en yakındaki kitabın 95. sayfasından alıntı

/ 2
Hani bazen olur ya; yaşanan o an yerleşti kaldı ve tek bir andan çok daha uzun bir süreye yayılıp geçmek bilmedi. Sesler durdu, hareketler durdu, bütün bunlar tek bir andan çok ama çok daha uzun sürdü. (S. 95)
FARELER VE İNSANLAR
suratına vurun,gözlerine vurun,gözlerine! diye bağırıyor mikolka.
suç ve ceza
"...Sen ki şu kısacık hayatında
Sevdin ve yaşadın kelimeleri..."
(bkz: sevda sözleri) (bkz: cemal süreya)
ölesiye yalnız, ölesiye mesudum. içim kalabalık çekiyor. insanlar çekiyor. çocuklar istiyorum: haşarı, sarışın, esmer, edepsiz... seyahatler çekiyor içim.
“...onun gözünde ise dünya baştan sona anlaşılmazdı...
...tekerler giderek daha hızlı dönüyor ve tren dönerek vadiye doğru iniyordu. dağlar gittikçe düzleşiyor, giderek uzaklaşıyordu; ovaya varmışlardı. bir kez daha arkasına baktı. mavi gölgelere karışmış (96. sayfaya geçtik şimdi) dağlar, artık uzaklarda ve ulaşılamaz olmuştu. puslu gökyüzünde yavaşça eriyip kaybolan yukarılarda çocukluğunu bırakmış gibi hissediyordu.”
stefan zweig/yakıcı sır
"Dünya, senin benlik durumlarınınmükemmel göstergesidir. dunya, sen boyle oldugundan bu haldedır;, yoksa sen dunya öyle olduğundan böyle değilsin."

(bkz: tanrılarokulu)
"bunların hepsinin saçmalık olduğunu düşünüyorsun değil mi ? sana yalan söylediğimi sanıyorsun." bir adim geri attim. "bu bir hataydı. hepsi hataydı. "
"Evrimin geçer akçesi ne açlık ne de acı çekmektir, sadece DNA sarmallarının kopyalanmasıdır. Nasıl bir şirketin başarısı çalışanlarının mutluluğuyla değil de banka hesabındaki liralarla ölçülüyorsa, bir türün evrimsel başarısı da DNA kopyalarının sayısıyla ölçülür. Ortalıkta DNA kopyası kalmazsa tür yok olur, tıpkı parası kalamayan bir şirketin iflas etmesi gibi. Eğer bir tür çok sayıda DNA kopyasına sahipse bu bir başarıdır ve tür gelişir. Bu perspektiften bakılırsa bin kopya her zaman yüz kopyadan daha iyidir. İşte bu tarım devriminin özüdür: daha çok sayıda insanı daha kötü koşullar altında da olsa hayatta tutmak." Homo Sapiens -Yuval Noah Harari
Ralph kolunu uzattı:
"şu halimize bakın! kaç kişiyiz? ama gene de duman çıkaracak bir ateşi sürekli yakamıyoruz. yoksa anlamıyor musunuz siz? anlamıyor musunuz ki, ateşin sönmemesi için... ölümü bile göze almalıyız..."
sık rastlanan,"büyük sevgi" diye yaşanan(daha çok da filmlerde, romanlarda böyle sunulan) yalancı bir sevgi türü de putlaştırıcı sevgi'dir.
özellikle son cümlesi bana güç veren alıntı:

bu içgüdüsel güçler, kuşaklar boyunca kötüye kullanıldıkları ve aslı astarı olmayan suçlamalara maruz kaldıkları için kadınların içinde gömülü kalmış dip akıntılarıdır. bununla birlikte jung, bir keresinde psişede asla bir şeyin kaybolmadığını söylemişti. psişede kaybolan şeylerin hepsinin aslında hala orada bulunduğuna güvenebileceğimizi düşünüyorum. bu nedenle kadınların içgüdüsel sezgi pınarı asla kaybolmamıştır ve üstü ne ile örtülü olursa olsun, tekrar ortaya çıkarılabilir.

(clarissa p. estes-kurtlarla koşan kadınlar)
/ 2