budapeşte
bir paris aşığı olarak ortamlarda "atanamamış paris" diyerek kendimce onure ettiğim orta avrupa şehridir.
bence kesinlikle hak ettiği değeri ve ilgiyi görememiş bir yer burası. bir türk için almanya'dan sonra avrupa'da yaşanabilecek en uygun şehir bence. özellikle yemek kültürümüz çok yakın hatta inanılmaz sayıda çok türk restoranı var ve yerli halk bu mekanlara yoğun ilgi gösteriyor.
meşhur prag-budapeşte-viyana üçlüsü içinde benim için en özel olanıdır. burada nasıl gezilir kısa bir göz atmak isterseniz tıklayabilirsiniz.
bence kesinlikle hak ettiği değeri ve ilgiyi görememiş bir yer burası. bir türk için almanya'dan sonra avrupa'da yaşanabilecek en uygun şehir bence. özellikle yemek kültürümüz çok yakın hatta inanılmaz sayıda çok türk restoranı var ve yerli halk bu mekanlara yoğun ilgi gösteriyor.
meşhur prag-budapeşte-viyana üçlüsü içinde benim için en özel olanıdır. burada nasıl gezilir kısa bir göz atmak isterseniz tıklayabilirsiniz.
prag'a gittigimizde havaalaninda değişim yapmıştık ve kur şehirdekiyle aynı gibiydi. komisyonsuz ve güvenilir üstelik. bu nedenle budapeşte'ye gittigimizde de havaalanında euroları forint (HUF) yapmak gibi berbat bir hataya düştük. kur inanılmaz farkediyor. istediği kadar komisyon alsın o derece.
havaalanından şehir merkezine 100e ve 200e numarali otobüslerle gidebilirsiniz. 200e'yle metro aktarması yapılıyor ve parlamento binasının yanındaki metro durağına ulaşabiliyorsunuz.
1 bilet 350 HUF. 2 kisiyseniz 10lu biletlerden alabilirsiniz. 3000 HUF. bir de yanında not for travel yazan ama bilete benzeyen 2 tane daha biletimsi bir şey veriyorlar. işte o şeyleri makineler gayet okuyor. denedim oldu. yani 3000 huf 12 bilet.
şehir yürüyerek gezilebilecek bir şehir birkaç destinasyonun özellikle dönüşünde biz ihtiyaç duyduk.
Margaret adasından dönüşte, hösök tere'nin (kahramanlar meydanı) az daha ilerisinde arkasında diyebileceğim yerel halkın takıldığı bir şehir parkı var oradan dönüşte mesela.
ayrıca biletler mavi-kırmızı otobüslerde tramvaylarda ve metrolarda geçiyor. renkler farklı olunca insan başta bi tereddüt edebiliyor.
bazı makineler minik 2 delik açıyor bazı makineler tarih basıyor, metrodaki makine adeta ucundan kemiriyor. haliyle ucundan kemirilmiş biletle aktarma yapamayacakmışsın gibi geliyor. bir de metro aktarması olsa eyvallah otobüste şoförün gözü önünde.. neyse kardeşim ülkeden giderayak kemirilmiş biletle riske girmek istemediginden (biletsiz binmenin ya da kandırmaya çalışmanın cezası 80 euro ya da lira değerindeydi özellikle turistlere yönelik aktarmalarda saflıklarından faydalanıp ceza kesildiğine dair yazılar okumuştuk) ve zaten not for travel yazan biletlerle metroya bindiğimizden gittik bilet aldık. ama ben elimdeki o kemirilmiş bileti yine de meraktan otobüsün arkalarındaki makinede okuttum yeşil yeşil yandı sıkıntı yok.
havaalanında 1 euroyu 238 forint gibi berbat bir rakamla çevirdik ama turistik birçok yerde zaten euro kabul ediyor ve 1euro=300forint olarak sabitlemiş. booking'den ayırdığımız oda için yerel para birimi dediğinden onu da çevirtmiştik ama gidince euro olarak ödeyebileceğimizi öğrendik. otele-hostele gitmeden sorun mümkünse euro ödeyin.
