boşanmak
başlığa girdiğim ikinci girdi olmaktadır umarım moderatör arkadaşlar halimi anlar da beni mazur görür.
5 eylül 2014 yılında başladığım beklentisi yüksek bununla beraber seyri ortalama evliliğim, 22 nisan 2021 tarihi saat 12:30 sularında tek celsede sona erdi.
dava çok kısa görüldü, hatta yarım saat beklemeye karşın işlem odaya girdikten sonra çok seri şekilde cereyan etti ve sonuçlandı.
benden küçük olduğu aşikar hakime hanımdan söz istedim ve dudaklarımdan şu cümleler döküldü:
"son bir sözüm var: hanımefendi ile on senelik bir beraberliğimiz oldu, bu süre boyunca benim kahrımı çekti ve bana sevgisini gösterdi. sizlerin huzurunda kendisine teşekkür ediyorum" dedim ve bitti.
hakime hanım deyim yerindeyse ambale oldu, dediklerimden oldukça etkilenmiş gibiydi. takdir ettiğini diğer davalarla mukayese eder birkaç cümle daha savurdu. ben de aklıma gelen nazım hikmet'in ben içeri düştüğümden beri şiiri dizesi "on senesi ömrümün, kolay mı" diye yanıt verdim. dediklerinin benzeri minvalde bir türkü daha tutturunca da konunun artık kapanması gerektiği için "teveccüh gösterdiniz size de teşekkür ederim" dedim ve salondan ayrıldım.
"gönül bu ya çok şey ister. hatta nereye el verirse orda çarpsın ister. bir gün anlar işler olmaz olur ne çare" ne yapalım bu dizeler tatbik edildi ve olmadı işte.
"ne hissediyorsun" diye sordu dostlarım ve buna bir metafor ile yanıt verdim: kusmanın verdiği rahatlık var bünyemde. muhakkak ki çok içme sonrası kusma rahatlatır derler bedeni ancak gelgelelim ruhta bir huzursuzluk bırakır. evet, ben de bugün içimdekileri kustum ve içimde zerresi kalmadı da niyeyse bir hazan kaldı geride.
girdiyi, asghar farhadi'nin muhteşem filmi "elly hakkında"dan vurucu bir replik ile bitiriyorum: "kötü bir son, sonsuz bir umutsuzluktan evladır."
5 eylül 2014 yılında başladığım beklentisi yüksek bununla beraber seyri ortalama evliliğim, 22 nisan 2021 tarihi saat 12:30 sularında tek celsede sona erdi.
dava çok kısa görüldü, hatta yarım saat beklemeye karşın işlem odaya girdikten sonra çok seri şekilde cereyan etti ve sonuçlandı.
benden küçük olduğu aşikar hakime hanımdan söz istedim ve dudaklarımdan şu cümleler döküldü:
"son bir sözüm var: hanımefendi ile on senelik bir beraberliğimiz oldu, bu süre boyunca benim kahrımı çekti ve bana sevgisini gösterdi. sizlerin huzurunda kendisine teşekkür ediyorum" dedim ve bitti.
hakime hanım deyim yerindeyse ambale oldu, dediklerimden oldukça etkilenmiş gibiydi. takdir ettiğini diğer davalarla mukayese eder birkaç cümle daha savurdu. ben de aklıma gelen nazım hikmet'in ben içeri düştüğümden beri şiiri dizesi "on senesi ömrümün, kolay mı" diye yanıt verdim. dediklerinin benzeri minvalde bir türkü daha tutturunca da konunun artık kapanması gerektiği için "teveccüh gösterdiniz size de teşekkür ederim" dedim ve salondan ayrıldım.
"gönül bu ya çok şey ister. hatta nereye el verirse orda çarpsın ister. bir gün anlar işler olmaz olur ne çare" ne yapalım bu dizeler tatbik edildi ve olmadı işte.
"ne hissediyorsun" diye sordu dostlarım ve buna bir metafor ile yanıt verdim: kusmanın verdiği rahatlık var bünyemde. muhakkak ki çok içme sonrası kusma rahatlatır derler bedeni ancak gelgelelim ruhta bir huzursuzluk bırakır. evet, ben de bugün içimdekileri kustum ve içimde zerresi kalmadı da niyeyse bir hazan kaldı geride.
girdiyi, asghar farhadi'nin muhteşem filmi "elly hakkında"dan vurucu bir replik ile bitiriyorum: "kötü bir son, sonsuz bir umutsuzluktan evladır."