pir sultan abdal
asıl adı haydar olan hazret, alevi kültüründe önemli bir yere sahip (bkz: yedi ulu ozan)dan biridir. muhalif bir duruşu olmuştur hep. kendi dergâhında yetiştirdiği hızır, pîrinden müsaade alarak dergâhtan ayrılır, seneler ardından paşa olur ve sivasa tayin edilir, geri döner. dinlediğiniz kaynağa göre değişen bilgilere göre dönem alevilerin devlete ihanet ettiği iddia edilen dönemdir. hızır paşa asilik ettiğini düşündüğü halk üzerinde otoriteyi sağlamlaştırmak adına baskıyı artırır, vergileri artırır. pîr ise deyişlerine nefeslerine devam eder. hızır paşa pîrini sürgün eder, sürgünden dönünce de uslanmadığına hükmetmiş olacak ki hapse attırır. velhasıl pîrine 'merhamet' etmeye karar verir, huzuruna çağırtır içinde şah adı olmayan bir şiir söyle ki seni salayım der. pîr sultan başlar meşhur şiirine
"hızır paşa bizi berdar etmeden
açılın kapılar şaha gidelim
siyaset günleri gelip yetmeden
açılın kapılar şaha gidelim."
paşa sinirlenir, asın der bu asiyi, pîrini. infaz günü gelir, elleri zincirli götürülür dar ağacına. hızır paşa ibret olsun diye olacak, taşlayın der bu asiyi. insanlar ne edeceklerini şaşırır bir yanda kendi canları bir yanda pîr sultan. can korkusu, taşlamaya başlarlar. pîr sultan aldırmaz vücuduna isabet eden taşlara, yüzünde bir tebessüm. kalabalığın içinde müsayibini görür, alevi kültüründe yol arkadaşı demektir. eli varmaz ali babanın taş atmaya, elindeki gülü atar. o ana kadar kayıtsız kalan pîr sultanın ağzında yine meşhur şu dizeler dökülür;
" pir sultan abdalım can göğe almaz
haktan emr'olmazsa rahmet yağmaz
şu ellerin taşı bana hiç değmez
ille dostun bir tek gülü yaralar beni"
pir sultanın boynuna ilmek geçirilir, rivayete göre bir fırtına kopar, ortalık toz duman. fırtına dinince bir bakarlar pîr sultan yerinde yok. seneler geçer. şehirlerde pîr sultanı gördüklerini söyleyenler çıkar ama denilenler hep rivayet, pîr sultan abdal sırra kadem basar.
"hızır paşa bizi berdar etmeden
açılın kapılar şaha gidelim
siyaset günleri gelip yetmeden
açılın kapılar şaha gidelim."
paşa sinirlenir, asın der bu asiyi, pîrini. infaz günü gelir, elleri zincirli götürülür dar ağacına. hızır paşa ibret olsun diye olacak, taşlayın der bu asiyi. insanlar ne edeceklerini şaşırır bir yanda kendi canları bir yanda pîr sultan. can korkusu, taşlamaya başlarlar. pîr sultan aldırmaz vücuduna isabet eden taşlara, yüzünde bir tebessüm. kalabalığın içinde müsayibini görür, alevi kültüründe yol arkadaşı demektir. eli varmaz ali babanın taş atmaya, elindeki gülü atar. o ana kadar kayıtsız kalan pîr sultanın ağzında yine meşhur şu dizeler dökülür;
" pir sultan abdalım can göğe almaz
haktan emr'olmazsa rahmet yağmaz
şu ellerin taşı bana hiç değmez
ille dostun bir tek gülü yaralar beni"
pir sultanın boynuna ilmek geçirilir, rivayete göre bir fırtına kopar, ortalık toz duman. fırtına dinince bir bakarlar pîr sultan yerinde yok. seneler geçer. şehirlerde pîr sultanı gördüklerini söyleyenler çıkar ama denilenler hep rivayet, pîr sultan abdal sırra kadem basar.