roma
gelmiş geçmiş tartışmasız tek ve en güzel yaşayan müze. şehrin içinde kendinizi eski dönem bi filmin ışık/sahne ve dekoruyla buluyorsunuz. kısa süreli ya da uzun dönem ziyaretinizde roma sizi asla asık suratlı olmaya izin vermeyecek kadar sevgiye boğacak.
trastevere'nin ışıklı bi günde yalnız ve kafa güzelken kulaklıklarla dolaşılması gerektiği kanaatindeyim. kendimi prenses gibi hissetmeme yetmişti.
dünyada bu eşsiz güzelliğe erişebilecek başka bi şehir olduğunu düşünmüyorum. ve oraya aşık olmadan dönebilmenin mümkün olduğunu...
edit: ultimate bir roma rehberi paylaşmak için edit yapıyorum;
ilk kez Roma'ya gidecek dostlara bi' kaç minik rota önerisi olur belki...
elbette kalacağınız süre ve seyahat sebebinize göre rotanız değişiklikler gösterecektir, bunları göz önünde bulunduruyorum. ve ayrıca eğer vaktiniz çok azsa feragat edebileceklerinizi de yazdım.
olağan bi' roma yolculuğu mutlaka termini'de başlar. terminal aslında bildiğimiz... termini, trenlerin ana terminali, metro a ve b'nin kesişim noktası. roma zaten historical area üzerine kurulu olduğu için avuç içi gibi mutaka bi' noktada bu halkalar kesişiyor. o yüzden kaybolsanız da bi şekilde merkeze ulaşıyorsunuz. yani colosseo'ya...
eğer kalacağınız süre bir haftadan uzunsa roma-pass akıllıca olabilir ama onun dışında metro kartlarınız ve müzelere ödeyeceğiniz bedel cebinizden çıksa çok da zarar etmezsiniz diye düşünüyorum. zaten bir haftada maksimum gideceğiniz müze sayısı o ücreti çok da geçmeyecektir.
ve de bu işin bir püf noktası var ki eğer her ayın ilk pazar günü ya da son pazar gününe denk gelen bir ziyaret yapacaksanız kolezyum ya da vatikan'ı (tercihen vatikan) bu günlerden birine yerleştirirsiniz. güzel de bi kar etmiş olursunuz. ayrıca eğer erasmus öğrencisiyseniz ya da ab ülkelerinden herhangi birinde okuyorsanız; sanat, sanat tarihi ya da mimarlık öğrencisiyseniz (sadece fakültenizin bu uzantıda olması yetiyor) seyahatiniz süresince gezebileceğiniz neredeyse tüm müzeler size ücretsiz...
eğer kalacak yer ayarlamadıysanız (ki bu pek olağan değil ve muhtemelen ayarladınız bile) termini çevresini tercih etmenizi pek önermiyorum. taksim'in kasımpaşa, tarlabaşı bölgeleri gibi. gezgin olarak en akıllıca seçim metro B üzerinde cavour, piramide olabilir. Ya da bana sorarsanız, çok daha tatlı olan metro a üzerinde San Gİovanni, manzoni ya da re di roma hem şehrin sakinlerinin günlük yaşantısına tanıklık etmenizi, hem de kısa bi' süreliğine de olsa kendinizi onlardan biri gibi hissetmenize yardım edecek. diğer seçeneğe göre de daha hesaplı bu bölgedeki hostel seçimleri...
kaldığınız hostelde kahvaltı seçeneğini işaretlemeyin ve kendinizi mutlaka sabahın ilk ışığıyla sokağa atın! Kaldığınız her neresi ise kapınızın hemen yanında kokusuyla sizi yakalayıp içine çekecek leziz pastanalerden birine girivereceksiniz. bir sade, bir çikolatalı kruvasan benim en sevdiğim. ve tabi ki kahvenin her çeşidi...
buradan çıkıp en yakındaki metro istasyonuna kendinizi atın. ilk durak colosseo metro sizi zaten yönlendiriyor yol detaylarını anlatmıyorum.
