#tüm idillce entry'leri

hiç bir yer. her yeri gezemedik hala ama burada "görülmek istenilmeyen yerler için yazılan açıklamaların" cehalet olduğunu görebilecek kadar gezip gördük çok şükür
parasız değil o az bütçeyle. gittiğin yerlerde çalışarak, bileklik resim satarak barlarda pansiyonlarda temizlik yaparak gezilir. Parasız gezemezsiniz öyle bi dünya yok
uçan spagetti canavarıyla bi masaya otururlarsa dünyada tek güç olurlar
Bana divan edebiyatını sevdiren adam. Ama sadece bana değil galiba bir nesli divan edebiyatıyla tanıştırıp, anlatan, sevdiren 1958 doğumlu edebiyat araştırmacısı.
Matematik okumaya çalıştığım yıllarda nerden düştü elime bilmiyorum ama 4-5 kitabını okuyup sonra gaza gelip kocaman divan sözlüğü vs aldım ama tabii tez yazmayacağı için saçma bi hareket olmuştu

Bu adamı okurken zaten rezil olduğunu bildiğim eğitim sistemini iyicene iliklerime kadar hissedip kendim için üzüldüm. Çünkü edebi yanıyla birlikte tarihte var tabii içinde ve tarihe de merak sarmaya falan başladım derken aslında neyi sevip sevmediğim hakkında hiç bir fikrimin olmadığını, 22 yaşıma kadar edebiyat ve tarihten iğrenen bir insan olduğumu düşünürdüm. Üzüldüm kendim için.

Başka bu tarz kitap elime alıp okudum desem yalan olur divan edebiyatını sevdik ama gidip divan şiiri okuyacak kadar olduğunu sanmıyorum, bu adamın eski şiirlerden alıntıları kullana kullana tarihi hikayeleştirerek yaptığı anlatımlar çok güzel. adamın dilini, tasvirini, aşkı algılayışını sevdim.

4-5 kitabından sonra ara verdim kitaplarına çünkü bi yerden sonra tekrara düşer gibi geldi dedim biraz araya başka şeyler sokayım bitmesin sürsün bu düş, sıkılmayayım.

Not. siyasi duruşu beni hiç ilgilendirmiyor. Ben onu divan edebiyatı araştırmacısı bir yazar olarak değerlendiriyorum.
çok geç başladım okumaya. Üzülüyorum.
Şu an "yaşamın ucuna yolculuk" kitabını bitirmek üzereyim. Kitap her anlamda bir yolculuk kitabı ama enteresan bir yolculuk özellikle mental olarak. Bence Tezer ÖZLÜ 20-22 yaşlarına kadar insanın okuması gereken türk yazarlardan. Yani nasıl bi seri kitap çocuk kitabı ise bu da bence insanın bir çok düşünceden geçip kendini aradığı bulduğu bulamadığı ergenlik dönemleri dediğimiz dönemlerde okunmalı. Yanlış anlaşılmasın ergenlik kitabı demiyorum, o dönemde gerçekten insanın bir çok bunalım ve düşüncesinin aydınlanmasına yardımcı olabilecek, düşünce ve dil yapısına sahip bu kadın. Ve şimdi de okunmaz değil, şu an okurken bana verdiği duygu tam olarak şöyle, "ah işte aynen bunu hissediyorum, bu konuda ki görüşüm evet böyle ne de güzel tasvir etmiş, ne de güzel dil olmuşsun düşüncelerime" gibi.
Şimdilik okuduğum tek kitabından işaretlediğim 50 kadar bölümden birini yazayım da tam olarak ne demek istediğimi anlayın
"Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinden okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnız bir yüzey, benim gerçeğimle bağdaşmayan bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin 'medeni durum' dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiçbir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. İstediğiniz düzene erişmek o kadar kolay ki... Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizle için hiçbir değeri yok ki... Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus alayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. İçgüdülerimi hiçbir işte kullanmama izin vermediğiniz için. Hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, diriltiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanına ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum."

Yaşamın ucunu yolculuk - bölüm III / syf 57-58
gerçekten pek keyifli yerdir ama böyle ağaç böcek park az olduğu için istanbulda cayırcayır kalabalık olur hafta sonları
Taylandın kuzeyinde Chaing mai şehrininde tee kuzeyinde, akıllarda kalan tayland adaları deniz vs olaylarından uzak minik bir köy-kasaba. Bence tayland kültürü en iyi taylandın kuzeyinde öğrenilir, tayland yemeklerinin tadı buralarda alınır. Bangkok phukette falan yiyip "bu ne yağğ" dediğim neredeyse her şeyi çok sevdim oralarda

Zamanında hippilerin keşfi ile canlanan bi köy burası. Rahatlamak için, turistlerden uzak gerçek gezginlerle vakit geçirebileceğiniz, türkiye de ege ve akdeniz kıyılarına yerleşip sakin bi hayat geçiren insanlar gibi taylandın yerli insalarıyla tanışabileceğiniz yer.

