tahran
iran'ın başkenti, benim de gezimi yeni tamamlayıp döndüğüm şehir. öncelikle kendi çapımda bir seyahatsever olduğumu belirteyim. rejimler, hükümetler, inançlar umrumda değil. olmadı da... maksadım şehri mimari ve tarihi açıdan görmekti. kazasız belasız geldim.
iran'a gidecegimle ilgili sayısız mesaj aldım iyi dilekler sunan, gitme diyenler oldu. madem gideceksin dönünce yaz diyenler oldu. başlayayım.
ben kasım süleymani öldükten sonra iran'a gittim. 19 ocakta tahran'a indim. pasaport polisi pasaportuma damga vurmadı. yapacağınız ilk sey döviz bozdurmak. havaalanında 20 euro bozdurdum. kur düşük. hemen irancell hat aldım 10 gb'lık. snapp isimli uygulamayı yuklettim. bu iran'ın uberiydi. böylelikle 40 kmlik mesafelere 15 tl gibi komik rakamlarla taksi kullanma şansım oldu.
otelimi gitmeden ayarlayamadım çünkü ulusal bankacılık iran'da yok. apochi ve hotelyar sitelerinden otelleri belirledim. ferdowsi meydanına yakın bahar hotelde 25 euroya kaldım. daha ucuzlari vardı ama otel benim en cok para ayırdığım kalemdir.
ilk dikkatimi çeken sey turist azlığıydı. sinek avlıyorlar. tüm tarihi mekanlarda yalnızdım diyebilirim. 35 milyon azeri türkü yaşıyor. ingilizce degil türkçe anlaştım herkesle. polis maaşı 250 dolar. geceleri insaat mühendisleri, ögretmenler ve polisler taksicilik yapıyor.
tek kişi bile beni kiyafetlerimden ve baş ortumden dolayı uyarmadı, insanlar inanilmaz nazik davrandılar, hemcinslerim türk olduğumu duyunca fotoğraf çekilmek istediler, ünlü gibiydim. ben hayatımda bu kadar sicak kanlı insanları bir arada görmedim. genc kızlar can yaman ve barış arduç hayranı. ve ne yazik ki can yaman burdakileri de etkilemiş* gençler arasında türk dizisi izlemek, türk şarkıcıları dinlemek moda olmuş. baş örtüsünü göstermelik takıyorlar ve halk inanın rejimden nefret ediyor. açık açık da söylüyorlar. gençler öfke dolu.
biraz karanlık taraflardan bahsedeyim. her yerde siyah savaş bayrakları asılı. her duvarda siyasi lider imam humeyni , dini lider hamaney ve şehit dedikleri general kasım süleymani ile göz göze geliyorsunuz. ben zaten antimilitarist ve naif bir insanım. siyah bayraklar, müzeleri kalaşnikofla koruyan askerler beni psikolojik olarak çok yordu. baş örtüm kaydı mı, kıyafetim uygun mu diye düşünürken cok vakit harcadım. son ana kadar çok gergindim.
gelelim turistik actionlara.
gülistan sarayı : kallavi bir ücretle girdim. iranlilarin 10 katını ödüyorsunuz müzelere girerken. mermer taht, main hall ve aynalı salon bölümlerini seçtim. ama main hall ve aynalı salon bir arada. bosa para vermisim ekstradan. bir süre sonra farsça bir bilet demeyi öğrendim ve müzelere az ücretle girdim. gözlerim iranlı kızların gözlerine cok benziyor zaten. hiç anlamadılar.
sarayın hemen yanında bir kapalı çarşı var. o kadar büyük ki kayboluyorsunuz. burda taze sıkılmış meyve suyu için. bu konuda müthişler.
ulusal mücevher müzesi : mücevherler merkez bankasının kalbinde saklanıyor. didik didik aranarak giriyorsunuz. ama anlatamam zenginliğini. mutlaka görün. resim cekmek yasak. pehlevilerin bu mücevherleri almadan iran'i terketmeleri kendilerinden minnetle bahsetmelerine sebep olmuş durumda.
milad kulesi : 360 derece tahran manzarası sunuyor tabii hava kirliliği ve sisten görebilirseniz. ben hicbir şey göremedim. yalnız uzaklara bakıp türkiye'yi düşlediğim bir anda song from a secret garden çalmaya başladı. gözlerimi kapadım. sanırım tahran'a dair içimi ısıtan tek anı bu diyebilirim.
azadi kulesi : iran islam devriminin kalbinin attığı meydan. ters y şeklinde bir kule. iran'ın sembolü durumda. görün derim.
niavaran sarayı : modern peri masalı gibi bir saray. farah diba 'nın resim koleksiyonunu, kıyafetlerini, çocuklarının müzik aletlerini, oyuncaklarını barındıran, yaşayan bir saray. iran'ın modern yüzü. farah sen ne kadar ince, narin ve de zevkli bir kadınmışsın. mutlaka görün bu sarayı. iran'ın nereden nereye geldiğine dair müthiş ayrıntılar barındırıyor. kitap gibi okuyabileceğiniz bir mimari.
yemekler nasıldı? inanılmaz zorlandım yemeklerinde ne yazık ki. mesela kebap cok güzel görünüyor fakat içinde zerdeçal, kakule ve safran karışımı gibi bir şey var. yediğiniz şey kebaba değil bambaşka bir şeye dönüşmüş vaziyette. yanında mutlaka reyhan var. fast fooda yoneliyorsunuz ama hamburger koftesine de baharat karışımı ekliyorlar. bir akşam ağlama raddesine geldiğimi biliyorum.