ilk günün ilk rotası, klasik tarihi rota. kolezyumda iniyorsunuz ve eğer içeriyi incelemek istiyorsanız sıraya giriyorsunuz. umarım yaz aylarında gitmemişsinizdir, çünkü o bekleyiş bezdirici oluyor. kolezyumu inceledikten sonra roma Forum'a aynı biletle girebiliyorsunuz. roma forum, kolezyumun çevresi ve altında bulunan alan dahil oldukça geniş bir bölge. ama kolezyumun içine girmektense burada vakit geçirmenizi öneririm. ayrıca bilet alarak da giriş yapabiliyorunuz, 8 Euro gibi bir bedeli var yanlış hatırlamıyorsam. bol bol düşüncelere dalıyorsunuz tabi, gerçekten büyüleyici. kafamdaki şekliyle pompei'de gezinirken daldığım düşüncelere çok yakındı bu yüzden gerçekten yüksek bi tarihi değeri var bu bölgenin.
kolezyumdan ve roma forumdan sonra köprü bitiminden yürümeye devam ediyoruz. Ve sol tarafımızda bütün asaletiyle piazza venezia…meydanda romalılar tarafından pek de öyle sevilmeyen bi yapı var. Vittorio emanueleii. Merdivenlerden tırmanıp tepede bi nefes alın. En üst kata sol yandaki merdivenlerden çıkabiliyorsunuz. Buradaki çatıdan önünüzde kalan geniş alanı seyredebilirsiniz. ileride sağda harika bir müze var. mercati di traiano. romada en çok sevdiğim müze, kesinlikle tavsiye sebebi! girişi maalesef buradan değil ama net bi şekilde görünüyor o kızıl muazzam yapı. bunu aklınızdan tutun, söylediğim gibi girişi binanın arkasında olacak.
İsterseniz müzeyi, müzeler gününe de bırakabilirsiniz. Çünkü tarihi rotada eksik kalan çokk önemli iki meydan daha var. Piazza venezia ve tam karşısından devam ederek piazza del poppoloya dek süren cadde via del corso. Bunu sık sık arşnılayacaksınız. Cadde üstünde bol bol mağaza ve yiyecek/içecek dükkanı var, venchiden bikaç minik çikolata aşırabilirsiniz. Caddenin ortasında ilerlerken sağda via dei sabini isimli sokağı görür görmez sağa dönün. Sokağı takip edin ve ilk sağda fontana di trevi, aşk çeşmesi. Para atacaksanız siz bilirsiniz ama bence çok minik bişey atın, zira treviye geçtiğimiz yıl toplam 1,5 milyon dolar değerinde para atılmış. Ve bu meydanda; çeşmenin yakınında yiyecek içecek tüketmeniz yasak. Yukarıdaki köprüde sorun olmuyor bildiğim kadarıyla.
Treviden sonra ikinci durağımız spagna. Size burdan sokak tarifi yapmak istedim ama gerçekten çok karışık oldu. O yüzden tabelaları takip ettiğinizde kolaylıkla bulacağınızı düşünüyorum. Ya da en kötü corso’ya tekrar çıkıp oradaki işaretleri takip edebilirsiniz.
Spagnaya gelmeden hemen yanıbaşında Pastificio Guerra’ya uğrayın. İtalyaya geldik hani makarna diyorsanız umarım sabretmişsinizdir. Romada hem uygun hem güzel müthiş bi lezzet burada. Yemekten sonra pompiye uğrayıp efsanevi tiramisudan da tadın ama.
Spagna’ya geçip , İspanyol merdivenlerinin en tepesine çıkacaksınız. Meydanın en üst merdivenlerine komşu çok tatlı bir park var. Yorulursanız orada serilebilirsiniz yere....
