potala sarayı
tibet'in simgesi.
Muhtesem bir yapi, sehrin en tepe noktasinda. Efsaneler, hikayeler, 7. yy’ dan kalan magaralar odalar sanktritler tasarimlar heykeller.. Iceride kayit yasak, gezerken yasayarak etkilenerek ve insanoglunun aslinda ne kadar da gulunc oldugunu gorerek vakit geciriyorsunuz. Yazmakla bitiremem, eger ilginiz varsa bu sarayi, dalai lamayi ve tibet efsanelerini arastirin.
Orn; Yapilan geleneksel festivalde, tum daglara merdiven cizmisler, tanrilar belli aylarda sehre iniyor ve onlari kutsuyor.
ya da ulkenin her yeri budizm bayraklariyla dolu, o renkli bayraklardaki sanskritler ruzgarda dalgalandikca o sehre- koye huzur geldigine aksi halde bayraklar indigi zaman veya koparildigi zaman bela- musibet- kotu sans eksik olmayacagina inaniyorlar .
kirmizi - din
beyaz - tutku
sari - uzun bir yasam
mavi- bilgilik
yesil- dunya
anlamlarina geliyor. sehrin her yerinde bizim koylerde bulunan TANDIR’ lara benzer atesler yaniyor. Atese surekli yuksek daglardan topladiklari otlari atip, sıvı haline getirilmiş kutsal tereyağ döküyorlar ( evet tereyag ) atese attiklari o otlar ve yag ile cennetin guzel kokmasini sagladiklarina inaniyorlar
Lama inancinin merkezinde reenkarnasyon ve karma var. Fakat bu mevzuu da cok karisik, ama yine alakaniz varsa mutlaka arastirin, cok ama cok ilginc ve inanamayacaginiz bilgiler bulacaksiniz.
Kisaca burayi da ozet gecersem ;
Tüm Budist mezhepleri ve okulları "yeniden doğumu” ve karma inancını kabul eder.
Tibetliler 1950 li yıllara kadar fakir olanlar ölülerini nehirlere bırakarak, zengin olanlar ise yakarak ayinlerini yaparlarmış. Hatta balik vs yememe sebepleri de gollere, nehirlere attiklari insanlardan dolayi imis. Zamanla Çin hükümeti tarafından Tibet’teki ormanlık alanların tahrip edilmesiyle birlikte siz ne yapiyorsunuz olum deyip tum gelenekleri yasaklamis.
Tum Tibet’ i agzi acik geziyorsunuz da, burasi baska bir dunya.
içerde fotoğraf çekmek yasak.
yükseklikten dolayı baş ağrınız olabilir dikkat
1000 küsür merdiven tırmanacaksınız.
Muhtesem bir yapi, sehrin en tepe noktasinda. Efsaneler, hikayeler, 7. yy’ dan kalan magaralar odalar sanktritler tasarimlar heykeller.. Iceride kayit yasak, gezerken yasayarak etkilenerek ve insanoglunun aslinda ne kadar da gulunc oldugunu gorerek vakit geciriyorsunuz. Yazmakla bitiremem, eger ilginiz varsa bu sarayi, dalai lamayi ve tibet efsanelerini arastirin.
Orn; Yapilan geleneksel festivalde, tum daglara merdiven cizmisler, tanrilar belli aylarda sehre iniyor ve onlari kutsuyor.
ya da ulkenin her yeri budizm bayraklariyla dolu, o renkli bayraklardaki sanskritler ruzgarda dalgalandikca o sehre- koye huzur geldigine aksi halde bayraklar indigi zaman veya koparildigi zaman bela- musibet- kotu sans eksik olmayacagina inaniyorlar .
kirmizi - din
beyaz - tutku
sari - uzun bir yasam
mavi- bilgilik
yesil- dunya
anlamlarina geliyor. sehrin her yerinde bizim koylerde bulunan TANDIR’ lara benzer atesler yaniyor. Atese surekli yuksek daglardan topladiklari otlari atip, sıvı haline getirilmiş kutsal tereyağ döküyorlar ( evet tereyag ) atese attiklari o otlar ve yag ile cennetin guzel kokmasini sagladiklarina inaniyorlar
Lama inancinin merkezinde reenkarnasyon ve karma var. Fakat bu mevzuu da cok karisik, ama yine alakaniz varsa mutlaka arastirin, cok ama cok ilginc ve inanamayacaginiz bilgiler bulacaksiniz.
