vicdan

Sessizce oturduğu yerde, bugünü ve yarını tayin etme gücü olan hede.

Ne kadar biriktirmişim bunun azabını. Ne çok olmuş ki, onu rahatlatacak ufacık bir hamle yaptığımda duygularım birbirine giriyor.

Bugün, bu akşam vicdanımın evine girdim. Kafamı ve yüreğimi elimde olmadan ne çok hor kullanmışım meğer. hayret ettim.

Neleri görmemiş, görmezden gelmişim. Utandım, çok utandım. Ne güzel insanlar varmış. hatırlayınca sevindim, çok sevindim.

Kendime çok acı biriktirdim, atamadım. Çok çırpındım, elimde olarak/olmayarak büyük bedeller ödedim. (Çok büyük değil) Neredeyse hepsi vicdanı susturmak içinmiş, ona sus payıymış meğer.

Bu akşam aldığım kararlar, bu entry, hissettiklerim.. belki bunlar da bir kandırmaca. Belki bunlar da sus payı, bilmiyorum. Bu paradoksun fikrime düşmesi bile korkunç.

Talihsizce, savunmasız bir anda yüzleştiğim acılar ve vicdanım.. Birbirine meğer nasıl güçle bağlıymış. Bilemedim. Vicdanıma kurulanlar, ertelediklerim, yüzleşmekten korktuklarım meğer içimdeki acıyı nasıl beslemiş.

“Kurtulmak için bir yol buldum” Sanrısı bu belki. Bu düşüncedeki olumsuzluk içimde yeşeren umuda mani değil.