gezginlerin sarhoşluk anıları
Benim gibi bir malın da şu hayatta nefes almaya devam ettiğini öğreneceğiz başlık.
Aşağıda yazacaklarım biraz ayıplı olabilir olmaya da bilir. Bilemedim şimdi. Bakalım, hele bir başlayayım yumuşatırım belki bazı yerlerini.
let the story begin
“Bir gün internetten tanıştığım bir hatunla ilk defa beşiktaş’ta buluşacaktık. O taa karşıdan göztepe’den gelecekti. Benim evim ise yakın diye ben erkenden geçtim beşiktaş’a başladım içmeye. 2-3 bira içtim. Üstüne hanım kızımız 1 saat de takacağını söyleyince başka bir mekanda oturan arkadaşların yanına uğrayayım bari dedim. Orada da iki shot tekila ve iki tane bira içtim.
Sonra beklenen buluşma gerçekleşti ama benim gözler ve kelimeler kayıyor. İlk başta mekanı beğenmediğini bahane edip köyiçi’nde açılmam için beni oradan oraya yürüttü. Ama ben bir türlü açılmıyorum. Hatun da çok güzel biri olunca o kafayla birkaç arkadaşımı görüntülü arayarak bununla tanıştırdım. Bu zaten ilk hatamdı. Sanki adamlara yanımdaki hatunla hava atıyormuş gibi bir izlenim oluştu.
Neyse yorulmuş olacak ki bir mekana oturduk tekrar başladık içmeye. Ben biradan küçük küçük yudumlar alıyorum ki iyice sarhoş olmayayım diye. Ama yine de kendimi kaybedecek kadar sarhoş olmadım lakin o önceki sarhoşluğum da hiç bitmedi. Ne ayılıyorum ne de sarhoşluğumun üzerine bir şeyler koyabiliyorum. Gece boyunca çakır keyfin bir iki tık üstüyüm anlayacağınız.
Saat artık geç olmaya başlamıştı ki ben de biraz biraz aklımı kullanmaya başladım. Ama o da yarım yamalak tabii. “Yürümeyi seversen taksim’e doğru gidelim istersen” dedim. Kabul etti, başladık yürümeye kış günü ikimizde de mont vardı. O montunu çıkarttı kolunda taşıyor. Bana da “terlemedin mi” diye sordu. Ben de “yok ya götüm donuyor benim, çıkartır mıyım hiç, içimde atlet de olmasa yerimde duramam” dedim. Hata 2 gelmiş oldu. Ayık olsam öyle güzel bir kadının yanında o sokakları çırılçıplak koşardım ben ama maalesef değildim.
Neyse sonra bir sokakta merdivenlere oturduk başladık havadan sudan konuşmaya bu içimdeki beyaz atletle dalga geçiyor bir yandan gömleğini sıyırıp “bak benim içimde hiçbir şey yok, dokunsana nasıl yanıyorum” diyor.
Gerçekten içinde straplez bir sütyen üstünde ince bir gömlek yanımda oturuyor. Benim ise atlet, üstünde kadife gömlek, onun üstünde de mont yine de üşüyorum. Neyse bu başladı goygoya “allah bilir içinde beyaz slip don da vardır senin” falan diye. Bu böyle diyince sarhoş alınganlığıyla bozuldum tabii. Çocuk gibi “eee senin de sütyenin beyaz” dedim. O da direkt “hayır, değil. görmek ister misin” diye sordu. Ben olacak mal ise “ne işim olur senin sütyeninle” diye geçiştirdim. Hataların toplamı etti mi size 3.
Sonra baya bir sustuk. bu uzun uzun bana baktı. benden bir iş çıkmayacağına kanaat getirince “ya geç oldu hadi taksim’e gidelim de ben de dolmuşa bineyim eve gideyim” dedi. Sonra da ayrı ayrı evlerimize döndük.