Güzelce bi’ dinlendikten sonra corso’ya tekrar çıkın ve poppolo meydanına kadar yürüyün. Meydanda devasa bir obelisk var. Altında oturup hayallere dalabilirsiniz. Nedendir bilmem, romada onlarca tarihi güzellik ve doğa harikası var ama hiçbiri benim bu meydanda oturup hissettiğim huzura eş olamadı. Gerçekten sebebini anlamak güç…
Evet. İlk tarihi rota böyle sonlanıyor. Daha sonrasında vatikana gidiş için de bi’ rehber hazırlayacağım. Ve tabi ki eğlence rotaları. Gündüz ve gecee. Ama şimdilik aşağıya bıraktığım bkzlardan mekan isimlerini bulabilirsiniz.
(bkz: scholar's lounge bar)
(bkz: gallery borghese)
(bkz: avantine hill)
(bkz: piazza del poppolo)
(bkz: chapel sistine)
(bkz: roma ice bar)
trastevere'nin ışıklı bi günde yalnız ve kafa güzelken kulaklıklarla dolaşılması gerektiği kanaatindeyim. kendimi prenses gibi hissetmeme yetmişti.
dünyada bu eşsiz güzelliğe erişebilecek başka bi şehir olduğunu düşünmüyorum. ve oraya aşık olmadan dönebilmenin mümkün olduğunu...
edit: ultimate bir roma rehberi paylaşmak için edit yapıyorum;
ilk kez Roma'ya gidecek dostlara bi' kaç minik rota önerisi olur belki...
elbette kalacağınız süre ve seyahat sebebinize göre rotanız değişiklikler gösterecektir, bunları göz önünde bulunduruyorum. ve ayrıca eğer vaktiniz çok azsa feragat edebileceklerinizi de yazdım.
olağan bi' roma yolculuğu mutlaka termini'de başlar. terminal aslında bildiğimiz... termini, trenlerin ana terminali, metro a ve b'nin kesişim noktası. roma zaten historical area üzerine kurulu olduğu için avuç içi gibi mutaka bi' noktada bu halkalar kesişiyor. o yüzden kaybolsanız da bi şekilde merkeze ulaşıyorsunuz. yani colosseo'ya...
eğer kalacağınız süre bir haftadan uzunsa roma-pass akıllıca olabilir ama onun dışında metro kartlarınız ve müzelere ödeyeceğiniz bedel cebinizden çıksa çok da zarar etmezsiniz diye düşünüyorum. zaten bir haftada maksimum gideceğiniz müze sayısı o ücreti çok da geçmeyecektir.
ve de bu işin bir püf noktası var ki eğer her ayın ilk pazar günü ya da son pazar gününe denk gelen bir ziyaret yapacaksanız kolezyum ya da vatikan'ı (tercihen vatikan) bu günlerden birine yerleştirirsiniz. güzel de bi kar etmiş olursunuz. ayrıca eğer erasmus öğrencisiyseniz ya da ab ülkelerinden herhangi birinde okuyorsanız; sanat, sanat tarihi ya da mimarlık öğrencisiyseniz (sadece fakültenizin bu uzantıda olması yetiyor) seyahatiniz süresince gezebileceğiniz neredeyse tüm müzeler size ücretsiz...
eğer kalacak yer ayarlamadıysanız (ki bu pek olağan değil ve muhtemelen ayarladınız bile) termini çevresini tercih etmenizi pek önermiyorum. taksim'in kasımpaşa, tarlabaşı bölgeleri gibi. gezgin olarak en akıllıca seçim metro B üzerinde cavour, piramide olabilir. Ya da bana sorarsanız, çok daha tatlı olan metro a üzerinde San Gİovanni, manzoni ya da re di roma hem şehrin sakinlerinin günlük yaşantısına tanıklık etmenizi, hem de kısa bi' süreliğine de olsa kendinizi onlardan biri gibi hissetmenize yardım edecek. diğer seçeneğe göre de daha hesaplı bu bölgedeki hostel seçimleri...
