istanbul'da yaşamak
kalabalık, acımasızlık, gerginlik, hoşgörüsüzlük. istanbul' un anlamı tam olarak budur. Birbirine tahammülü olmayan insanlar ve yabancılaşma.
eğer sur içinde yaşamıyorsanız bundan ötesi yokturdur. doğa, huzur, sakinlik ve sessizlik için gitmeniz gereken yerler istanbul' dan çok çok uzaktadır.
istanbul'da yaşamak; hayatta kalma savaşı gibidir. durakta beklerken iki otobüs arasında kalabilir, vapurdan inerken denize düşebilir, adliye' de kurşunlanabilir, sinema sırası beklerken kafanıza cam düşebilir, uçakla almanya' ya varabileceğiniz kadar sürede avrupa yakasından anadolu yakasına geçebilirsiniz. yurt dışından gelen misafirler karış karış şehri gezerken siz hep oradan oraya yetişmeye çalışırsınız.
eğer sur içinde yaşamıyorsanız bundan ötesi yokturdur. doğa, huzur, sakinlik ve sessizlik için gitmeniz gereken yerler istanbul' dan çok çok uzaktadır.
istanbul'da yaşamak; hayatta kalma savaşı gibidir. durakta beklerken iki otobüs arasında kalabilir, vapurdan inerken denize düşebilir, adliye' de kurşunlanabilir, sinema sırası beklerken kafanıza cam düşebilir, uçakla almanya' ya varabileceğiniz kadar sürede avrupa yakasından anadolu yakasına geçebilirsiniz. yurt dışından gelen misafirler karış karış şehri gezerken siz hep oradan oraya yetişmeye çalışırsınız.
evet anlıyorum; doğa, temiz hava, sakin hayat, ucuzluk, yaşam standartı bla bla bla...
ama istanbul eğer damarlarına işlemişse; terkedilişi imkansız da bir şehir halini alır.
ben bu keşmekeşliğin içinde huzuru yakalayabiliyorsam; mesela kadıköy’ün sokaklarını arşınlayınca iyi hissetmediğim hiçbir gün yoksa, evden çıktığımda ayaklarımın beni götürebileceği türlü türlü güzelliği içinde barındaran bir başka şehir daha olmamışsa; kitaplara şiirlere konu olacak kadar kutsalsa; hani şu gülü seven dikenine katlanır derler ya -ben gülün aşkından dikeni görmüyorsam bile- kime ne...
istanbul seni güçlü kılar.
bence yani.
(“ne var bu istanbul’da yhiaaaa”cılar anlamaz)
ama istanbul eğer damarlarına işlemişse; terkedilişi imkansız da bir şehir halini alır.
ben bu keşmekeşliğin içinde huzuru yakalayabiliyorsam; mesela kadıköy’ün sokaklarını arşınlayınca iyi hissetmediğim hiçbir gün yoksa, evden çıktığımda ayaklarımın beni götürebileceği türlü türlü güzelliği içinde barındaran bir başka şehir daha olmamışsa; kitaplara şiirlere konu olacak kadar kutsalsa; hani şu gülü seven dikenine katlanır derler ya -ben gülün aşkından dikeni görmüyorsam bile- kime ne...
istanbul seni güçlü kılar.
bence yani.
(“ne var bu istanbul’da yhiaaaa”cılar anlamaz)
Pahalı, kalabalık gerilim dolu insanı hayattan bezdiren,yolda yürürken tesadüfen başınıza herşey gelebilir.yakın zamanda cuma günü atasehirden Küçükçekmece 3 saatte gittiğim çok zenginlerin neden burada yaşadığına anlam veremediğim 4 tarafı betonlarla çevrili Avrupa’nın en kirli havalarından birine sahip şehir .