su 40 forinte marketlerden bulunabilir. pembe kapaklılar gazsız bizim rahatça tüketebileceğimiz sular. gün içinde çeşmelerden doldurulup içilebilir ama roma gibi her yerde çeşmeler yok ve sabah 40 forinte su almışken kalede dilin damağın kurumuş halde 700 forint ödemek üzüyor. 1 termosa soğuk su koyabilirsiniz.
sparın yoğurdu da gayet bizim yoğurt bu arada. (viyana spar'ın yoğurdu çırpılmış akışkan bi yoğurttu mesela)
genelde uygun fiyatlı, sadece seyretmekle bile inanılmaz keyif alınabilecek bir şehir.
kaleye, balıkçı tabyasına (halaszbastya), matthias church civarına gece de mutlaka gidilmeli. biz 3-4 tane de gelin-damat görmüştük foto çekiminde. eminim muhteşemdir fotoğrafları.
kemal atatürk caddesi de kale civarındaydı ayrıca.
parlamento binası gece karşı kıyıdan seyretmelik. sabah da saat 10 civarında askerlerin ufak bi gösterisi oluyor. en sonunda 'performansımızı izlediğiniz icin teşekkür ederiz güzel bir gün geçirin'le bitiriyorlar.
margaret adasının ortasında kocaman bir fıskiye var. akşam saat 6 ya da 7 gibi klasikler eşliğinde su gösterisi oluyor. tesadüfen denk geldik, izlemek keyifliydi. ada zaten kendi şehrimde nefes alacak böyle bir yer olsa dedirtecek cinsten.
gül baba türbesine gidelim dedik (margaret adasına yakın) gitmeden tadilat olduğunu okumuştuk. gittiğimizde kalıcı olarak kapatıldığını öğrendik. yine de gittik ama bulamadık. bir iş makinasıyla önü kapatılmış sanırım. török utca (türk caddesi) gül baba sokağı gibi bir adresi var.
house of terror de vaktiniz varsa görülebilecek bir yer. 2 kat aşağı inmek için bindirildiğiniz asansör birkaç dakikada yavaş yavaş iniyor ve o esnada karanlık bir kabinde hüzünlü şeyler izliyorsunuz. ambians iyi, yaşananlar maalesef gerçek. bilgilendirme kağıtlarında 'naziler macar hükümetini yahudilerin koluna sarı yıldız takmaya zorladı' diye yazması da biraz dikkatimi çekti.
allah kimseye bir daha yaşatmasın öyle şeyler.
onun dışında araştırırken tavsiyelerde okuyabileceğiniz çingene geceleri, tekne turları, sir lancelotla orta çağ tadında bir gece, termal havuzlar... oldukça seçenekli ve n'aparsanız yapın keyif alacağınız bir şehir.
tuna'nın en çok hayat verdiği şehir budapeşte.
dönüşte havaalanına çok erken gitmenize gerek yok. 1.5 saat kala açılıyor check-inler.
checkinlerin yapıldığı bölge insanı çok darlıyor hemen kendinizi içeri atın. duty free'de su 1 euro pegasusla uçuyorsanız 1 tane alın. pasaport kontrolünü unuttuk biz alan geniş aydınlık telefonlar için şarj istasyonları var falan.. pasaportta da en sağdaki ablanın tepesinde eu citizens ışığı yanıyor diye kimse gitmiyor bomboş. kardeşimi gönderdim baktım geçti el sallıyor hemen o sıraya geçtim aklınızda bulunsun. girişte de çıkışta da aynı şekilde.
bir cuma günü budapeste'de cuma namazı için yer arayanlar da swarm-foursquare'de "mescidimiz" diye kayıtlı bir yer var. yorumlarda sanayi gibi bir yerin içinde yazıyor. gerçekten de öyle. hilal tekstildi sanırım öyle bir yer var yanında türklerin işlettiği. ortam türk yani. tramvay geçiyor yakınından.
stephan bazilikası civarında önüne gelince duran geçmenize izin verip tekrar fışkıran fıskiyeler var. minik tatlış detaylar ^.^
deak ferenc'e yakın bir ayak sokup serinleme havuzu var.
