beirut
beirut'u ekşi sözlükte keşfettim. bir akşam, ilk dinleyişte aşık olunan şarkılar başlığında nantes'i dinlememle başladı her şey. a take away show versiyonu... sene 2010. aynı gece oturdum gulag orkestar, elephant gun, lon gisland ep, mach of the zapotec ve the flying clup cup albümlerini indirip, attım mp3 player'a. sabah işe giderken taktım kulaklıkları, soğuk bir kış günü idi. kolej'de, ahmetler postanesi yanındaki ara sokaktan girip kızılay'a doğru giden o merdivenleri çıkarken çalmaya başladı carousels... o soğuk kış günü, yerini umut dolu bir bahar sabahına bıraktı adeta, sanki dünyada değil de, ay üzerinde yürüyordum... hemen bir daha dinleyeyim istedim, durdurdum kendimi, sindirmeliyim dedim, sırayla. ardından diğer şarkı başladı, mount wroclai, ardından the shrew... allahım ilk kez birinin tüm şarkıları, ilk dinleyişte kendine aşık ediyordu ve bunun tek mimarı vardı. zach condon. o zamandan bugüne, her anımda yanımda olan, hayatıma eşlik eden şarkıların sahibi...
bu grup, benim hayatımda çok büyük bir yere sahiptir. son 8 yıldır neredeyse her anıma eşlik etmektedir. iyi ki varlar.
düzenleme: istedim ki gezgin sözlükle ilk girisini ben girmiş olayım, olmadı be sözlük!
bu grup, benim hayatımda çok büyük bir yere sahiptir. son 8 yıldır neredeyse her anıma eşlik etmektedir. iyi ki varlar.
düzenleme: istedim ki gezgin sözlükle ilk girisini ben girmiş olayım, olmadı be sözlük!