aç karnına sanat yapmanın mümkün olmaması
çağatay akman denen torbacı kitap çıkarıyormuş.
yunus günce denen çakma sunucu başımıza şair oldu.
çalıntı melodiyle her yerde konuşulan adam sanat duyarı kasıyor.
neden veya nasıl diye soran var mı?
sanat yapmak isteyen kimsenin bir gram imkanı olmaması bu durumun en büyük sebebi. ben de bir sanat emekçisiyim. müzik yapmaya çalışıyorum. kıytırık bar köşelerinde, soğuk sokaklarda o adını bile duymak istemediğim sanatın kültürsüz üst sınıfını oluşturan kişilerin şarkılarını isteyen insanları geçiştirerek geçiyor hayatımın bir kısmı. halbuki benim de şarkılarım var. benim de hayallerim var. adım yok. param yok. amcam, dayım yok. kaliteli müzik yaptığımı iddia edecek konuma ulaşmaya daha çok yolum var. en kötüsü de adım olsun istemiyorum. ortalama bir yaşam standardında kalitesiz müzik yapmadan yaşayabileceğim bir sanat hayatı istiyorum. adımı herkes bilsin gibi bir derdim olsaydı keşke, olabilseydi.
ben oyuncu olmaya çalışıyorum. çalışılmayacak koşullarda saçma turnelerde kötü çocuk oyunlarını okullara pazarlayan tüccarlarla geçiyor hayatımın bir kısmı da. az da olsa içime sinen bir projeye başlasam sonunda yine parasız, yine işsiz kalıyorum. iyi bir oyuncu olup olmadığımı bilebilme şansım yok çünkü parasızlıktan kaliteli izleyiciye ulaşamıyorum.
benim de yazdığım çizdiğim şeyler var ama insanlar yunus günce gibi, çakma torbacılar gibi kişilerin kitaplarından başını kaldırıp elimden tutmadığı için kaliteli bir okuyucu kitlesine erişimim yok.
ben düşünebiliyorum da insanlar neden düşünemiyor diye o kadar kızıyorum ki kendime. düşünme arkadaşım! oynama! besteleme! yazma! hepsini yapıyormuş gibi davran. isim kovala. çal. başkalarının eserlerini çal. başkalarının düşüncelerini benimse. herkes olursan herkesten değer görüyorsun.
bir ortamda elime gitar alıyorum ve popüler şeyler çalmaya başlıyorum. herkes mutlu. bir şarkımı çalayım desem herkes firar. kalan 2-3 kişi seviyor. istisnasız seviyor. ama onlar gibi olmadığım için, herkes olmadığım için dinlemeye gerek duymuyorlar. ben onlara tersim. herkes olmayana kimse gözüyle bakmaktan o kadar mutlu ki insanlık.
ben yoruldum dostlar. bar köşelerinden, kalitesiz çocuk oyunlarından, yazılarımı paylaşacak fanzin kovalamaktan değil; kendim olamamaktan yoruldum.
yunus günce denen çakma sunucu başımıza şair oldu.
çalıntı melodiyle her yerde konuşulan adam sanat duyarı kasıyor.
neden veya nasıl diye soran var mı?
sanat yapmak isteyen kimsenin bir gram imkanı olmaması bu durumun en büyük sebebi. ben de bir sanat emekçisiyim. müzik yapmaya çalışıyorum. kıytırık bar köşelerinde, soğuk sokaklarda o adını bile duymak istemediğim sanatın kültürsüz üst sınıfını oluşturan kişilerin şarkılarını isteyen insanları geçiştirerek geçiyor hayatımın bir kısmı. halbuki benim de şarkılarım var. benim de hayallerim var. adım yok. param yok. amcam, dayım yok. kaliteli müzik yaptığımı iddia edecek konuma ulaşmaya daha çok yolum var. en kötüsü de adım olsun istemiyorum. ortalama bir yaşam standardında kalitesiz müzik yapmadan yaşayabileceğim bir sanat hayatı istiyorum. adımı herkes bilsin gibi bir derdim olsaydı keşke, olabilseydi.