central market hall da bir diğer görülmesi, bi taze sıkılmış portakal suyu içilmesi gereken bir yer benim gibi yereli merak edenlere. o pazar yerinin önünde turist otobüsü bileti satmaya çalışanlardan biri de türk olduğumuzu öğrenince ben biraz biliyorum diyip türkçe konuşmaya başladı. son günümüz olmasa alırdım öyle gayretliydi. selamlarımı gönderiyorum.
turist otobüslerinde türkçe rehber seçeneği de mevcut.
yakın zamandaki gezimden aklımda olanlar bunlar. gitmek isteyen tereddütsüz gitsin. konserve falan da taşımasın gerek yok.
konserve demişken hösök tere'nin arkasında şehir parkı var demiştim. orada kamp alanları da var. şehre bi çıt uzak ama otobüsle 15 dakika falan çok değil. belki adada da kamp atılıyordur yemyesil kocaman alan.
havaalanından şehir merkezine 100e ve 200e numarali otobüslerle gidebilirsiniz. 200e'yle metro aktarması yapılıyor ve parlamento binasının yanındaki metro durağına ulaşabiliyorsunuz.
1 bilet 350 HUF. 2 kisiyseniz 10lu biletlerden alabilirsiniz. 3000 HUF. bir de yanında not for travel yazan ama bilete benzeyen 2 tane daha biletimsi bir şey veriyorlar. işte o şeyleri makineler gayet okuyor. denedim oldu. yani 3000 huf 12 bilet.
şehir yürüyerek gezilebilecek bir şehir birkaç destinasyonun özellikle dönüşünde biz ihtiyaç duyduk.
Margaret adasından dönüşte, hösök tere'nin (kahramanlar meydanı) az daha ilerisinde arkasında diyebileceğim yerel halkın takıldığı bir şehir parkı var oradan dönüşte mesela.
ayrıca biletler mavi-kırmızı otobüslerde tramvaylarda ve metrolarda geçiyor. renkler farklı olunca insan başta bi tereddüt edebiliyor.
bazı makineler minik 2 delik açıyor bazı makineler tarih basıyor, metrodaki makine adeta ucundan kemiriyor. haliyle ucundan kemirilmiş biletle aktarma yapamayacakmışsın gibi geliyor. bir de metro aktarması olsa eyvallah otobüste şoförün gözü önünde.. neyse kardeşim ülkeden giderayak kemirilmiş biletle riske girmek istemediginden (biletsiz binmenin ya da kandırmaya çalışmanın cezası 80 euro ya da lira değerindeydi özellikle turistlere yönelik aktarmalarda saflıklarından faydalanıp ceza kesildiğine dair yazılar okumuştuk) ve zaten not for travel yazan biletlerle metroya bindiğimizden gittik bilet aldık. ama ben elimdeki o kemirilmiş bileti yine de meraktan otobüsün arkalarındaki makinede okuttum yeşil yeşil yandı sıkıntı yok.
havaalanında 1 euroyu 238 forint gibi berbat bir rakamla çevirdik ama turistik birçok yerde zaten euro kabul ediyor ve 1euro=300forint olarak sabitlemiş. booking'den ayırdığımız oda için yerel para birimi dediğinden onu da çevirtmiştik ama gidince euro olarak ödeyebileceğimizi öğrendik. otele-hostele gitmeden sorun mümkünse euro ödeyin.
su 40 forinte marketlerden bulunabilir. pembe kapaklılar gazsız bizim rahatça tüketebileceğimiz sular. gün içinde çeşmelerden doldurulup içilebilir ama roma gibi her yerde çeşmeler yok ve sabah 40 forinte su almışken kalede dilin damağın kurumuş halde 700 forint ödemek üzüyor. 1 termosa soğuk su koyabilirsiniz.
sparın yoğurdu da gayet bizim yoğurt bu arada. (viyana spar'ın yoğurdu çırpılmış akışkan bi yoğurttu mesela)
genelde uygun fiyatlı, sadece seyretmekle bile inanılmaz keyif alınabilecek bir şehir.
kaleye, balıkçı tabyasına (halaszbastya), matthias church civarına gece de mutlaka gidilmeli. biz 3-4 tane de gelin-damat görmüştük foto çekiminde. eminim muhteşemdir fotoğrafları.