kaldığınız hostelde kahvaltı seçeneğini işaretlemeyin ve kendinizi mutlaka sabahın ilk ışığıyla sokağa atın! Kaldığınız her neresi ise kapınızın hemen yanında kokusuyla sizi yakalayıp içine çekecek leziz pastanalerden birine girivereceksiniz. bir sade, bir çikolatalı kruvasan benim en sevdiğim. ve tabi ki kahvenin her çeşidi...
buradan çıkıp en yakındaki metro istasyonuna kendinizi atın. ilk durak colosseo metro sizi zaten yönlendiriyor yol detaylarını anlatmıyorum.
ilk günün ilk rotası, klasik tarihi rota. kolezyumda iniyorsunuz ve eğer içeriyi incelemek istiyorsanız sıraya giriyorsunuz. umarım yaz aylarında gitmemişsinizdir, çünkü o bekleyiş bezdirici oluyor. kolezyumu inceledikten sonra roma Forum'a aynı biletle girebiliyorsunuz. roma forum, kolezyumun çevresi ve altında bulunan alan dahil oldukça geniş bir bölge. ama kolezyumun içine girmektense burada vakit geçirmenizi öneririm. ayrıca bilet alarak da giriş yapabiliyorunuz, 8 Euro gibi bir bedeli var yanlış hatırlamıyorsam. bol bol düşüncelere dalıyorsunuz tabi, gerçekten büyüleyici. kafamdaki şekliyle pompei'de gezinirken daldığım düşüncelere çok yakındı bu yüzden gerçekten yüksek bi tarihi değeri var bu bölgenin.
kolezyumdan ve roma forumdan sonra köprü bitiminden yürümeye devam ediyoruz. Ve sol tarafımızda bütün asaletiyle piazza venezia…meydanda romalılar tarafından pek de öyle sevilmeyen bi yapı var. Vittorio emanueleii. Merdivenlerden tırmanıp tepede bi nefes alın. En üst kata sol yandaki merdivenlerden çıkabiliyorsunuz. Buradaki çatıdan önünüzde kalan geniş alanı seyredebilirsiniz. ileride sağda harika bir müze var. mercati di traiano. romada en çok sevdiğim müze, kesinlikle tavsiye sebebi! girişi maalesef buradan değil ama net bi şekilde görünüyor o kızıl muazzam yapı. bunu aklınızdan tutun, söylediğim gibi girişi binanın arkasında olacak.
İsterseniz müzeyi, müzeler gününe de bırakabilirsiniz. Çünkü tarihi rotada eksik kalan çokk önemli iki meydan daha var. Piazza venezia ve tam karşısından devam ederek piazza del poppoloya dek süren cadde via del corso. Bunu sık sık arşnılayacaksınız. Cadde üstünde bol bol mağaza ve yiyecek/içecek dükkanı var, venchiden bikaç minik çikolata aşırabilirsiniz. Caddenin ortasında ilerlerken sağda via dei sabini isimli sokağı görür görmez sağa dönün. Sokağı takip edin ve ilk sağda fontana di trevi, aşk çeşmesi. Para atacaksanız siz bilirsiniz ama bence çok minik bişey atın, zira treviye geçtiğimiz yıl toplam 1,5 milyon dolar değerinde para atılmış. Ve bu meydanda; çeşmenin yakınında yiyecek içecek tüketmeniz yasak. Yukarıdaki köprüde sorun olmuyor bildiğim kadarıyla.
Treviden sonra ikinci durağımız spagna. Size burdan sokak tarifi yapmak istedim ama gerçekten çok karışık oldu. O yüzden tabelaları takip ettiğinizde kolaylıkla bulacağınızı düşünüyorum. Ya da en kötü corso’ya tekrar çıkıp oradaki işaretleri takip edebilirsiniz.
Spagnaya gelmeden hemen yanıbaşında Pastificio Guerra’ya uğrayın. İtalyaya geldik hani makarna diyorsanız umarım sabretmişsinizdir. Romada hem uygun hem güzel müthiş bi lezzet burada. Yemekten sonra pompiye uğrayıp efsanevi tiramisudan da tadın ama.
