hâlâ sobalı bir evimiz var.
çok şükür ki hâlâ çekirdek ailemin üyeleri, aynı odada oturup, aynı sobanın etrafında ısınmaya çalışıyor. hâlâ üzerinde kestane pişiriyor, portakal ve mandalina kabuklarını dizip doğal bir oda parfümü yapıyoruz.
Daha sıcak oluyor diye annen seni salondaki çekyatta yatırırken, burnunda vanilya ve portakal kabuğu kokusuyla soba deliğinden tavana vuran turuncu ışığı izleyerek uyumaktır.
bir gün o sobayı yakan ihtiyar gittiğinde küçücük elinizle yakmaya çalışıp başaramadığınızda saatlerce başında ağlayarak hayatın kaç bucak olduğunu gördüğünüz demir yığını.