into the wild

/ 11
filmin özgürlük düşüncesi, karakterin normal yaşamdan kurtulup kendini doğaya atması, paranın araç olarak kullanılması , hayatının bütün iplerinin kendi elinde olması, yolda gerçekleşen maceralar falan çok hoş.

---spoiler---


ama en sona geldiğimizde karakterin ölmesi(gerçekten esinlenildiği mccandless gibi) bana değmeyecek bir ölüm gibi geliyor. yukarıda anlattığım gibi tamam her şey çok güzel; ama son kısımda geçen alaska hayali ve alaskanın o zorlu şartlarının getirdiği ölüm çok üzücü. biraz da oluruna bırakmanın getirdiği bir ölüm. daha sağlam ekipmanla gidilseydi oraya zaman güzel seçilseydi gibi bir sürü seçenek gelebilir; neyse benim düşüncelerime göre üzücü bir ölümdü filmdeki keşke daha farklı olsaydı.
hayat felsefesi haline getirmek isteyip götümün yemediği film
başrolde emile hirsch'in hayallerini gerçekleştirmeye çalışan bir genci canlandırdığı film. (bkz: sözlük yazarlarına ilham veren filmler)
Filmini cok severim.. O etlerin çürümüş oldugunu gördüğü sahnede bende yıkıldım. Eddie vedder nerde çalsa aklıma karavana da kemere bi delik daha açma sahnesii gelir.
captain fantastic'in mısır gevreği sonu gibi bir gerçekle bizleri yüzleştirmeyen film.
yaşanmış bir olayı çok güzel bir tema ile anlatan film ve bu film bir çok gezgini gezgin yapan müthiş bir detaydır.


edit;

ilk defa izledikten hemen sonra tribe girip çantamı hazırladım ve evden kaçıp doğal yaşam aga gezmek otostop çekmek kamp yapmak filan özgür ruh moruk düşüncesiyle tam kapıdan dışarıya adım atıyodum ki annemin oğlum sabah oldu gözlerin kör olucak yat zıbar abv sabah kalkamıyosun lafıyla yorganıma sarılmıştım.
/ 11