kemal atatürk caddesi de kale civarındaydı ayrıca.
parlamento binası gece karşı kıyıdan seyretmelik. sabah da saat 10 civarında askerlerin ufak bi gösterisi oluyor. en sonunda 'performansımızı izlediğiniz icin teşekkür ederiz güzel bir gün geçirin'le bitiriyorlar.
margaret adasının ortasında kocaman bir fıskiye var. akşam saat 6 ya da 7 gibi klasikler eşliğinde su gösterisi oluyor. tesadüfen denk geldik, izlemek keyifliydi. ada zaten kendi şehrimde nefes alacak böyle bir yer olsa dedirtecek cinsten.
gül baba türbesine gidelim dedik (margaret adasına yakın) gitmeden tadilat olduğunu okumuştuk. gittiğimizde kalıcı olarak kapatıldığını öğrendik. yine de gittik ama bulamadık. bir iş makinasıyla önü kapatılmış sanırım. török utca (türk caddesi) gül baba sokağı gibi bir adresi var.
house of terror de vaktiniz varsa görülebilecek bir yer. 2 kat aşağı inmek için bindirildiğiniz asansör birkaç dakikada yavaş yavaş iniyor ve o esnada karanlık bir kabinde hüzünlü şeyler izliyorsunuz. ambians iyi, yaşananlar maalesef gerçek. bilgilendirme kağıtlarında 'naziler macar hükümetini yahudilerin koluna sarı yıldız takmaya zorladı' diye yazması da biraz dikkatimi çekti.
allah kimseye bir daha yaşatmasın öyle şeyler.
onun dışında araştırırken tavsiyelerde okuyabileceğiniz çingene geceleri, tekne turları, sir lancelotla orta çağ tadında bir gece, termal havuzlar... oldukça seçenekli ve n'aparsanız yapın keyif alacağınız bir şehir.
tuna'nın en çok hayat verdiği şehir budapeşte.
dönüşte havaalanına çok erken gitmenize gerek yok. 1.5 saat kala açılıyor check-inler.
checkinlerin yapıldığı bölge insanı çok darlıyor hemen kendinizi içeri atın. duty free'de su 1 euro pegasusla uçuyorsanız 1 tane alın. pasaport kontrolünü unuttuk biz alan geniş aydınlık telefonlar için şarj istasyonları var falan.. pasaportta da en sağdaki ablanın tepesinde eu citizens ışığı yanıyor diye kimse gitmiyor bomboş. kardeşimi gönderdim baktım geçti el sallıyor hemen o sıraya geçtim aklınızda bulunsun. girişte de çıkışta da aynı şekilde.
bir cuma günü budapeste'de cuma namazı için yer arayanlar da swarm-foursquare'de "mescidimiz" diye kayıtlı bir yer var. yorumlarda sanayi gibi bir yerin içinde yazıyor. gerçekten de öyle. hilal tekstildi sanırım öyle bir yer var yanında türklerin işlettiği. ortam türk yani. tramvay geçiyor yakınından.
stephan bazilikası civarında önüne gelince duran geçmenize izin verip tekrar fışkıran fıskiyeler var. minik tatlış detaylar ^.^
deak ferenc'e yakın bir ayak sokup serinleme havuzu var.
central market hall da bir diğer görülmesi, bi taze sıkılmış portakal suyu içilmesi gereken bir yer benim gibi yereli merak edenlere. o pazar yerinin önünde turist otobüsü bileti satmaya çalışanlardan biri de türk olduğumuzu öğrenince ben biraz biliyorum diyip türkçe konuşmaya başladı. son günümüz olmasa alırdım öyle gayretliydi. selamlarımı gönderiyorum.
turist otobüslerinde türkçe rehber seçeneği de mevcut.
yakın zamandaki gezimden aklımda olanlar bunlar. gitmek isteyen tereddütsüz gitsin. konserve falan da taşımasın gerek yok.
konserve demişken hösök tere'nin arkasında şehir parkı var demiştim. orada kamp alanları da var. şehre bi çıt uzak ama otobüsle 15 dakika falan çok değil. belki adada da kamp atılıyordur yemyesil kocaman alan.
