yalnızlığın anlaşıldığı anlar

/ 11
aslında ne bileyim; bize ‘yalnızlık’ diye öğretilen o şeyin kendin olma-nın önüne çekilen bi set olduğunu düşünüyorum.
hayattan ne beklediğin ve yalnızlığa yüklediğin anlamla alakalı.
yalnızlığın;
-ailesizliğin mi?
-sevgilisizliğin mi?
-arkadaşsızlığın mı?
-anlaşılamayışın mı?
-anlatamayışın mı?.....
sen neyi yalnızlık olarak görüyosun ki ?

ben böyle bir şeyin ıssız adaya düşmedikçe mümkün olmadığını düşünüyorum nedense.
insan sosyal bir varlıktır neticede.
sana insan mı yok?
ayrıca yalnızlığın bir hüznü falan yok; olsa olsa g ü ç ‘tür o.
çok heveslendiğin ve herkesle paylaşmak istediğin bir şey olduğu ama anlatacak kimsenin olmadığını fark ettiğin andır.
ya hani olur ya geçmişsiniz sahile demleniyorsunuz evdekilerle zaten aranız bozuktur arkadan bi ertaş veya adrian çalar iki tane manita ele ele gülerek geçer o an ikisi ile de göz göze gelirsiniz ne bilim moral bozucu bi an lan ama hak ettik mi yalnızlığı? ettik veya etmedik bilmiyorum açıkçası bi süre alıştık
Yanlızlıktan kitap okumaya başlanılan andır benim için.
elde spatula çömelme pozisyonunda inşaat kalıntılarını çıkarttığım birkaç saat öncesi
cuma günleri çocukların çantalarını takıp annelerini beklemek için sınıftan çıktıkları an. göyüşüyüz öyetmenim!
/ 11