Etraftaki inanılmaz şelaler, pai kanyon, memorial bridge motor kiralanıp gidip görülür gezilir. yollarda geçtiğiniz köylerde 60-70 yaşında teyzeler size sigara içme hareketi ve burunlarına dokunarak verdikleri işaretlerle neşelendirirken "ahh be teyze, domatez biber bal ikram ediyor senin yaşında ki teyzeler bizim köylerde sen nabıyoon" derdirtirler.

Dünyanın çok ünlü olan motor yollarından biri de buraya giderkenki yoldur. Öfff ne virajlar ne virajlar eğer yol tutan biriyseniz yanınızda poşet olsun araçlarda kusan kusana

1 haftalık girip 2.haftanın sonunda ağlayarak çıktım. Bütün gezginler orada otellerde pansiyonlarda yatak ya da bungalov ve yemek karşılığında çalışıyor. Benim hiiiiç param olmadığı için ve orada bileklik satamayacağımdan(herkes gezgin) bu şekilde çalışamazdım çünkü alkolede ihtiyacım vardı ^^ ben de iki iş buldum. kaldığım yatakhaneyi temizleme karşılığında para vermiyordum ve bi bar için "happy hour avantajları" kağıtlarını yoldan geçen gezginlere dağıtıyordum. Bu iki iş sayesinde tüm yerliler ve gezginlerle tanışmış oldum. 2.hafta da artık gittiğim barlarda kahvaltılarda para almadıkları falan da oluyor du benden. ÇOOK çokk az olan ingilizcem işte buradaki güzel insanlarla gelişti. Ve iletişimin dilden öte bir şey olduğunu anladığım yerdir aynı zamanda.

Son günümde yağan yağmuru bahane edip gidemeyeceğimi, otostop için çok saçma bi hava olduğunu falan söyleyip beni bi gün daha kalmaya ikna ettiler çalıştığım barda. Çantamla karşılarında durup ama kalacak yerim yok dediğimde gülüp barı işaret ettiler. Hala haberleşiriz arada konuşuruz orada tanıştığım bi çok insanla. İnstagarmda her otostop hikayesi paylaştığımda "ne zaman geri geliyosun" diye sorup yine boğazıma bi yumruk gibi otururlar canlarım.

Son olarak buradan ayrılırken hayatımın en uzun otostop bekleyişini yapmıştım, o kadar ki beklediğim yerin etrafında duran esnaf kadınlar alkışlamışlardı en son bi araç durunca eheheh. Gitme der gibiydi her şey asdhjas ama vizem bitiyordu.
Türkiye de otostop çekmeye alışan bizler için birazcık daha zor ama sadece birazcık. malezya iran dolaylarında sivil araçlar ücret karşılığı bi yerden bi yere götürme alışkanlığı edindiği için bazen dert anlatmak zor oluyor ama yine de çok keyiflidir çünkü genel olarak yardım sever insanlar. malezya taylandda insanlar birazcık korkak, hem yardım etmek istiyorlar hem de sizden korkuyorlar, o yüzden güler yüzlü olun iletişim kurun, geneli ingilizce biliyor zaten, bilmeselerde sürekli bakışıp gülüşün, varsa pisküvitiniz falan ikram edin ama çok olmuyor öyle şeyler karnınız hep aç oluyor bilirim.

Benim denk geldiğim araçların %80i aslında otostopu bilmiyor sadece yolda kaldığımı anlıyorlardı. Benim de ingilizcem biraz kıt olduğundan onlara şu noktadan sonra inerim sorun değili anlatmak zorluk çekiyordum. Çünkü genel olarak "aa aynı yere gitmiyoruz ben seni nasıl götüriyim" diye düşünüyorlardı. O yüzden onlara nereye gittiklerini sorup haritadan bakıp yolunuzun üstüyse tamm bende oraya gidiyorum falan diyin.

Bi de genellikle pikap arkalarında motorlarda gideceğiniz için askılı falan olmasın üstünüzde omuzlarınızı kapatın, mümkünse şapka alın. asyada tek güneş yanıklarımı otostoplarda aldım, o acıyla o çantayı taşımak işkenceydi ama her şeyiyle çok güzel 2 ay geçirdim keşke devam edebilseydim :)
3 aylık mini asya ve karadeniz turum sırasında ben de çok istedim bi kanal açayım, malezya penangdan tek atış tayland phukete gidişimi, karadenizde bilmediğim köylerde misafir oluşumu ilk tek otostoplarım ilk tek kamplarım ilk kamp ateşimi vloglayayım ama kameram yoktu. Son istasyonum singapurda çalışıp gopro aldım ama istanbulda köleliğe döndük yine nasıl olduysa. boşa gitmesin diye kullanıyorum arada karstı kamptı, otostopta yalnız nasıl saçmalanır falan ama zor işmiş çünkü şuursuzca gezmeyi seviyorum ben, gezcen mi video mu çekicen, sen daha kavramadan anlatcan falan sonra editi müziği telif hakları. Şimdilik boş beleş saydığım editlerle öğreniyorum ama eğlenceli ya o güzel yol anılarını böyle derlemek. Ve bence yakındır dönmemek üzere çıktışım. İşte o zaman tadelle'yi kendime sponsor edip gezeceğim inanıyorum.

not. tadelle çünkü her otostopta teşekkür hediyem olur kendisi, çok sevdiğimden istemeden böyle bi ritüel edindim