#tüm yoldancikanlar başlıkları

Komik gelebilir ama lütfen arkadaşlar gülmeyelim, ciddi bir hastalık, biraz da kudüs sendromu gibi. Gerçek adı “parishōkōgun” olan ve Prof. Hiroaki Ota tarafından ileri atılmış bir sendromdur. Belirtileri halüsinasyonlar, pişmanlık gibi acı çekme, derealizasyon ( yabancılaşma), duyarsızlaşma, anksiyete (önyargı, saldırganlık), baş dönmesi ve terleme şeklinde gözlenmektedir. Bence hayal kırıklığı ya da geldiğine bin pişman olmak da denilebilir.

Genelde gezginler de görülen bu hastalığın oluşma nedenleri ise kültürel farklılıklardan dolayı, dilin yetmemesi, yorgunluk, beklediğini bulamama gibi nedenlere bağlanmaktadır. En duyarlılar ise elinde fotoğraf makinaları ile her yeri saran Japon turistlerdir. Bu yüzden BBC’nin yaptığı habere göre Japonya Büyükelçiliği 24 saat açık olan bir yardım telefon hattı kurmuş ve bu durumu yaşayanlar için hastane bulmakta yardımcı oluyor.

(bkz: http://news.bbc.co.uk/2/hi/6197921.stm)
Orijinal adı belgrade alternative guide şeklinde olan şehirde yaşayan gençlerden oluşan rehberler tarafından Belgrad’ı gezebilirsiniz.

Şehri en ince ayrıntısına kadar tarihi ve bilinmeyen yönleri ile keşfedebilirsiniz ama ben öncesinde gönüllü yapıyorlar diye biliyorken meğer tek kişiden 15 euro eğer birden fazla kişi iseniz 12 euro ya gezdiriyorlarmış.

Açıkçası ben gerek duymadım, zaten kendim sokaklarda kaybolmasını iyi beceriyorum diye, ama ola ki isterseniz bir rehber eşliğinde akla gelinebilecek seçenek.
belgrade alt guide
Balkanlarda tren bağlantılarında sıkıntı yaşanmasının nedeni bölgenin hem siyasi yapısından hem de alt yapısından, bu yüzden ulaşımın en ideal yolu otobüsler ile gerçekleşmektedir ve diğer kuzey Avrupa ülkeleri gibide kimi zaman uçuk fiyatlar size maliyeti de olmaz. Genelde fiyatlar mesafesine göre 3-20 euro arasında değişmektedir.

Güncel olarak otobüs saatlerini ve ulaşımı sorgulatabileceğiniz site olarak balkanviatör işinizi görecektir.

Edit: Bazı mesafelerde minibüs tarzı şeyler kullanmanız gerekebilir, bu tarz araçlar bu sitede yer almadığından ulaşım yok diye düşünmeyin.

Örneğin; Skopje-Priştina minibüs ile 5 euro ama bu sitede hiç araç yokmuş gibi algılayabilirsiniz.
balkanviatör
Türkiye orijinli interrail yapmaya karar vermişseniz başlangıç ülkesi için en uygun, genelde ucuz uçak biletlerinin olduğu ve çok sık seferlerin düzenlendiği yer olan Roma üzerinden sürdürülecek rotadır.

Tabii, daha uygun uçak bileti bulmuşsanız ya da rotanıza uygun değilse böyle bir zorunluluğunuz elbet yok ama Roma’dan başlayarak çizilecek bir rota size muhtemel daha uygun gelecektir.
Roma’dan sonra rotanın devamı Floransa ve günü birlik Pisa gezisi sonrası Venedik şehrine geçilerek İtalya stepini bitirmiş olursunuz.

Daha sonra duraklamalı bir Fransa/ Nice, Cannes gibi şehirler ekleyip ya da zamanım ya da bütçem yok bana tek Paris yeter diye söyleyip onu da geri dönüşe saklayıp Fransa’ya es geçip direkt İspanya’ya varabilirsiniz. her şey duruma göre.

İspanya’da ilk Barcelona’ya gidip biraz zamanınız varsa Madrid’e hatta yolu uzatıp Portekize dayanabilirsiniz ama olay klasikleşmez bu şekilde. Artık zevk, bütçe, zaman, araştırma ya da her ne ise onlara bağlı olup buraya kadar yaptıklarınızla İspanya ayağını bitirmiş olursunuz.

