenizin incisidir.
İki defa geçtim buradan. en alakasız yerde ve insanlar ile birlikte bile konu bir şekilde dönüp dolaşıp Trabzonspor'a geldi ve konuşma süresinde zaman zaman gayet iyi anlaşılabilecek insanlar bir an şekil değiştirip garip şeylere dönüştüler.
Arap'lara çekilen peşkeşten memnun birkaç insanla tanışmamı sağlamış şehirdir.
yeşille mavinin buluştuğu canım memleketim "idi". eskiden istanbuldan yaptığımız o 15 saatlik araba yolculukları yılın en heyecanlı zamanı olurdu benim için. ama tabi bizim ülkemizde her güzel şeyin uğradığı hüsranlı sona uğradı. denizler dolduruldu, uzungöl eski güzelliğini kaybedip beton yığınına döndü, istanbul trafiği resmen beta sürümünü trabzona sattı, her yer arap, yomra zaten hep arapların hani, türkiyede değilsiniz ordayken hep arapça yazılar ilanlar.... hayır bir de yüzsüzlüğe gel, arap bir adam orda emlakçılık yapıyor!!!! köyümüz kaldı bir diyorduk, bungalov evler için deremizi mahvettiler. fındığımız boldur, sanılanın aksine laz pek yoktur, ama insanımız sıcaktır. hepsi yardımseverdir. (bkz: sümela'nın şifresi temel "adres tarifi") mutlaka gidilmesi gereken bir şehir ama Ağustos ayında gitmeyin çünkü nem çok nem. he, gidebilirseniz uzun sokakta beton helvacımız var, markanın adı beton helva direk, helva çeşitlerini de dondurmasını da tavsiye ediyorum. maraş caddesinde de muharrem ustanın yeri ikinci tavsiyemdir, merkezdeki en iyi et döneri orada bulabilirsiniz. amaaan diyim boztepede semaverde çay içmeden, o manzaranın tadını çıkarmadan dönmeyin
bitki örtüsü güzel olsa da egede doğmuş büyümüş benim gibiler için ıslak cehennem. kardeşim ağustos ayında iş için taşındı, 5 ay havası yüzünden depresyondan çıkamadı. dolmuştan attığı bir fotoğrafla da beni şoka uğrattı. çünkü fotoğrafta vitesin yanında tüfek vardı ve bu durum herkes çok normaldi. insan gerçekten hayretler içinde kalıyor.

not: lafım insanlarına değil, gerçekten çok tatlı insanlarla tanıştı. lafım havasına ve normalleşen alışkanlıklara.
ben şubat ayında gitme fırsatı bulmuştum sümela için.. gittim sabah 6 hava buz ama şehir zaten avuç içi kadar olduğu için meydan terminal sahil vs hep kolay ve bulunabilrcek şekilde. dikkatlerini baya çekmiş bulundum çünkü heryer bordo maviyken benim boynumda şanlı galatasarayımın atkısı vardı :)) abla sen yurek mi yedin diyrni bile gordum ;)) ozelliklr maçka harika bir yer gidiş yolunda yuksek olan her alanı değerlendirmiş laz uşakları . Bi çeşit baraj gibi yüksekliği kullanıp elektrik üretmişler:) ben trabzondayken yagmur yağıyordu yukarıya çıktıkça kar lapa lapa sis öyle böyle değil sumelayi sisten göremedim desem yeridir :) siz yazin gidin :)) dönüşte bir lokanta var derenin üzerine yapılmış mutlaka kuymak yiyin sobanın üzerinde mısır ekmeği gevretin ve demli bi çay için:) güzel bi memleket tavsiye ederim:)
Trabzon derken bile insanın içinin titrediği göğüsünün gururla dolduğu memleketi aklınıza gelsin
İnsanları net olarak çok agresif. İş icabı gittiğimde bi arac yollamislardı, 5 yıldır orada okuyan İzmirli bir çocuk kullanıyordu. Nasıl buranın insanı neler yaşadın dedim. İlk geldiği gün bakkala "iki ekmek verir misin" dediği için "ne yalvarıyorsun lan paran yok mu" diye çemkirmşler, neredeyse dayak yiyecektim diyor. Bu nezajetsizlikten değildir aslında, böyle yerlerde insanlar birbirine rica etmez birbirini de kırmaz.
/ 2