Spagna’ya geçip , İspanyol merdivenlerinin en tepesine çıkacaksınız. Meydanın en üst merdivenlerine komşu çok tatlı bir park var. Yorulursanız orada serilebilirsiniz yere....
Güzelce bi’ dinlendikten sonra corso’ya tekrar çıkın ve poppolo meydanına kadar yürüyün. Meydanda devasa bir obelisk var. Altında oturup hayallere dalabilirsiniz. Nedendir bilmem, romada onlarca tarihi güzellik ve doğa harikası var ama hiçbiri benim bu meydanda oturup hissettiğim huzura eş olamadı. Gerçekten sebebini anlamak güç…
Evet. İlk tarihi rota böyle sonlanıyor. Daha sonrasında vatikana gidiş için de bi’ rehber hazırlayacağım. Ve tabi ki eğlence rotaları. Gündüz ve gecee. Ama şimdilik aşağıya bıraktığım bkzlardan mekan isimlerini bulabilirsiniz.
(bkz: scholar's lounge bar)
(bkz: gallery borghese)
(bkz: avantine hill)
(bkz: piazza del poppolo)
(bkz: chapel sistine)
(bkz: roma ice bar)
italya’nın en güzel şehirlerinden biri. geçtiğimiz mart ayında gittim ve ne yenir, ne içilir, nerelere gidilir pek çok şey not ettim. öncelikle havalimanından roma şehir merkezine giden otobüsler var. çıkar çıkmaz sağa doğru yüründüğünde otobüsleri görmek mümkün. iki firma var birisi daha ucuz 5-6 euro fiyatlar, hangisi daha önce kalkacaksa ona binilebilir. ikisi de “termini” yani merkez tren istasyonuna gidiyor, yol yaklaşık 40 dk. sürüyor. tüm seyahatlerimde olmazsa olmazım mutlaka ama mutlaka merkezde bir otelde konaklamak. hep söyledikleri gibi şehirler yürüyerek daha detaylı keşfediliyor. merkezdeki oteller diğer otellere göre biraz daha pahalı olsalar bile, ödenen fiyat farkını şehri gezerken mutlak çıkartıyorlar. colloseum, piazza venezia, aşk çeşmesi, navona meydanı, pantheon vb. birçok yere yürüme mesafesinde bir otelde konakladım. hava da süper olunca muhteşem bir seyahat oldu, sadece vatikan’a gitmek için metro kullandık, o kadar.
bütçe hesaplarken şehir vergisini unutmamalısınız. kişi başı günlük 7 euro şehir vergisi var ve bu bedel nakit olarak ödeniyor. kredi kartı ile ödeme imkanı yok.
colloseum civarında oldukça güzel mekanlar var. ana cadde üzerindeki mekanlardan uzak durun yeter. bu mekanlar hem pahalı hem de lezzet diğerlerine göre daha düşük.
önereceğim ilk mekan “alle carrette pizzeria” colloseum‘a inen ana caddenin bir paraleli, sürekli sıra bekleyerek yemek yenilebilen lokal bir yer. fiyatlar oldukça uygun, lezzet süper. adını hatırlamadığım bir şey vardı çok lezzetliydi, lazanya 'nın sigara böreği görünümlü olanını düşünün, muhteşemdi...
bir diğer mekan yine aynı sokakta bulunan, biraz daha lüks olan “la taverna dei fori imperiali”. yine kapısında sıra beklenen bir yer. burada rezervasyon şart çünkü ilk önerim olan mekanda içeride masa beklenebiliyor ama bunda kesinlikle içeri almıyorlar. gnocchi ’si süperdi...
