ernesto che guevara
türkçü-turancı olmama rağmen beni en çok etkileyen siyasi figürlerden biri. bu siyasi görüşe gelmeden önce uzunca bir süre beni meşgul etti bu adamın varlığı çünkü mantıklı bir insan gibi hareket etmiyordu. düşün sen türkiyedensin ve kalkıp atıyorum mozambiğin bağımsızlığı için savaş veriyorsun. ne alaka di mi? o öyle düşünmedi işte. gençken motorla yaptığı güney amerika seyahati onun gözlerini açtı. güney amerika'nın ne kadar sömürülmüş ve sömürülmeye devam edildiğini gördü. bana göre güney amerikanın bir bütün olmasını istiyordu.
arkadaşıyla yaptığı bu geziden bir kaç yıl sonra fidel castro ile tanıştı. ondan öncesine gidecek olursak babası bask, annesi irlanda kökenlidir. bu yüzdendir ki ailesi yüzünden hep siyasetle iç içe büyüdü. ailesinin aksine onun "sol" tarafı daha ağır basıyordu.
doğuştan astım hastasıydı, bu yüzdendir ailesi onun tedavisi için 2 kere şehir değiştirmiştir. astım hastalığına rağmen çok iyi bir rugby oyuncusuydu. bu yüzden olacak ki kendisine azgın yani fuser lakabı takılmıştı. tekrar buenos aires'e taşındıklarından sonra doktor olmak için üniversiteye başladı.
1955 yılında raul castro, onu, ağabeyi fidel ile tanıştırdı . che tanışır tanışmaz fidel'in bir devrim lideri olduğunu anladı. bundan sonrasını biliyorsunuz. batista'nın devrilip, sosyalist küba'nın kurulması falan filan. bana göre che doyumsuz bir insandı. önce guetamala sonra küba.. yaptıklarını yaptıktan sonra acıkan bir canavar yani fuser gibiydi. hep daha fazlasını istedi ve bu onun ölümüne neden oldu. eğer küba'yı bırakmayıp kalsaydı inanın küba şuan daha iyi bir ülke olurdu. kim bilir? belki de olmazdı.
arkadaşıyla yaptığı bu geziden bir kaç yıl sonra fidel castro ile tanıştı. ondan öncesine gidecek olursak babası bask, annesi irlanda kökenlidir. bu yüzdendir ki ailesi yüzünden hep siyasetle iç içe büyüdü. ailesinin aksine onun "sol" tarafı daha ağır basıyordu.
doğuştan astım hastasıydı, bu yüzdendir ailesi onun tedavisi için 2 kere şehir değiştirmiştir. astım hastalığına rağmen çok iyi bir rugby oyuncusuydu. bu yüzden olacak ki kendisine azgın yani fuser lakabı takılmıştı. tekrar buenos aires'e taşındıklarından sonra doktor olmak için üniversiteye başladı.
1955 yılında raul castro, onu, ağabeyi fidel ile tanıştırdı . che tanışır tanışmaz fidel'in bir devrim lideri olduğunu anladı. bundan sonrasını biliyorsunuz. batista'nın devrilip, sosyalist küba'nın kurulması falan filan. bana göre che doyumsuz bir insandı. önce guetamala sonra küba.. yaptıklarını yaptıktan sonra acıkan bir canavar yani fuser gibiydi. hep daha fazlasını istedi ve bu onun ölümüne neden oldu. eğer küba'yı bırakmayıp kalsaydı inanın küba şuan daha iyi bir ülke olurdu. kim bilir? belki de olmazdı.
ayrıca nathalie cardone'nin seslendirdiği hasta siempre şarkısı.
(bkz: küba)