ilk yurtdışı deneyimimi yaşadığım şehir. ben her şeyiyle çok sevmiştim. ufak bir rehber olarak yazılacak şeyler ise şunlar;
öncelikle havalimanına indikten sonra 10 euro falan bozun havalimanında. kur çok kazık çünkü. normal paranızı şehir merkezinde daha rahat bozabilirsiniz. daha sonra çift bilet alıp,200e otobüsüne binip, köbanya kispest istasyonunda iniyoruz. ilk bileti turuncu kutulara okuttuktan sonra metro ya binerken ikinci bileti okutmayı unutmayın. -ben unuttum 35€ ceza yedim biletim olduğu halde-. daha sonra deak ferenc ter de inip çoğu metro hattına aktarma yapabilrisiniz.
deak ferenc ter de bulunan herhangi bir yerde bozdurabilirsiniz. ben budapest bank'ın yanında bozdurmuştum.
-metro için bilet alırken 1-3-7 gün sınırsız biletler var. fakat onlardan almayın. gereksiz pahallı. öğrenci oldugunuzu ibraz edebilirseniz (bkz: isic) indirimli fiyattan 15 günlük bileti daha ucuza alabilirsiniz.
konaklama olarak ise andrassy ut caddesi üzerinde kalırsanız hem merkezi olur hem de gece hayatına vs rahat bağlanabilirsiniz. özellikle oktogon önerimdir.
-gillert hill'e çıkıp manzaranın tadını çıkartabilirsiniz.
-parlamento binasının dışı güze olduğu kadar içi de muazzam. fakat tek başınıza gezemiyorsunuz, tura kayıt yaptırı polis ve tur advisor ı ile geziyorsunuz.
-buda kalesi, matthias church, fisherman bastion güzeldir.
-szent istvan bazilika
-büyük sinagog
-terör evine kesinlikle gidin, macar devriminin nasıl gerçekleştiğini tam olarak görmek anlamak mümkün.
- hopital in the rock'a zaman bulabiliyorsanız gidin, epey ilgi çekici gelmişti bana.
-hösök tere'ye bir uğrayın
- labirente girmek zaman kaybı gibi.
-margitsziget'e bir günü direkt ayırmakta fayda var. hem çok güzel yürüyüş yapılabileceğinden hem de ada çok güzel olduğundan tam dinlenme ve huzur dolmak için birebir.
-opera
-kemal atatürk parkına da bir uğrayın bence.
-tuna turuna katılın, yalnız forint ile ödeme yapın kesinlikle. euro ile daha fazlaya geliyor.
-istiklale benzeyen vörösmarty ter de bir tur atın kesinlikle.
-szechenyi thermal bath'e kesinlikle gitmelisiniz. bir gün buraya ayrılabilir. çok ama çok rahatlatıcı, keyifli. ayrıca her cumartesi akşamı da deli gibi partiler yapılıyor. herhangi bir partiye katılmadım fakat ilgiliyseniz şuradan bakabilirsiniz: http://szechenyispabaths.com/budapest-bath-party-dates/
yemek olarak langos, gulas, kürtöskalacs yemelisiniz. ayrıca palinkayı kesinlikle deneyin. biraz ağır olsa da güzel gitmekte. açık büfe sınırsız ucuz yemek için de oktogon bistro'yu tavsiye ederim.
market olarak spar iyi iş görür. budapeşte'nin suları temiz bu arada. bir şişe aldıktan sonra doldurabilrsiniz. boşa su parası vermeyin. ayrıca pembe kapaklı olanlardan almalısınız. ayrıca mizo'nun muzlu-çikolatalı sütünü kesinlikle için.
gece hayatı için ise instant, szimpla kert gibi mekanlara gidebilirsiniz.
öncelikle havalimanına indikten sonra 10 euro falan bozun havalimanında. kur çok kazık çünkü. normal paranızı şehir merkezinde daha rahat bozabilirsiniz. daha sonra çift bilet alıp,200e otobüsüne binip, köbanya kispest istasyonunda iniyoruz. ilk bileti turuncu kutulara okuttuktan sonra metro ya binerken ikinci bileti okutmayı unutmayın. -ben unuttum 35€ ceza yedim biletim olduğu halde-. daha sonra deak ferenc ter de inip çoğu metro hattına aktarma yapabilrisiniz.
deak ferenc ter de bulunan herhangi bir yerde bozdurabilirsiniz. ben budapest bank'ın yanında bozdurmuştum.