“pizzeria da baffetto” roma‘da en ucuz yemek yediğimiz yerdi. 2 pizza + yarım litrelik şarap (şarap resimdeki gibi sürahide geliyor)
22 euro ödedik. pizzası harika! navona meydanına yakın olduğu için oraya gidildiğinde öğle veya akşam yemeği mutlaka burada yenmeli. sıra beklemeye kesinlikle değer!
navona meydanı’na inen ana cadde üzerinde bulunan “humana vintage” ikinci el eşyalar satan bir mağaza. ve o civardaki en uygun fiyatlı ürünler buradan alınabilir. kıyafetten tutun takıya kadar bir sürü şey bulmak mümkün. örneğin ben bir 19 euro‘ya gucci gözlük aldım. ayrıca pili olmadığı için çalışıp çalışmadığını bilediğim 12 euro’luk bir saat için pazarlığa giriştim. dedim ki “nereden bileceğim pil takınca çalıacağını?” “5 euro ver yürü git” dedi. aslında 9-10 euro vermeye bile razıydım. şu an tıkır tıkır çalışan, roma hatırası bir vintage saatim var. bir sokak satıcısının 26 euro‘ya sattığı el yapımı ahşap motosikleti de 12 euro‘ya aldım. 10 euro ‘dan fazla vermem demiştim ama adam “bari bir kahve parası at” deyince kıramadım. uzun lafın kısası, her türlü alışverişte pazarlık edilmeli mutlak.
colloseum‘a paralel caddede bir de ice club diye bir mekan var. bildiğiniz buz otel konseptinin bara uyarlanmış hali. içerisi -5 derece. 15 euro giriş ücreti var ve içeride bir kokteyl veriyorlar ücretsiz. kural şu: içeride istediğin kadar kalabiliyorsun ama çıkarsan bir daha giremiyorsun. roma ile alakalı bir konsept olmasa da yine de güzeldi.
navona meydanı harika. canlı müzik yapan 3 kişilik bir ekip var, inanılmaz keyifli bir yer. burada sürekli takıldığımız “vacanze romane cafe”nin çok kafa bir sahibi var. adam tipik italyan, eğlenceli, hoşsohbet. fakat adını hatırlayamıyorum şu an. eğer o kafeye giderseniz selam söylersiniz benden.
roma’da geçirdiğim 5 gün açık hava müzesinde yaşamış gibi hissettirdi bana kendimi. avrupa‘da gördüğüm en güzel şehirler listesinde ilk 3‘e girdi, üzülerek ve içim buruk bir şekilde döndüm memlekete. inşallah bir daha gidebilirim.
hostel kolezyuma yakındı 1 gün kolezyum-roma forum-monumento vittorio emanuele - aralarda bi uygulamalı da vinci müzesi- navona meydani- pantheon- trevi fontana.
aşk çesmesine akşamüstü gittik gündüz gözüyle gördük fotoğraf çekip akşam yemeğimizi o civarda yedik. hava kararmıştı ve ışıklandırmalı ihtişamlı halini de görmüş olduk. aynı şekilde roma hem gündüz hem gece gezilmesi gereken bir yer zaten konum olarak iyi bir yerde kalıyorsanız planlamadan öyle oluyor.
1 gün de metroyla vatikana gidip sonra yuruyerek castel sant angelo-piazza del popolo(günbatımı çok hoş) - vakit varsa villa borghese- sonra ispanyol merdivenleri-metro hostel yapmistik hatirladigim kadariyla.
ispanyol merdivenlerinde çiçek satan bir adam elindeki 1 buket turuncu gülden zorla 1er tane verdi. yok almayız gerek yok teşekkür ederiz dedikçe 'lütfen italyan şansı ücretsiz veriyorum' dedi biz yok dedikçe o italyan şansı diye zorladı.. dedik heralde çiçek satamadı bugün yazık dağıtıyor 4-5. dakikadan sonra direnmeyi bıraktık. 1 er tane tutuşturdu elimize.sonra da fotoğrafınızı çekeyim dedi. yok istemez sağol falan derken kaptı telefonu. 10 metre öteye gitti. sırıtıp poz veriyoruz güya ama adeta karnımızdan konuşuyoruz "arkadaşlar tetikte olun, tamam ben koşmaya hazırım, adam da epey uzaklaştı, kimin telefonuydu o?.."