Eee, gelmişken Paris’e gitmeyecek miyiz diyenler siz de bu geri dönüşte bir trenden inin sağa sola bakın, yalnız Fransa ayağında muhtemel görmek isteyebileceğiniz diğer şehirlerini daha güneyde kaldığından İspanya’ya giderken yol üstü bunları çıkarmanız daha mantıklı olandır.

Artık Paris’i de görmüş oldunuz umarım beklentilerinizi karşılamıştır fazlasıyla, rotaya devam edeceksek bu sefer Belçika’ya uğrayabiliriz derim. Brugge ile bu rotayı süsleyebilir, ben başkentleri de merak ediyorum diyorsanız yazın bir Brüksel.

En çok merak edilen şehirlerimizden biri olan Amsterdam’a nihayet ulaşabiliriz, ilginiz dahilinde yan şehirleri de ekleyebilirsiniz ama fazla açılmayın derim zaten derman muhtemel kalmayacaktır ve bu şekilde en azından Amsterdam’ı da gördüm diyeceksiniz.

Daha sonra “alles für deutschland” diyerekten bir Berlin yapabilir, merak ya da akraba dahilinde ikinci vatanın derinliklerine inebilirsiniz, Köln’e gelirseniz doğum yerime benden bir selam çakarsınız.

Artık sonlara doğru geliyoruz, Almanya’ya gelmişken ben Polonya’yı görmek istiyorum derseniz rotanıza ekstradan ekleyip Varşova ve Krakow’u koyarsınız. Yok diyorsanız o zaman bir Praha yazalım diyeceğim oraya.

Sonrasında ben buralara kadar geldim, atalarım, dedelerim gibi bir de Viyana’yı görmeden şuradan şuraya gitmem diyorsanız yazın onu da yazın efenim o vakit.

Tabi oradan vaktinize göre bir Bratislava da yapabilirsiniz ama bende derman kalmadı artık ben artık eve gideyim yavaştan diyorsanız Macaristan’a adım attınız demek. Budapeşte’yi gezersiniz artık, aynı şekilde uçak biletleri diğer yerlere göre uygun İstanbul’dan.

Ben ama gezmeye doymadım diyorsanız Belgrad’a uğrarsınız, oradan da uçak ile geri dönüş uygun oluyor.

Burada klasik rotayı, alternatif ek şehirler ile anlatmaya çalıştım bu rota 22 günden fazla sürüyor ama istek dahilinde kırpma yapabilir, çoğaltabilirsiniz ya da tersten de gidebilirsiniz ama bence rotanızı oluştururken beklentilerinizi iyi düşünün.

Orayı niçin gidiyorsunuz yani tarihi için mi, gece hayatı için mi, fotoğraf çektirmek için mi, doğası için mi ya da ne için, buna göre bir rota çıkarın. Bir de unutmamanız gereken siz rota yaparsınız ama sürprizler çıkar planlar istediğiniz gibi gitmeyebilir, bir diğer konu da planlamak kolay ama uygulama kısmı biraz daha zor olan taraf olduğu için, ama şurayı burayı da göreyim diye diye doldurduğunuz rotayı o zaman ki yorgunluğunuzu ve bütçenizi göze alarak yapın, hele nazlı arkadaşımız isen ekstra dikkat çekiyorum yoksa yolculuğunuz eziyete dönüşmesin, gerçekten istediğiniz şehirlere öncelik verin derim.
Hayatımda duyduğum en uzun isimlerden birine sahip olan 14. yy’da yaşamış orta çağın en büyük seyyahıdır kendileri.
Gerçek ismi için,
(bkz: ebû abdullah muhammed bin abdullah bin muhammed bin ibrahim levâtî tancî)

1325 yıllarında hac için Mekke’ye gitmiştir ama bu yol deneyimi ona daha fazla yol alma isteği uyandırmış sonrasında kendisini doğu yönüne doğru esen bir rüzgar arasında bulmuştur, bu süreçte iran, çin, Hindistan, mısır, tunus ve Endülüs gibi yerlere gidip bazı islami araştırmalarda yapıp, döneminin en büyük seyyah abisi oluvermiştir.