Ben sabah ayılıp kendi kendime gecenin muhasebesini yapınca başladım dövünmeye ama iş işten geçmişti bir kere.”
Aşağıda yazacaklarım biraz ayıplı olabilir olmaya da bilir. Bilemedim şimdi. Bakalım, hele bir başlayayım yumuşatırım belki bazı yerlerini.
let the story begin
“Bir gün internetten tanıştığım bir hatunla ilk defa beşiktaş’ta buluşacaktık. O taa karşıdan göztepe’den gelecekti. Benim evim ise yakın diye ben erkenden geçtim beşiktaş’a başladım içmeye. 2-3 bira içtim. Üstüne hanım kızımız 1 saat de takacağını söyleyince başka bir mekanda oturan arkadaşların yanına uğrayayım bari dedim. Orada da iki shot tekila ve iki tane bira içtim.
Sonra beklenen buluşma gerçekleşti ama benim gözler ve kelimeler kayıyor. İlk başta mekanı beğenmediğini bahane edip köyiçi’nde açılmam için beni oradan oraya yürüttü. Ama ben bir türlü açılmıyorum. Hatun da çok güzel biri olunca o kafayla birkaç arkadaşımı görüntülü arayarak bununla tanıştırdım. Bu zaten ilk hatamdı. Sanki adamlara yanımdaki hatunla hava atıyormuş gibi bir izlenim oluştu.
Neyse yorulmuş olacak ki bir mekana oturduk tekrar başladık içmeye. Ben biradan küçük küçük yudumlar alıyorum ki iyice sarhoş olmayayım diye. Ama yine de kendimi kaybedecek kadar sarhoş olmadım lakin o önceki sarhoşluğum da hiç bitmedi. Ne ayılıyorum ne de sarhoşluğumun üzerine bir şeyler koyabiliyorum. Gece boyunca çakır keyfin bir iki tık üstüyüm anlayacağınız.
Saat artık geç olmaya başlamıştı ki ben de biraz biraz aklımı kullanmaya başladım. Ama o da yarım yamalak tabii. “Yürümeyi seversen taksim’e doğru gidelim istersen” dedim. Kabul etti, başladık yürümeye kış günü ikimizde de mont vardı. O montunu çıkarttı kolunda taşıyor. Bana da “terlemedin mi” diye sordu. Ben de “yok ya götüm donuyor benim, çıkartır mıyım hiç, içimde atlet de olmasa yerimde duramam” dedim. Hata 2 gelmiş oldu. Ayık olsam öyle güzel bir kadının yanında o sokakları çırılçıplak koşardım ben ama maalesef değildim.
Neyse sonra bir sokakta merdivenlere oturduk başladık havadan sudan konuşmaya bu içimdeki beyaz atletle dalga geçiyor bir yandan gömleğini sıyırıp “bak benim içimde hiçbir şey yok, dokunsana nasıl yanıyorum” diyor.
Gerçekten içinde straplez bir sütyen üstünde ince bir gömlek yanımda oturuyor. Benim ise atlet, üstünde kadife gömlek, onun üstünde de mont yine de üşüyorum. Neyse bu başladı goygoya “allah bilir içinde beyaz slip don da vardır senin” falan diye. Bu böyle diyince sarhoş alınganlığıyla bozuldum tabii. Çocuk gibi “eee senin de sütyenin beyaz” dedim. O da direkt “hayır, değil. görmek ister misin” diye sordu. Ben olacak mal ise “ne işim olur senin sütyeninle” diye geçiştirdim. Hataların toplamı etti mi size 3.
Sonra baya bir sustuk. bu uzun uzun bana baktı. benden bir iş çıkmayacağına kanaat getirince “ya geç oldu hadi taksim’e gidelim de ben de dolmuşa bineyim eve gideyim” dedi. Sonra da ayrı ayrı evlerimize döndük.
Ben sabah ayılıp kendi kendime gecenin muhasebesini yapınca başladım dövünmeye ama iş işten geçmişti bir kere.”