bana değil bir arkadaşa lazım vol 1
cevaplanabilir entry
Uzun yıllar boyunca " abi bana değil bir arkadaşa lazım " repliğinin en çok kullanıldığı bir yerde çalışıyordum. Nerede çalıştığımla ilgili yazarsam belki sözlük kurallarına takılırım düşüncesi ile yazmıyorum. disleksi olduğum için kuralları okumaya inanılmaz üşeniyorum. yazdığım yazıları bile sonradan okumakta inanılmaz zorlanıyorum. neyse konuya giriyorum.
yine dükkanda bazı güçlendirici zamazingolar, rotar artırıcı spreyler ve plastik mecmua sattığım bir günde adamın birisi girip.
" abi hayırlı işler. şu çocuk olmasın diye bir şey varmış da ondan istiyorum " dedi
devamlı sattığımız için hemen kalkıp poşete attım kondomu.
" abi bunu kullanınca çocuk olmuyor değil mi " dedi
" yok kardeşim bir sıkıntı çıkmaz merak etme her zaman sattığımız kaliteli bir ürün " diyerek rahatlattım adamı.
" allah senden razı olsun"
o zamanlar dükkanın sabit telefonundan harici bir cep telefonu var. sipariş filan alırım diye yanımda taşıyorum.
gecenin saat 2 'sinde telefon acı acı çalmaya başladı. neyse telefonu açar açmaz " abi beni yaktın. hastanedeyim. ne verdin sen bana öyle " diye ağlamaklı acılı bir ses.
kim olduğunu ne olduğunu kavramaya çalışmakla şaşkınlığım sabaha kadar kavga ettiği için bir türlü uyku girmedi gözüme. ertesi gün bu feryat figan arkadaş dükkana geldi.
" abi beni yakıntın ya, dün verdiğin şeyi kullandım. sonra uyuduk. karın ağrısından uyuyamadım kıvrandım durdum. gece hastahaneye gidip karnımı yıkatırmak zorunda kaldım " dedi
adamın gripin gibi kondomu içtiğini tam da " karnımı yıkatma " dediği anda anladım.
orada geçirdiğim süre içresinde toplumun ne olduğunu, ne kadar eğitimsiz olduğunu kavramış bulunuyorum.
eğer sosyoloji ile ilgilenen arkadaş varsa tez konuları için müthiş bir kaynak nokta olduğunu söyleyebilirim.
şuan devam ettiğim kitabımda, o gece bu olayın kanıtı olan çocuğun hayatını kaleme almaya başladım. çocuk doğmadan mahalle kahvesinde dalga geçilen babanın oğlu tırtıklı ali'nin hikayesini yazmaya başladım.
belki ilerde o hikayeyi de buraya atarım.
önce eyitim.
yine dükkanda bazı güçlendirici zamazingolar, rotar artırıcı spreyler ve plastik mecmua sattığım bir günde adamın birisi girip.
" abi hayırlı işler. şu çocuk olmasın diye bir şey varmış da ondan istiyorum " dedi
devamlı sattığımız için hemen kalkıp poşete attım kondomu.
" abi bunu kullanınca çocuk olmuyor değil mi " dedi
" yok kardeşim bir sıkıntı çıkmaz merak etme her zaman sattığımız kaliteli bir ürün " diyerek rahatlattım adamı.
" allah senden razı olsun"
o zamanlar dükkanın sabit telefonundan harici bir cep telefonu var. sipariş filan alırım diye yanımda taşıyorum.
gecenin saat 2 'sinde telefon acı acı çalmaya başladı. neyse telefonu açar açmaz " abi beni yaktın. hastanedeyim. ne verdin sen bana öyle " diye ağlamaklı acılı bir ses.
kim olduğunu ne olduğunu kavramaya çalışmakla şaşkınlığım sabaha kadar kavga ettiği için bir türlü uyku girmedi gözüme. ertesi gün bu feryat figan arkadaş dükkana geldi.
" abi beni yakıntın ya, dün verdiğin şeyi kullandım. sonra uyuduk. karın ağrısından uyuyamadım kıvrandım durdum. gece hastahaneye gidip karnımı yıkatırmak zorunda kaldım " dedi
adamın gripin gibi kondomu içtiğini tam da " karnımı yıkatma " dediği anda anladım.
orada geçirdiğim süre içresinde toplumun ne olduğunu, ne kadar eğitimsiz olduğunu kavramış bulunuyorum.
eğer sosyoloji ile ilgilenen arkadaş varsa tez konuları için müthiş bir kaynak nokta olduğunu söyleyebilirim.
şuan devam ettiğim kitabımda, o gece bu olayın kanıtı olan çocuğun hayatını kaleme almaya başladım. çocuk doğmadan mahalle kahvesinde dalga geçilen babanın oğlu tırtıklı ali'nin hikayesini yazmaya başladım.
belki ilerde o hikayeyi de buraya atarım.
önce eyitim.