iz bırakan kitap cümleleri
Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış bir kedi gibi kendimi zavallı hissediyorum.
Icimizdeki Şeytan/Sabahattin Ali
Icimizdeki Şeytan/Sabahattin Ali
Ne zaman üniversitelere konuşma yapmaya gittiysem ya da ne zaman benden daha genç biri benim ondan daha fazla bir şey bildiğimi sanarak bana sorduysa "bu işin olurunu", dedim ki:
Üniversiteyi bitirince hemen çalışmaya başlama. Git, dolaş, ülkeler gez, aç kal, meteliğe kurşun at, ama ne yap et, koşturmaya başlamadan önce biraz amaçsız yürü. Maceraya çık, bedeli ne olursa olsun bunu yap. Çünkü...
Çünkü hayat, onu erken anladığını sananlardan çok fena alır öcünü. Bir şeyi vaktinde yaşamadan geçersen, çok sonra, seni rezil etme pahasına, sana yaşatır o eksik bıraktığın bölümü.
Aşık mı olmadın on altı yaşında?
Gelir seni kırk beşinde bulur, en olmaz zamanda.
Maceraya mı çıkmadın yirminde?
Sürükleye sürükleye götürür seni otuz beşinde. Yırtık kot, yer bezinden hallice bir kazak giyip, nasıl göründüğüne aldırmadan geçiremedinse öğrencilik yıllarını mesela, elli yaşında, artık kalabalıkların gözleri seni hiç de öyle görmeyi beklemezken, sana giydirir o kot pantolonu.
Hayatı sakın erkenden yaşama, sonradan çok fena komik eder adamı.
Serserilik ederek geçirmeli insan serserilik edilecek yaşları. Zira atlayıp geçtiğin ne varsa dönüp dolaşıp bulur insanın yakasını. Kendini yaşatıncaya kadar yapışıp kalır.
Ece Temelkuran/Ece Yaşıyor
Üniversiteyi bitirince hemen çalışmaya başlama. Git, dolaş, ülkeler gez, aç kal, meteliğe kurşun at, ama ne yap et, koşturmaya başlamadan önce biraz amaçsız yürü. Maceraya çık, bedeli ne olursa olsun bunu yap. Çünkü...
Çünkü hayat, onu erken anladığını sananlardan çok fena alır öcünü. Bir şeyi vaktinde yaşamadan geçersen, çok sonra, seni rezil etme pahasına, sana yaşatır o eksik bıraktığın bölümü.
Aşık mı olmadın on altı yaşında?
Gelir seni kırk beşinde bulur, en olmaz zamanda.
Maceraya mı çıkmadın yirminde?
Sürükleye sürükleye götürür seni otuz beşinde. Yırtık kot, yer bezinden hallice bir kazak giyip, nasıl göründüğüne aldırmadan geçiremedinse öğrencilik yıllarını mesela, elli yaşında, artık kalabalıkların gözleri seni hiç de öyle görmeyi beklemezken, sana giydirir o kot pantolonu.
Hayatı sakın erkenden yaşama, sonradan çok fena komik eder adamı.
Serserilik ederek geçirmeli insan serserilik edilecek yaşları. Zira atlayıp geçtiğin ne varsa dönüp dolaşıp bulur insanın yakasını. Kendini yaşatıncaya kadar yapışıp kalır.
Ece Temelkuran/Ece Yaşıyor
"kişioğlu için, başıboş kalınca hemen tapacak bir şey bulmak telaşından daha acılı bir kaygı yoktur. ama hiç kimsenin kuşku edemeyeceği, büyüklüğüne herkesin bir anda inanacağı, önünde eğileceği bir şey arar kişioğlu. çünkü bu zavallı yaratıkların asıl dertleri, benim ya da başka birisinin tapınabileceği bir şey bulmak değildir.
herkesin inanacağı, önünde eğileceği, herkesin hep birlikte tapınacağı bir şey bulmak isterler. işte tapınmaktaki bu genellik her insanın, tüm insanlığın yüzyıllardan beri en büyük acısıdır. hep birlikte tapınmak için birbirlerini öldürmüşlerdir. kendilerince tanrılar yaratıp birbirlerine şöyle seslenmişlerdir: 'tanrılarınızı bırakın, bizim tanrımıza tapının. yoksa sizi de tanrılarınızı da öldürürüz!' dünyanın sonuna dek böyle olacaktır bu, yeryüzünde tanrılar kalkınca bile değişmeyecektir durum: bir şeyi değiştirmez tanrıların kalkması, putların önünde yere kapanırlar."
(bkz: fyodor mihailoviç dostoyevski karamazov kardeşler )
herkesin inanacağı, önünde eğileceği, herkesin hep birlikte tapınacağı bir şey bulmak isterler. işte tapınmaktaki bu genellik her insanın, tüm insanlığın yüzyıllardan beri en büyük acısıdır. hep birlikte tapınmak için birbirlerini öldürmüşlerdir. kendilerince tanrılar yaratıp birbirlerine şöyle seslenmişlerdir: 'tanrılarınızı bırakın, bizim tanrımıza tapının. yoksa sizi de tanrılarınızı da öldürürüz!' dünyanın sonuna dek böyle olacaktır bu, yeryüzünde tanrılar kalkınca bile değişmeyecektir durum: bir şeyi değiştirmez tanrıların kalkması, putların önünde yere kapanırlar."
(bkz: fyodor mihailoviç dostoyevski karamazov kardeşler )
Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim. Gücü olmayan adalete mutlaka karşı çıkan olur; çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek, bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir. ('SERENAD' İSİMLİ KİTABINDA ZÜLFÜ LİVANELİ PASCALIN SÖZLERİNİ ALINTI YAPMIŞTI)
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde fakat her şeyden habersiz yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. Bunu sonuna kadar götüremediysen kabahat senin değil. Bana hakikaten yaşamak imkanı verdiğin birkaç ay için sana teşekkür ederim.