neyse korktuğumuz başımıza gelmedi adam fotomuzu çekip telefonu verdi."evet şimdi para verin!" biz şok tabi. hani freeydi italian luck'tı? güller de turuncu turuncu bi değişik yani şans getiriyor olabilirdi. dedik ki bu da turkish luck diyelim 1 lira verelim. o ara bi arkadaş 1 euro verdi. bizden bu kadar dedik. arkadaşa ok niyetine baş parmağını geri kalanlarımıza da teker teker orta parmağını gösterdi hakaret ve küfürler eşliğinde gülleri aldı gitti söylene söylene.
geriye 4 kız ellerinde 1er gül, 1 erkek adamın tupturuncu gül buketini tutan fotoğrafımız kaldı hatıra olarak bakıp bakıp gülüyoruz.
genel olarak satıcılar tabiri caizse arsız. fotoğraflara bakarken kaç selfie stickçi afro-italyan kardeşimizle fotoğraf çektirmişiz inanamadık. adam satmak için alıyor telefonu kendini de alıp hep beraber selfiemizi çekiyor. bizim suratlar gergin-şaşkın- ya da oha hemen de poz vermişiz haa şekillerinde değişken.
bi olay yaşamadık ama hostel sahibimsi bey polisti ve özellikle trevi fontana'da çantalara dikkat dedi. (adam senelerce istanbul'da çalışmış bu arada)
ispanyol merdivenlerinin ara sokaklarında dilimi 2 eurodan leziz taze pizzalar var.
biz ocak sonu gittik. hava gayet güneşli güzeldi. sabah 10a kadar soğuk akşam hava karardıktan sonra soğuk ama onun dışında 15 derece civarı. kolezyumda falan hiç sıra yoktu muhtemelen yazın kuyruk oluşuyor. o yüzden vaktiniz varsa yaz mevsimi dışında gitmenizi tavsiye ederim.
aşk çesmesine akşamüstü gittik gündüz gözüyle gördük fotoğraf çekip akşam yemeğimizi o civarda yedik. hava kararmıştı ve ışıklandırmalı ihtişamlı halini de görmüş olduk. aynı şekilde roma hem gündüz hem gece gezilmesi gereken bir yer zaten konum olarak iyi bir yerde kalıyorsanız planlamadan öyle oluyor.
1 gün de metroyla vatikana gidip sonra yuruyerek castel sant angelo-piazza del popolo(günbatımı çok hoş) - vakit varsa villa borghese- sonra ispanyol merdivenleri-metro hostel yapmistik hatirladigim kadariyla.
ispanyol merdivenlerinde çiçek satan bir adam elindeki 1 buket turuncu gülden zorla 1er tane verdi. yok almayız gerek yok teşekkür ederiz dedikçe 'lütfen italyan şansı ücretsiz veriyorum' dedi biz yok dedikçe o italyan şansı diye zorladı.. dedik heralde çiçek satamadı bugün yazık dağıtıyor 4-5. dakikadan sonra direnmeyi bıraktık. 1 er tane tutuşturdu elimize.sonra da fotoğrafınızı çekeyim dedi. yok istemez sağol falan derken kaptı telefonu. 10 metre öteye gitti. sırıtıp poz veriyoruz güya ama adeta karnımızdan konuşuyoruz "arkadaşlar tetikte olun, tamam ben koşmaya hazırım, adam da epey uzaklaştı, kimin telefonuydu o?.."
neyse korktuğumuz başımıza gelmedi adam fotomuzu çekip telefonu verdi."evet şimdi para verin!" biz şok tabi. hani freeydi italian luck'tı? güller de turuncu turuncu bi değişik yani şans getiriyor olabilirdi. dedik ki bu da turkish luck diyelim 1 lira verelim. o ara bi arkadaş 1 euro verdi. bizden bu kadar dedik. arkadaşa ok niyetine baş parmağını geri kalanlarımıza da teker teker orta parmağını gösterdi hakaret ve küfürler eşliğinde gülleri aldı gitti söylene söylene.
