a clockwork orange
anthony burgess‘in yazdığı kült eserler arasında yerini almış distopik kitap. kitabın ana teması ‘iyiliği veya kötülüğü kendi özgür iradesiyle seçemeyen insan, insan değil bir robottur.’
--- spoiler ---
kitabın başında 4 karakterin alex, pete, dim ve georgie’un kütüphanenin yanı başında öğretmene benzeyen bir adamı cinsel içerikli yayınlar okunduğunu iddia ederek öldüresiye dövmesiyle eğitim sisteminin yerilmesi. en önemlisi ana karakter alex’in devlet eliyle ona kötülük edilerek iyi bir insan yapılmaya çalışılması. sonuç olarak alex’in kendi isteğiyle bu kötülüklerden vazgeçip iyi bir adam olacağı izlenimini okurlara vermesi. pete’in hiç kimsenin baskısı altında kalmadan evlenmesi daha önce argoyu eksik etmediği lisanını düzeltmesi ve kısaca toplumun iyi tanımına uyan bir insan olması. diğer karakterlerden dim ve alex’in baş düşmanı billyboy’un polis olması ve polis olmadan önce yaptıklarını sonrasında da yapmaya devam etmeleri ki burada yazar bence ‘devlet kim ki bize kim olacağımız söylüyor’ demeye çalışmış. bütün bunlardan anladığım şey ise hepimiz temelde kötü insanlarınız ve kötü eylemlere istidadımız var. ama iyi veya kötü olmaya yine bizim karar vereceğimiz gerçeğidir.
--- spoiler ---
ayrıca zaten konusunu bildiğim ve kendi hayal dünyamda güzelce resmettiğim bir kitabın filmini izlemek bana doğru gelmiyordu. yine de birkaç gün önce izlediğim stanley kubrick yönetmenliğinde kitabın uyarlaması film, kitaptaki ana fikri tam anlamıyla bize aktaramamış. zaten kitabın yazarının da film hakkında ağır eleştirilerde bulunduğunu okumuştum. uyarlama filmler ana esere sadık kalmak zorundadır. yine de kubrick burada kendi kurguladığı hikayeyi başarıyla anlatmış. ilk defa bir kubrick filminden sonra keşke izlemeseydim dedim.
--- spoiler ---
kitabın başında 4 karakterin alex, pete, dim ve georgie’un kütüphanenin yanı başında öğretmene benzeyen bir adamı cinsel içerikli yayınlar okunduğunu iddia ederek öldüresiye dövmesiyle eğitim sisteminin yerilmesi. en önemlisi ana karakter alex’in devlet eliyle ona kötülük edilerek iyi bir insan yapılmaya çalışılması. sonuç olarak alex’in kendi isteğiyle bu kötülüklerden vazgeçip iyi bir adam olacağı izlenimini okurlara vermesi. pete’in hiç kimsenin baskısı altında kalmadan evlenmesi daha önce argoyu eksik etmediği lisanını düzeltmesi ve kısaca toplumun iyi tanımına uyan bir insan olması. diğer karakterlerden dim ve alex’in baş düşmanı billyboy’un polis olması ve polis olmadan önce yaptıklarını sonrasında da yapmaya devam etmeleri ki burada yazar bence ‘devlet kim ki bize kim olacağımız söylüyor’ demeye çalışmış. bütün bunlardan anladığım şey ise hepimiz temelde kötü insanlarınız ve kötü eylemlere istidadımız var. ama iyi veya kötü olmaya yine bizim karar vereceğimiz gerçeğidir.
--- spoiler ---
ayrıca zaten konusunu bildiğim ve kendi hayal dünyamda güzelce resmettiğim bir kitabın filmini izlemek bana doğru gelmiyordu. yine de birkaç gün önce izlediğim stanley kubrick yönetmenliğinde kitabın uyarlaması film, kitaptaki ana fikri tam anlamıyla bize aktaramamış. zaten kitabın yazarının da film hakkında ağır eleştirilerde bulunduğunu okumuştum. uyarlama filmler ana esere sadık kalmak zorundadır. yine de kubrick burada kendi kurguladığı hikayeyi başarıyla anlatmış. ilk defa bir kubrick filminden sonra keşke izlemeseydim dedim.
Distopyanın babası olarak ne kadar Orwell görülse ve bu babanın çocuğu olan 1984 gibi lanse edilse de beni benden alan yazar/kurgu/film (kubrick)dir. Anthony nin kurgusal metası kitaba S.Kubrick in keskin zekası filme öyle güzel aktarılmıştır ki trajediyi taktire şayan görecek kadar beni yüzsüzleştirmiştir.