Sultan Ebu İnan Faris'in isteği üzerine en büyük eseri ve döneme ışık tutan Rıhlet-ü İbn Battûta seyahatnamesi ortaya çıkmıştır. İslam dünyasında pek ismi ön plana çıkmış olmasa da son zamanlarda eserleri ve araştırmaları ile anılmaktadır.
Dubai’de kendisine ithafen bir avm yapılmıştır, bunun alışveriş merkezi olması da düşüncürüdür.
linki
Hakkında bilgi içeren national geographic channel belgeseli ve araştırması da vardır. Biraz daha ayrıntılı bilgi için.
ulaşmak için
Türkiye’de hakkında en çok bilgiye sahip ve araştırmaya yapan isimlerden biri a. sait aykut’dur.
İddia ediyorum ki hayatınızda yiyebileceğiniz en güzel dondurmayı burada yiyebilirsiniz. Ben ki dondurma manyağı biriyim ama hiçbir şekilde bir dondurma tadını bu kadar ayrı güzel tatta bulmadım. Zaten öyle boş bir yer değil, oranın tarihi dondurmacısı, kuyruklar var.

Yaklaşık 40 dk. Beklemesi sürdü ama değdi mi şimdi olsa iki saatte beklerim milyon saatte, hiç dert değil. Kocaman kaselerde, külahlarda karışık yapılmış dondurma servisi ile sizi eminim kendisine aşık edecektir.

Trebinje’ye bir kez daha net gitme sebebimdir. Fiyatları ise oldukça ucuzdur, Türk parası ile koca külahları 2 TL-5TL arasında yiyebiliyorsunuz, içinde nutelladan, kremalara, ekstra aroma ve soslara kadar bir sürü şey ekletebiliyorsunuz. Neyse ben daha anlatıp ağzınızı sulandırmayayım ama giderseniz oralara şiddetle öneriyorum.
Genelde çekmeköy ile karıştırılan üsküdar’a bağlı Boğaziçi kıyılı yerleşim yeridir.

İlk ismi protos diskos’tur. Tarihi yerleşimi çok eski zamanlara kadar dayandığı gibi söylentilere göre merkezinde bulunan ayios yeoryios kilisesinin bulunduğu yerde eski bir krallık bulunuyordu daha sonra manastıra çevrilmiştir. Bu manastırda o dönemin kraliçesi tövbekar kişileri barındırılmasından ötürü zamanla protos diskos’un ismi ta metanias olarak anılır oldu. 11. yy’dan itibaren singelos olan yüksek din adamları ve aydınların buraya yerleşmesi ile singeluhora şeklinde yani singelköy olarak anılmaya başladı.

Bazı kişiler ise isminin Çengeloğlu tahir paşa'nın yaptırdığı cami ile çengelköy olarak adlandırılmaya başlandığını söylüyor.

Çengelköy’de eskiden balıkçılık ve sebzecilik üzerine geçim sağlanırdı. Herkesin bildiği gibi Çengelköy Hıyarı bu konuda nam salmıştır.
Meşhur olan şeyleri ise hıyarı, Çınaraltı Çay Bahçesi, tarihi fırını simitleri ve Çengelköy Börekçisidir.

Tarihte bir zamanlar son padişah vahdettin’den, mehmet akif ersoy ve birçok yazarın yaşadığı bir bölge olmuştur. Şimdilerde ise popüler kişiler ve iş adamları kenan doğulu, beren saat, huysuz virjin, , aziz yıldırım, semiha yankı ve hüsnü özyeğin gibi birçok isim yaşamaktadır.

Manzarası ve doğası nedeni ile Süper Baba, Adanalı, Kurtlar Vadisi Pusu gibi birçok hit olmuş film yine burada çekiliyor. Aynı şekilde merkezinin çevresindeyken sahil ve yalılarda bir çok dizi çekimine şahit olabiliyorsunuz.
12. Cumhurbaşkanının Vahdettin Köşkünün yanına yaptırdığı Başbakanlık Ofisi dar caddelerinden ötürü, trafiği üst düzeyde olan Çengelköy’e neler kazandıracağı merak konusudur.

Çengelköy’ de gezilebilecek yerler ise tarihinden ötürü oldukça fazladır. İçinde bir sürü yerlilerinin bile bilmediği ayazmalar ile doludur. Şuan da bilinen üç ayazma vardır. Bunlardan biri Vahdettin Köşkünün yakınında olan ayazmadır, kimselerin bilmediği bu ayazmada, gönüllü çalışanı tarafından söylediğine göre İstanbul’dan İzmir’e kadar uzanan bir su kanalı vardır. Yine çalışanın anlattığına göre bu sudan içen insanlardan yürüyemeyen birisi yürümeye başlamıştır ve kullandığı değnekler bu ayazmada saklanmaktadır.