tekrar gider misin deseniz gitmem. pişman mısın derseniz değilim. garip bir ülke iran. herhangi bir kalıba sokamıyorum ve tanımlayamıyorum.
iran'a gidecegimle ilgili sayısız mesaj aldım iyi dilekler sunan, gitme diyenler oldu. madem gideceksin dönünce yaz diyenler oldu. başlayayım.
ben kasım süleymani öldükten sonra iran'a gittim. 19 ocakta tahran'a indim. pasaport polisi pasaportuma damga vurmadı. yapacağınız ilk sey döviz bozdurmak. havaalanında 20 euro bozdurdum. kur düşük. hemen irancell hat aldım 10 gb'lık. snapp isimli uygulamayı yuklettim. bu iran'ın uberiydi. böylelikle 40 kmlik mesafelere 15 tl gibi komik rakamlarla taksi kullanma şansım oldu.
otelimi gitmeden ayarlayamadım çünkü ulusal bankacılık iran'da yok. apochi ve hotelyar sitelerinden otelleri belirledim. ferdowsi meydanına yakın bahar hotelde 25 euroya kaldım. daha ucuzlari vardı ama otel benim en cok para ayırdığım kalemdir.
ilk dikkatimi çeken sey turist azlığıydı. sinek avlıyorlar. tüm tarihi mekanlarda yalnızdım diyebilirim. 35 milyon azeri türkü yaşıyor. ingilizce degil türkçe anlaştım herkesle. polis maaşı 250 dolar. geceleri insaat mühendisleri, ögretmenler ve polisler taksicilik yapıyor.
tek kişi bile beni kiyafetlerimden ve baş ortumden dolayı uyarmadı, insanlar inanilmaz nazik davrandılar, hemcinslerim türk olduğumu duyunca fotoğraf çekilmek istediler, ünlü gibiydim. ben hayatımda bu kadar sicak kanlı insanları bir arada görmedim. genc kızlar can yaman ve barış arduç hayranı. ve ne yazik ki can yaman burdakileri de etkilemiş* gençler arasında türk dizisi izlemek, türk şarkıcıları dinlemek moda olmuş. baş örtüsünü göstermelik takıyorlar ve halk inanın rejimden nefret ediyor. açık açık da söylüyorlar. gençler öfke dolu.
biraz karanlık taraflardan bahsedeyim. her yerde siyah savaş bayrakları asılı. her duvarda siyasi lider imam humeyni , dini lider hamaney ve şehit dedikleri general kasım süleymani ile göz göze geliyorsunuz. ben zaten antimilitarist ve naif bir insanım. siyah bayraklar, müzeleri kalaşnikofla koruyan askerler beni psikolojik olarak çok yordu. baş örtüm kaydı mı, kıyafetim uygun mu diye düşünürken cok vakit harcadım. son ana kadar çok gergindim.
gelelim turistik actionlara.
gülistan sarayı : kallavi bir ücretle girdim. iranlilarin 10 katını ödüyorsunuz müzelere girerken. mermer taht, main hall ve aynalı salon bölümlerini seçtim. ama main hall ve aynalı salon bir arada. bosa para vermisim ekstradan. bir süre sonra farsça bir bilet demeyi öğrendim ve müzelere az ücretle girdim. gözlerim iranlı kızların gözlerine cok benziyor zaten. hiç anlamadılar.
sarayın hemen yanında bir kapalı çarşı var. o kadar büyük ki kayboluyorsunuz. burda taze sıkılmış meyve suyu için. bu konuda müthişler.
ulusal mücevher müzesi : mücevherler merkez bankasının kalbinde saklanıyor. didik didik aranarak giriyorsunuz. ama anlatamam zenginliğini. mutlaka görün. resim cekmek yasak. pehlevilerin bu mücevherleri almadan iran'i terketmeleri kendilerinden minnetle bahsetmelerine sebep olmuş durumda.
milad kulesi : 360 derece tahran manzarası sunuyor tabii hava kirliliği ve sisten görebilirseniz. ben hicbir şey göremedim. yalnız uzaklara bakıp türkiye'yi düşlediğim bir anda song from a secret garden çalmaya başladı. gözlerimi kapadım. sanırım tahran'a dair içimi ısıtan tek anı bu diyebilirim.
azadi kulesi : iran islam devriminin kalbinin attığı meydan. ters y şeklinde bir kule. iran'ın sembolü durumda. görün derim.
niavaran sarayı : modern peri masalı gibi bir saray. farah diba 'nın resim koleksiyonunu, kıyafetlerini, çocuklarının müzik aletlerini, oyuncaklarını barındıran, yaşayan bir saray. iran'ın modern yüzü. farah sen ne kadar ince, narin ve de zevkli bir kadınmışsın. mutlaka görün bu sarayı. iran'ın nereden nereye geldiğine dair müthiş ayrıntılar barındırıyor. kitap gibi okuyabileceğiniz bir mimari.
yemekler nasıldı? inanılmaz zorlandım yemeklerinde ne yazık ki. mesela kebap cok güzel görünüyor fakat içinde zerdeçal, kakule ve safran karışımı gibi bir şey var. yediğiniz şey kebaba değil bambaşka bir şeye dönüşmüş vaziyette. yanında mutlaka reyhan var. fast fooda yoneliyorsunuz ama hamburger koftesine de baharat karışımı ekliyorlar. bir akşam ağlama raddesine geldiğimi biliyorum.
tekrar gider misin deseniz gitmem. pişman mısın derseniz değilim. garip bir ülke iran. herhangi bir kalıba sokamıyorum ve tanımlayamıyorum.