-metro için bilet alırken 1-3-7 gün sınırsız biletler var. fakat onlardan almayın. gereksiz pahallı. öğrenci oldugunuzu ibraz edebilirseniz (bkz: isic) indirimli fiyattan 15 günlük bileti daha ucuza alabilirsiniz.
konaklama olarak ise andrassy ut caddesi üzerinde kalırsanız hem merkezi olur hem de gece hayatına vs rahat bağlanabilirsiniz. özellikle oktogon önerimdir.
-gillert hill'e çıkıp manzaranın tadını çıkartabilirsiniz.
-parlamento binasının dışı güze olduğu kadar içi de muazzam. fakat tek başınıza gezemiyorsunuz, tura kayıt yaptırı polis ve tur advisor ı ile geziyorsunuz.
-buda kalesi, matthias church, fisherman bastion güzeldir.
-szent istvan bazilika
-büyük sinagog
-terör evine kesinlikle gidin, macar devriminin nasıl gerçekleştiğini tam olarak görmek anlamak mümkün.
- hopital in the rock'a zaman bulabiliyorsanız gidin, epey ilgi çekici gelmişti bana.
-hösök tere'ye bir uğrayın
- labirente girmek zaman kaybı gibi.
-margitsziget'e bir günü direkt ayırmakta fayda var. hem çok güzel yürüyüş yapılabileceğinden hem de ada çok güzel olduğundan tam dinlenme ve huzur dolmak için birebir.
-opera
-kemal atatürk parkına da bir uğrayın bence.
-tuna turuna katılın, yalnız forint ile ödeme yapın kesinlikle. euro ile daha fazlaya geliyor.
-istiklale benzeyen vörösmarty ter de bir tur atın kesinlikle.
-szechenyi thermal bath'e kesinlikle gitmelisiniz. bir gün buraya ayrılabilir. çok ama çok rahatlatıcı, keyifli. ayrıca her cumartesi akşamı da deli gibi partiler yapılıyor. herhangi bir partiye katılmadım fakat ilgiliyseniz şuradan bakabilirsiniz: http://szechenyispabaths.com/budapest-bath-party-dates/
yemek olarak langos, gulas, kürtöskalacs yemelisiniz. ayrıca palinkayı kesinlikle deneyin. biraz ağır olsa da güzel gitmekte. açık büfe sınırsız ucuz yemek için de oktogon bistro'yu tavsiye ederim.
market olarak spar iyi iş görür. budapeşte'nin suları temiz bu arada. bir şişe aldıktan sonra doldurabilrsiniz. boşa su parası vermeyin. ayrıca pembe kapaklı olanlardan almalısınız. ayrıca mizo'nun muzlu-çikolatalı sütünü kesinlikle için.
gece hayatı için ise instant, szimpla kert gibi mekanlara gidebilirsiniz.
en sevdiğim şehirlerden biri. şehirde gezebileceğiniz noktaları belirledikten sonra elinizde kalan budapeşte'nin havası/ortamı oluyor ve bana en çok huzur veren noktası da bu oldu. bir kere türk olmanızdan dolayı size bir ön yargı yok, hatta çok cana yakınlar. şehir aman aman büyük değil ki bu da bir diğer artı. gitmeden önce şehir gece çok güzel oluyor demişlerdi, bunu gözlemleme fırsatım oldu neyse ki. denildiği kadar var, şehir ışıl ışıl. parlamento binası, tuna nehri, balıkçılar kulesi, st. mathias katedrali, gellert tepesi ve tabii ki kahramanlar meydanı ile erszebet köprüsünü görmeden olmaz. özet olarak gidin görün mutlaka.
not: Kemal Atatürk yürüyüş yolu da kaleye çıkarken görebileceğiniz bir yol. Onu da görmenizi tavsiye ederim.
not: Kemal Atatürk yürüyüş yolu da kaleye çıkarken görebileceğiniz bir yol. Onu da görmenizi tavsiye ederim.