Kisaca burayi da ozet gecersem ;
Tüm Budist mezhepleri ve okulları "yeniden doğumu” ve karma inancını kabul eder.
Tibetliler 1950 li yıllara kadar fakir olanlar ölülerini nehirlere bırakarak, zengin olanlar ise yakarak ayinlerini yaparlarmış. Hatta balik vs yememe sebepleri de gollere, nehirlere attiklari insanlardan dolayi imis. Zamanla Çin hükümeti tarafından Tibet’teki ormanlık alanların tahrip edilmesiyle birlikte siz ne yapiyorsunuz olum deyip tum gelenekleri yasaklamis.
Tum Tibet’ i agzi acik geziyorsunuz da, burasi baska bir dunya.
içerde fotoğraf çekmek yasak.
yükseklikten dolayı baş ağrınız olabilir dikkat
1000 küsür merdiven tırmanacaksınız.
dünyanın çatısı olarak bilinen tibet'in başkenti lhasa'da yer alan mimarisi ve büyüklüğü ile göz dolduran özel ve farklı bir saraydır. bu sarayın yapının 300 yıl sürdüğüne dair rivayetler söz konusudur.
4 asır boyunca çin budizminin liderlerinin burada yaşamış olması hem sarayı dini açıdan kıymetli kılmakta hem de içerisinde çokça dini eser barındırmasını sağlamıştır.
saray turistler rehbersiz gezdirilmemekte ve her grup için sadece 2 saat verilmektedir. yine saray zarar görmesin diye günlük ziyaretçi limiti vardır.
potala sarayı 1994 yılında unesco dünya mirası'na dahil edilmiştir.
4 asır boyunca çin budizminin liderlerinin burada yaşamış olması hem sarayı dini açıdan kıymetli kılmakta hem de içerisinde çokça dini eser barındırmasını sağlamıştır.
saray turistler rehbersiz gezdirilmemekte ve her grup için sadece 2 saat verilmektedir. yine saray zarar görmesin diye günlük ziyaretçi limiti vardır.
potala sarayı 1994 yılında unesco dünya mirası'na dahil edilmiştir.
tibette 7 gün filminde görülen güzellik.
alıntısı
“Tibet’i kavramak için bu rotayı izlemek gerekiyordu. Nepal ve Butan’da hayatımda ilk kez bulutların üstüne çıktım. Öyle bir enerji yüklendim ki, 800 metre yüksekliğindeki bir dağın başındaki Taktsang Manastırı’na yürürken, her gün spor yapan, kondüsyonu çok iyi bir arkadaşı geçip, ayağımın altında paten varmış gibi zirveye ulaştım. Yüksek irtifadaki yaşam pratikleri çok ilginçti. Ancak Nepal’in her köşesi hippi doluydu, turistikleşmişti. Zorlukla girdiğimiz Butan, bakir bir ülkeydi. Sarp tepelerdeki tapınaklarda din adamları dev trompetler üflüyordu. Sessizliğin içinden bu trompetleri her duyduğumda ruhumun bedenimden ayrıldığını hissettim.”
alıntısı
“Tibet’i kavramak için bu rotayı izlemek gerekiyordu. Nepal ve Butan’da hayatımda ilk kez bulutların üstüne çıktım. Öyle bir enerji yüklendim ki, 800 metre yüksekliğindeki bir dağın başındaki Taktsang Manastırı’na yürürken, her gün spor yapan, kondüsyonu çok iyi bir arkadaşı geçip, ayağımın altında paten varmış gibi zirveye ulaştım. Yüksek irtifadaki yaşam pratikleri çok ilginçti. Ancak Nepal’in her köşesi hippi doluydu, turistikleşmişti. Zorlukla girdiğimiz Butan, bakir bir ülkeydi. Sarp tepelerdeki tapınaklarda din adamları dev trompetler üflüyordu. Sessizliğin içinden bu trompetleri her duyduğumda ruhumun bedenimden ayrıldığını hissettim.”