tezer özlü
1962 - 1963 yıllarında otostopla Avrupa'yı gezmiş 68 kuşağı yazarlarımızdandır.
İstanbul’da Avusturya Kız Lisesi’nde okumuş ancak mezun olamamıştır. Bir dönem Almanca çevirmenlik yaparak geçimini sağlamıştır. Geçirdiği rahatsızlık nedeniyle kesintili olarak 1967 - 1972 yılları arasında İstanbul'da farklı hastanelerin psikiyatri kliniklerinde kalmıştır. Göğüs kanseri nedeniyle 1986'da 42 yaşındayken Zürih’de vefat etmiştir.
Ayrıca yol kitabı olan ‘Yaşamın ucuna yolculuk’ ve Çocukluğundan başlayarak yaşadıklarını ve psikiyatri kliniğinde kaldığı dönemleri anlatan ‘Çocukluğun Soğuk Geceleri’ başta olmak üzere çok kaliteli birçok eser bırakmıştır.
İstanbul’da Avusturya Kız Lisesi’nde okumuş ancak mezun olamamıştır. Bir dönem Almanca çevirmenlik yaparak geçimini sağlamıştır. Geçirdiği rahatsızlık nedeniyle kesintili olarak 1967 - 1972 yılları arasında İstanbul'da farklı hastanelerin psikiyatri kliniklerinde kalmıştır. Göğüs kanseri nedeniyle 1986'da 42 yaşındayken Zürih’de vefat etmiştir.
Ayrıca yol kitabı olan ‘Yaşamın ucuna yolculuk’ ve Çocukluğundan başlayarak yaşadıklarını ve psikiyatri kliniğinde kaldığı dönemleri anlatan ‘Çocukluğun Soğuk Geceleri’ başta olmak üzere çok kaliteli birçok eser bırakmıştır.
çok geç başladım okumaya. Üzülüyorum.
Şu an "yaşamın ucuna yolculuk" kitabını bitirmek üzereyim. Kitap her anlamda bir yolculuk kitabı ama enteresan bir yolculuk özellikle mental olarak. Bence Tezer ÖZLÜ 20-22 yaşlarına kadar insanın okuması gereken türk yazarlardan. Yani nasıl bi seri kitap çocuk kitabı ise bu da bence insanın bir çok düşünceden geçip kendini aradığı bulduğu bulamadığı ergenlik dönemleri dediğimiz dönemlerde okunmalı. Yanlış anlaşılmasın ergenlik kitabı demiyorum, o dönemde gerçekten insanın bir çok bunalım ve düşüncesinin aydınlanmasına yardımcı olabilecek, düşünce ve dil yapısına sahip bu kadın. Ve şimdi de okunmaz değil, şu an okurken bana verdiği duygu tam olarak şöyle, "ah işte aynen bunu hissediyorum, bu konuda ki görüşüm evet böyle ne de güzel tasvir etmiş, ne de güzel dil olmuşsun düşüncelerime" gibi.
Şimdilik okuduğum tek kitabından işaretlediğim 50 kadar bölümden birini yazayım da tam olarak ne demek istediğimi anlayın
"Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinden okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnız bir yüzey, benim gerçeğimle bağdaşmayan bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin 'medeni durum' dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiçbir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. İstediğiniz düzene erişmek o kadar kolay ki... Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizle için hiçbir değeri yok ki... Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus alayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. İçgüdülerimi hiçbir işte kullanmama izin vermediğiniz için. Hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, diriltiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanına ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum."
Yaşamın ucunu yolculuk - bölüm III / syf 57-58
Şu an "yaşamın ucuna yolculuk" kitabını bitirmek üzereyim. Kitap her anlamda bir yolculuk kitabı ama enteresan bir yolculuk özellikle mental olarak. Bence Tezer ÖZLÜ 20-22 yaşlarına kadar insanın okuması gereken türk yazarlardan. Yani nasıl bi seri kitap çocuk kitabı ise bu da bence insanın bir çok düşünceden geçip kendini aradığı bulduğu bulamadığı ergenlik dönemleri dediğimiz dönemlerde okunmalı. Yanlış anlaşılmasın ergenlik kitabı demiyorum, o dönemde gerçekten insanın bir çok bunalım ve düşüncesinin aydınlanmasına yardımcı olabilecek, düşünce ve dil yapısına sahip bu kadın. Ve şimdi de okunmaz değil, şu an okurken bana verdiği duygu tam olarak şöyle, "ah işte aynen bunu hissediyorum, bu konuda ki görüşüm evet böyle ne de güzel tasvir etmiş, ne de güzel dil olmuşsun düşüncelerime" gibi.
Şimdilik okuduğum tek kitabından işaretlediğim 50 kadar bölümden birini yazayım da tam olarak ne demek istediğimi anlayın
"Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinden okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnız bir yüzey, benim gerçeğimle bağdaşmayan bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin 'medeni durum' dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiçbir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. İstediğiniz düzene erişmek o kadar kolay ki... Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizle için hiçbir değeri yok ki... Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus alayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. İçgüdülerimi hiçbir işte kullanmama izin vermediğiniz için. Hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, diriltiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanına ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum."
Yaşamın ucunu yolculuk - bölüm III / syf 57-58