ben oyuncu olmaya çalışıyorum. çalışılmayacak koşullarda saçma turnelerde kötü çocuk oyunlarını okullara pazarlayan tüccarlarla geçiyor hayatımın bir kısmı da. az da olsa içime sinen bir projeye başlasam sonunda yine parasız, yine işsiz kalıyorum. iyi bir oyuncu olup olmadığımı bilebilme şansım yok çünkü parasızlıktan kaliteli izleyiciye ulaşamıyorum.
benim de yazdığım çizdiğim şeyler var ama insanlar yunus günce gibi, çakma torbacılar gibi kişilerin kitaplarından başını kaldırıp elimden tutmadığı için kaliteli bir okuyucu kitlesine erişimim yok.
ben düşünebiliyorum da insanlar neden düşünemiyor diye o kadar kızıyorum ki kendime. düşünme arkadaşım! oynama! besteleme! yazma! hepsini yapıyormuş gibi davran. isim kovala. çal. başkalarının eserlerini çal. başkalarının düşüncelerini benimse. herkes olursan herkesten değer görüyorsun.
bir ortamda elime gitar alıyorum ve popüler şeyler çalmaya başlıyorum. herkes mutlu. bir şarkımı çalayım desem herkes firar. kalan 2-3 kişi seviyor. istisnasız seviyor. ama onlar gibi olmadığım için, herkes olmadığım için dinlemeye gerek duymuyorlar. ben onlara tersim. herkes olmayana kimse gözüyle bakmaktan o kadar mutlu ki insanlık.
ben yoruldum dostlar. bar köşelerinden, kalitesiz çocuk oyunlarından, yazılarımı paylaşacak fanzin kovalamaktan değil; kendim olamamaktan yoruldum.
itü müzik işletmesi ve yönetimi mezunu olarak, sanatın düzelmeye başladığını müjdelemek benim görevim sanırsam.
aç karnına hiçbirşey yapmak mümkün değildir, fakat bugün sanattan para kazanmak gerçekten zor. müziği ele alacak olursak, herkes youtube veya korsan yayınlardan birşeyler dinlemeye alıştı. e normal olarak da yapımcı para kazanamamaya başladı. zaten 3. dünya ülkesi olan ülkemizde, telif geliri toplamak ciddi bir sıkıntıyken. para kazanamayan yapımcı, sanatçının kazandığı paraya ortak olmak zorunda kaldı, e zaten satın alınmayan müzik, yapımcının da el atmasıyla birlikte sanatçıya zor zamanlar yaşatmaya başladı. yapımcılar, birer birer meslek bırakmaya başlarken, kalan yapımcılar, televizyonun sadece sesten, sesin de sadece müzikten oluşmadığını keşfetti.
müziği, sanatı, en basit insanın bile ilgisini çekicek kıvama getirdi bu yapımcılar. tabiki sanattan iyice saparak. çünkü sanat para kazandırmıyordu. televizyonlara, haber sitelerine yeni medya maymunlarını satmaya başladılar. herkes para kazanıyordu, mutlulardı. fakat müzik dinlemek, gerçekten güzel bir oyun görmek isteyen insanlar vardı.
teknolojinin gelişmesiyle, ses ve görüntü kaydı kolaylaştı. eskiden 60 metrekare üstü, 3 metre tavan yüksekliğinde alınması gereken kayıtlar, bu alanların dijitalleştirilmesiyle, reverb efecti olarak eklenebilmesiyle, bilgisayarın olduğu herhangi biryere kadar indirgenebildi. görüntü desek, şuan iphone x kamerası, orta kalitede sinema filmi çekebilecek seviyede. ufak ses kartları, 400-500 liraya alınabilmekte, sizi kurtarabilecek bir mikrofon yine 400-500 liraya alınabilmektedir. bu sefer, sanatçılar kendi yapımcılığını üstlenmeye başladılar.