Çengelköy’ün merkezinde bulunan aya yorgi kilisesi öncesinden Manastırdı. Çalışanı tarafından verilen bilgiye göre dünya da tek üçgen şeklinde olan kilisedir. Manastır zamanında kilise sahile kadar bir alan teşkil ederken sonrasında yaşanan rantlar ve kırpmalar sonucu üçgen bir arsa yapısı elde kalmıştır.
En ünlü yalıları ise abdullah ağa yalısı ve sadullah paşa yalısı’dır. Sadullah Paşa Yalısı; ilk sahiplerinden biri Bağdat Valisi Hamdi Paşa’dır. Hamdi Paşa’nın borçları yüzünden Ayaşlı Esad Muhlis Paşa’ya satılmıştır. Abdullah Ağa yalısı şuan SÜTİŞ tarafından restoran olarak işletilmektedir.

Bünyesinde Kavas Ahmed Ağa, Kavvas Başı, Hadice Sultan ve Hamam Çeşmesi gibi tarihi çeşmeler vardır. Yolu düşenlerin muhakkak uğraması gereken manzarası ile büyüleneceğiniz Kaymak Mustafa Paşa Camisidir.
Tarihi Çınaraltı Çay Bahçesi her gün il içi ve dışından misafirler ağırlamaktadır. Dışarıdan yiyecek getirmek serbest olup içecekleri nakit ödeme ile alabilirsiniz.
Yunanistan’a gelmişken corinth kanalına da uğramak istiyorsanız turların dışında bireysel Atina’da ki omoniametro istasyonun orasında meydanın yanından bineceğiniz 051 nolu otobüs ile ktelkifisos’dan Corint’ e ulaşabilirsiniz, yaklaşık bir buçuk saat sürmekte olup, bileti pahalı değildir.
atina'dan corinth kanalı'na arası ulaşım - yoldancikanlar-4PxXF
Sokaklarda posta kutuları varken pratik ve güzel anı oluşturabilir, posta ofisi ararken işkenceye dönüşebilecek eylem de olabilir. Bazen zaten yorgunluğunuz yetmiyormuş gibi bir de ofisini aramak sizi daraltabilir, eşe dosta elden vereyim dedirtebilir ama ararken sizleri de gezdirebilir.

Şimdiye kadar atılan hiçbir kartpostalın çok uzun dönem kalmam hariç benden önce ulaştığına şahit olmadım. Hatta ve hatta ne hikmetse sizinle birlikte atan ülkenize daha yakın ülkesine çok uzak olan arkadaşınıza daha erken gelebilmektedir, kimi zamanda ne acı ki yollarda kaybolabilmektedir ama hem koleksiyonunu yapanlar hem sevdiklerinize küçük hatıralar gittiğiniz yerden bırakmak için fırsat buldukça tavsiye edebileceğim hareket.
Temkinli olunduğu sürece korkulmaması gereken olay.

Her seyahat eden kişinin başına gelebilir ama tedbir ile ciddi bir sorun olmadan atlatılabilir. Ayrıca bu mantık ile bize bulaşmazlar çok kişi ile seyahatin faydası yoktur.

Bir defasında bir İngiliz iki Fransız bir Polonyalı ve bir Litvanyalı arkadaş ile fıkra gibi gece vakti gezerken iki tane silahlı adam önümüzü akrobasi hareketleri ile filmlerdeki gibi kesip “give me Money, give me Money” diye para istedi, içlerinden Türk olarak ben, tüm soğukkanlılığım ile param olduğu halde yok diye söyleyip kenara geçtim. Benden gören diğer yabancı arkadaşlardan bir kaçı da aynısı söyleyip yanıma geçti bir iki tanesi ise para verdi. Burada bence önemli olan soğukkanlı olmaktır. Tabi karşındaki insana bağlı olarak kimse üç kuruş için kolay kolay seni öldürüp başına bela almak istemez, korkutup paranı almak ister, yani isteyenine denk gelirsen de Allah yardımcın olsun. Böyle durumda gönlünden kopan bir şey de verebilirsin orası ayrı.

Ama özellikle belirtmek isterim ki kalabalık olmanın pek bir anlamı olmayabiliyor, yani bu olayın dışında onca tek başıma, gece saatlerinde, kız başına gezmelerden tek bir olumsuz durum yaşamadım. Tedbir olarak içten cepler, cüzdanlar, klasik çorap vs. altına saklanan paralar ya da yanınızda bulunan eşyaların özelliklerine göre yaratıcı fikirler ile saklayabilirsiniz. Ek bir diğer tavsiye de çok fazla ıssız yerlerde yabancı olduğunuzu konuşarak vs. belli etmeyiniz ama en başta denildiği gibi abartılacak ya da sizi yoldan alacak kadar korkulacak bir durum yok.