likya yolu
şöyle güzel bir alıntıyla başlamak gerekirse
biraz uzun olabilir. başlıyorum...
yaptığım en iyi şeylerden biri oldu. arabayla mersin’den itibaren kıyı şeridi boyunca kaş’a kadar gittim. yol boyunca bana eşlik eden manzara yüzünden bol bol durmak zorunda kaldım. o yüzden baya uzun bir yolculuk oldu.
kaş’tan demre’ye doğru planladığım parkurda beni en fazla zorlayan boğazcık’a çıkış oldu. sebebi ise bir yerden sonra işaretleri kaybetmem ve bu yüzden deli danalar gibi sağa sola koşturmamdı. hava karardıktan sonra kamp yapacak bir yer buldum. ali amcanın yeri...bahçesinde kamp yapılabiliyorsunuz. ancak bunca yoldan sonra popom rahat bir yer istediği için onu kıramadım ve odada kaldım.akşam yemeği, kahvaltısı dahil güzel bir konaklama oldu.
sabah orada tanıştığım avusturalyalı arkadaşla yola koyulduk. ingilterede eğitimini tamamlayıp memleketine dönmeden önce yapması gereken şeyler listesinde olan likya yolu için gelmiş kendisi. hayran kaldım. gerçekten bu gavurlar çok farklılar bizden.
ikinci gün üçağız’da konakladık. bu yol nispeten daha kolaydı. yolun daha kolay olmasının bir diğer sebebi ali amcanın üçağızda kalacağımız pansiyona çantaları yollamasıydı. kuşlar gibi olduk sanki yürümüyor uçuyorduk çantasız. yol arkadaşımınla iyi bir tempo tutturduk. pansiyona (cennet pansiyon) ulaştıktan sonra bir ücret karşılığı kendi ufak tekneleriyle batık şehire doğru bir tur yaptık ve daha sonra kaleye çıktık. ertesi gün güzel bir manzara eşliğinde kahvaltımızı yaptıktan sonra erkenden yola koyulduk. sonraki durak demre...
bu sefer çantalarımız yanımızdaydı. ama gene de bir önceki günün hafifliği ile omuzlarımız rahatlamış vaziyette daha kolay bir yürüyüş oldu. yolda karşılaştığımız ve bizi zorla çay içmeye davet eden ve yemeğine ortak eden fishman’a saygılar. tanışırsanız çok seveceksiniz. burada biraz dinlendik, bize ilginç hayat hikayesini anlattı. sanırım yol boyunca en çok keyif aldığım anlardan biriydi bu.
demre’de kalacağımız pansiyona (kent pansiyon) geldik. çantaları bırakıp myra antik kenti ve noel baba’nın kilisesini dolaştık. yürüyüşümüz burada bitti.
yolculuğum boyunca çadır, mat ,uyku tulumu ve büyük bir tripod taşımama rağmen hiçbirini kullanmamam da ayrı bir konuydu benim için. kalan parkurlara da aralıklı devam edecem. demre- alakilise-finike parkurunu yapmadan likya yolu sayılmazmış ; öyle dedi demredeki pansiyon sahibi. kaldığımız pansiyonların adını yazdım işinize yarar diye ama zaten siz birine giderseniz oradakiler diğer durakta kalacağınız pansiyonu ayarlıyorlar. eş dost muhabbeti yani. ama bunun en güzel tarafı ikinci gün çantalardan kurtulmak oldu.
hayatımda bir değişiklik olması için bunu denedim ve yalnız başladığım bu yürüyüşü çok iyi bir arkadaş edinerek bitirdim. hayat gerçekten farklı akıyor burada.
biraz uzun olabilir. başlıyorum...
yaptığım en iyi şeylerden biri oldu. arabayla mersin’den itibaren kıyı şeridi boyunca kaş’a kadar gittim. yol boyunca bana eşlik eden manzara yüzünden bol bol durmak zorunda kaldım. o yüzden baya uzun bir yolculuk oldu.
kaş’tan demre’ye doğru planladığım parkurda beni en fazla zorlayan boğazcık’a çıkış oldu. sebebi ise bir yerden sonra işaretleri kaybetmem ve bu yüzden deli danalar gibi sağa sola koşturmamdı. hava karardıktan sonra kamp yapacak bir yer buldum. ali amcanın yeri...bahçesinde kamp yapılabiliyorsunuz. ancak bunca yoldan sonra popom rahat bir yer istediği için onu kıramadım ve odada kaldım.akşam yemeği, kahvaltısı dahil güzel bir konaklama oldu.
sabah orada tanıştığım avusturalyalı arkadaşla yola koyulduk. ingilterede eğitimini tamamlayıp memleketine dönmeden önce yapması gereken şeyler listesinde olan likya yolu için gelmiş kendisi. hayran kaldım. gerçekten bu gavurlar çok farklılar bizden.
ikinci gün üçağız’da konakladık. bu yol nispeten daha kolaydı. yolun daha kolay olmasının bir diğer sebebi ali amcanın üçağızda kalacağımız pansiyona çantaları yollamasıydı. kuşlar gibi olduk sanki yürümüyor uçuyorduk çantasız. yol arkadaşımınla iyi bir tempo tutturduk. pansiyona (cennet pansiyon) ulaştıktan sonra bir ücret karşılığı kendi ufak tekneleriyle batık şehire doğru bir tur yaptık ve daha sonra kaleye çıktık. ertesi gün güzel bir manzara eşliğinde kahvaltımızı yaptıktan sonra erkenden yola koyulduk. sonraki durak demre...
bu sefer çantalarımız yanımızdaydı. ama gene de bir önceki günün hafifliği ile omuzlarımız rahatlamış vaziyette daha kolay bir yürüyüş oldu. yolda karşılaştığımız ve bizi zorla çay içmeye davet eden ve yemeğine ortak eden fishman’a saygılar. tanışırsanız çok seveceksiniz. burada biraz dinlendik, bize ilginç hayat hikayesini anlattı. sanırım yol boyunca en çok keyif aldığım anlardan biriydi bu.
demre’de kalacağımız pansiyona (kent pansiyon) geldik. çantaları bırakıp myra antik kenti ve noel baba’nın kilisesini dolaştık. yürüyüşümüz burada bitti.
yolculuğum boyunca çadır, mat ,uyku tulumu ve büyük bir tripod taşımama rağmen hiçbirini kullanmamam da ayrı bir konuydu benim için. kalan parkurlara da aralıklı devam edecem. demre- alakilise-finike parkurunu yapmadan likya yolu sayılmazmış ; öyle dedi demredeki pansiyon sahibi. kaldığımız pansiyonların adını yazdım işinize yarar diye ama zaten siz birine giderseniz oradakiler diğer durakta kalacağınız pansiyonu ayarlıyorlar. eş dost muhabbeti yani. ama bunun en güzel tarafı ikinci gün çantalardan kurtulmak oldu.
hayatımda bir değişiklik olması için bunu denedim ve yalnız başladığım bu yürüyüşü çok iyi bir arkadaş edinerek bitirdim. hayat gerçekten farklı akıyor burada.
Benim için çok ama çok özel olan. İçimi yakan. Sevdiğim adamın yanıma gelmesi, yalnız kalmak istediğini, kararlar alması gerektiğini ve ışığa gideceğini söylemesi üzerine gittiği yer. Burdur-Antalya yoluna bıraktım onu. Bir daha görüşmedik, terk edildim. Bence sonradan ona katılan kaşar yüzünden ama bunu hiç bir zaman kabul etmedi. zalımın oğlu