sobalı evde geçen çocukluk

/ 4
futbolcu kartlarını tamamlayamamış, magnum yemek hayaliyle büyümüş çocuk edebiyatı yapar. tribunsel hayatlar, ultras takılır.

kar yağması demek sobaya kıçını dayayarak uyumaktan başka bişey ifade etmez.
hâlâ sobalı bir evimiz var.
çok şükür ki hâlâ çekirdek ailemin üyeleri, aynı odada oturup, aynı sobanın etrafında ısınmaya çalışıyor. hâlâ üzerinde kestane pişiriyor, portakal ve mandalina kabuklarını dizip doğal bir oda parfümü yapıyoruz.
sobanın üzerine tükürüp cazırtıyla birlikte kayboluşunu izlemek aynı zamanda.
gece yatarken soba ateşinin tavanda oluşturduğu gölgelerden hayali şekiller kurarak uykuya daldığım yıllar..
güğüm demektir. mandalina ve portakal kabuğu demektir kestane demektir.
Daha sıcak oluyor diye annen seni salondaki çekyatta yatırırken, burnunda vanilya ve portakal kabuğu kokusuyla soba deliğinden tavana vuran turuncu ışığı izleyerek uyumaktır.
bir gün o sobayı yakan ihtiyar gittiğinde küçücük elinizle yakmaya çalışıp başaramadığınızda saatlerce başında ağlayarak hayatın kaç bucak olduğunu gördüğünüz demir yığını.
Soba yanında uyumanın huzuru vardı ya bir zamanlar, öyle bir huzur vardı
/ 4