spotify, itunes müzik gibi platformların çıkmasıyla, müzik piyasasında stream devri açıldı. 2015 ve 2016 verilerini incelediğimizde, konserlerden sonra en çok kazandıran dal stream oldu. artık müzisyenler de para kazanabilmeye başlıyor tekrardan.
uzmanlık alanım olduğu için söylüyorum, sanatçı arkadaşlar moralinizi bozmayın. hocamın ki kendisi dünyanın en büyük müzik şirketlerinden birinin türkiyedeki eski genel müdürüdür, en büyük tavsiyesi, işinize devam ederken boş vakitlerinizde müziğe zaman ayırmaya devam etmeniz, kendi şarkılarınızı olabilecek en iyi seviyeye getirmeniz ve yayınlamanız yönündedir. yakın zamanda müzik piyasası düzelecek.
bilare de size müzik şirketlerinin nasıl patladığını anlatayım da, piyasayı daha iyi anlayabilin.
aç karnına hiçbirşey yapmak mümkün değildir, fakat bugün sanattan para kazanmak gerçekten zor. müziği ele alacak olursak, herkes youtube veya korsan yayınlardan birşeyler dinlemeye alıştı. e normal olarak da yapımcı para kazanamamaya başladı. zaten 3. dünya ülkesi olan ülkemizde, telif geliri toplamak ciddi bir sıkıntıyken. para kazanamayan yapımcı, sanatçının kazandığı paraya ortak olmak zorunda kaldı, e zaten satın alınmayan müzik, yapımcının da el atmasıyla birlikte sanatçıya zor zamanlar yaşatmaya başladı. yapımcılar, birer birer meslek bırakmaya başlarken, kalan yapımcılar, televizyonun sadece sesten, sesin de sadece müzikten oluşmadığını keşfetti.
müziği, sanatı, en basit insanın bile ilgisini çekicek kıvama getirdi bu yapımcılar. tabiki sanattan iyice saparak. çünkü sanat para kazandırmıyordu. televizyonlara, haber sitelerine yeni medya maymunlarını satmaya başladılar. herkes para kazanıyordu, mutlulardı. fakat müzik dinlemek, gerçekten güzel bir oyun görmek isteyen insanlar vardı.
teknolojinin gelişmesiyle, ses ve görüntü kaydı kolaylaştı. eskiden 60 metrekare üstü, 3 metre tavan yüksekliğinde alınması gereken kayıtlar, bu alanların dijitalleştirilmesiyle, reverb efecti olarak eklenebilmesiyle, bilgisayarın olduğu herhangi biryere kadar indirgenebildi. görüntü desek, şuan iphone x kamerası, orta kalitede sinema filmi çekebilecek seviyede. ufak ses kartları, 400-500 liraya alınabilmekte, sizi kurtarabilecek bir mikrofon yine 400-500 liraya alınabilmektedir. bu sefer, sanatçılar kendi yapımcılığını üstlenmeye başladılar.
spotify, itunes müzik gibi platformların çıkmasıyla, müzik piyasasında stream devri açıldı. 2015 ve 2016 verilerini incelediğimizde, konserlerden sonra en çok kazandıran dal stream oldu. artık müzisyenler de para kazanabilmeye başlıyor tekrardan.
uzmanlık alanım olduğu için söylüyorum, sanatçı arkadaşlar moralinizi bozmayın. hocamın ki kendisi dünyanın en büyük müzik şirketlerinden birinin türkiyedeki eski genel müdürüdür, en büyük tavsiyesi, işinize devam ederken boş vakitlerinizde müziğe zaman ayırmaya devam etmeniz, kendi şarkılarınızı olabilecek en iyi seviyeye getirmeniz ve yayınlamanız yönündedir. yakın zamanda müzik piyasası düzelecek.
bilare de size müzik şirketlerinin nasıl patladığını anlatayım da, piyasayı daha iyi anlayabilin.