geriye 4 kız ellerinde 1er gül, 1 erkek adamın tupturuncu gül buketini tutan fotoğrafımız kaldı hatıra olarak bakıp bakıp gülüyoruz.
genel olarak satıcılar tabiri caizse arsız. fotoğraflara bakarken kaç selfie stickçi afro-italyan kardeşimizle fotoğraf çektirmişiz inanamadık. adam satmak için alıyor telefonu kendini de alıp hep beraber selfiemizi çekiyor. bizim suratlar gergin-şaşkın- ya da oha hemen de poz vermişiz haa şekillerinde değişken.
bi olay yaşamadık ama hostel sahibimsi bey polisti ve özellikle trevi fontana'da çantalara dikkat dedi. (adam senelerce istanbul'da çalışmış bu arada)
ispanyol merdivenlerinin ara sokaklarında dilimi 2 eurodan leziz taze pizzalar var.
biz ocak sonu gittik. hava gayet güneşli güzeldi. sabah 10a kadar soğuk akşam hava karardıktan sonra soğuk ama onun dışında 15 derece civarı. kolezyumda falan hiç sıra yoktu muhtemelen yazın kuyruk oluşuyor. o yüzden vaktiniz varsa yaz mevsimi dışında gitmenizi tavsiye ederim.
tek basima ilk yurtdisi tatilimi yaptigim sahane sehir. O kadar sehir gezdim ama bence hala dunyanin en guzel sehri. Esas yapilmadan donulmemesi gereken sey simdi tarif edecegim yerde makarna yemek. yalniz 1 nisan_31 aralik tarihleri arasinda pişirip servis yapiyolardi diye hatirliyorum. ispanyol merdivenlerinin tam onunde dur, merdivenlere arkani don, sag caprazindaki sokaktan girince soldaki 3.veya 4. dukkan. minnak bisey. taze taze yapip kesip pisirip hergun farkli 2 sosla servis yapiyolar. yemeden gelmemek lazim.
içinde sanatı tarihi en dibine kadar barındırıp. gösterişten uzak, sade ama şık yapılarıyla, dünyada görülmesi gereken yerlerin başında gelen şehir,polis,metropolitian yada işte her neyse hatta öyle ki sırf zafer anıtı dedikleri anıt çok beyaz gösterişli diye en sevmedikleri yerin başında geliyormuş. düşünün ne kadar gösterişten uzak olduklarını. sokaklarda fıat panda punto bravo bol bol mevcut. ama bir italyana uçakta filan denk gelme ne yap et ama sakın denk gelme çünkü katiyen susmuyorlar ve bağırarak konuşmak da üstlerine yok. Gidince suya para vermemeniz gereken şehir. Bir şehirin her adımında çeşme olur mu demeyin oluyor. Yanınıza şişe alın boş olması yeterli ve ağzına kadar doldurup bi daha bulamam derdi yapmayın bulursunuz azıcık yürüyün kesin orda da vardır bi çeşme
mükemmel bir tiramisu için (bkz: pompi)
aşık olmak için (bkz: emanule ıı abidesi)
premier lig izleyip bira içmek için (bkz: scholars lounge pub)
pizza için bence herhangi bir restorana girebilirsiniz bütün italya mükemmel yapıyor zaten.
canlı müzik ve bira içmelik mekan ise (bkz: ispanyol merdivenleri)
aşık olmak için (bkz: emanule ıı abidesi)
premier lig izleyip bira içmek için (bkz: scholars lounge pub)
pizza için bence herhangi bir restorana girebilirsiniz bütün italya mükemmel yapıyor zaten.
canlı müzik ve bira içmelik mekan ise (bkz: ispanyol merdivenleri)