unutulmaz kamp anıları
otostop'a ilk başladığım ve kendimle birlikte 3 arkadaşımı daha peşimde sürüklediğim olay'dır. tv kanalları gelmiş olayın haberlerini yapmış, internet sitelerinde yayınlanmış ancak aynı gün darbe gerçekleştiği için tv'de yayınlanmamıştır. olay mı ne? hemen anlatıyorum efenim. sene 2016 aylardan temmuz 4 arkadaş(burak-tayfun-enes) tatil için istanbul'dan otostopla fethiye-kelebekler vadisi'ne gitmeye karar verdik. arkadaşların ortak noktası tam olarak benim. biri mahalleden çocukluk, diğeri işten ve bir diğeri de okul'dan arkadaşım. yani tüm ailelerde benim numaram var, oğluma ulaşamazsak murat'ı ararız falan sjdkslkf. şimcik biz çıktık yola sabahın 6sında gece olmadan ölüdeniz'e vardık. otostopta 5 araç değiştirdik farklı anılar vs de var ama yeri burası değil, o farklı bir entry. o gece ölüdeniz'de kurduk çadırımızı biraz çimdik falan derken ertesi gün erkenden uyandık ve kelebekler vadisine doğru yol alıcaktık. dedik bu vadiye nasıl gideriz aga? iki farklı yol var dediler birincisi tekne turları oluyor. işte 25-30 her neyse vericeksiniz tekne kelebekler vadisine geldiğinde sen sağ ben selamet. diğer yol ne dedik tabi hepimiz minimum seviyede para harcamak istiyoruz ki paramızla dalış, yamaç paraşütü gibi şeyler yapalım. dediler bir de minibüsle kelebekler vadisinin üzerinde bir tepe var( yanlış hatırlamıyorsam faralya) oraya gidip ordan kanyondan aşağı inmeniz. bu çok cazip geldi bize sırtladık 70 litrelik çantaları kanyondan aşağı inicez, delikanlıyız tabi djfjksjd. bir de bende ekstra çadır var her neyse. olay şimdi başlıyor. biz tabi gidicemiz yere varmak üzereyiz falan herkes heycanlı ilerliyoruz, bol bol fotoğraf çekiliyoz falan. ben en öndeyim. yalnız biz ilerledikçe yol bitmek tükenmek bilmiyor ve o kadar dik bir kanyon ki ayağınız kaysa uçurumdan uçup ölmemeniz içten bile değil. neyse bizim tayfun da fotoğraf işlerinden falan pek hazetmeyen heycanlı, hemen sonuca varmak isteyen biri. tayfun bi süre sonra en öne geçti. zaman ilerledikçe arayı açtı. zaman ilerledikçe diyorum çünkü o kanyonu inmemiz tam 2 saatimizi aldı. efenim neyse kanyon bir ara öyle bir hal aldı ki 10 metre önümden gideni bile göremiyorum, baya dolambaçlı bir yoldu. ekstrası 1 saatin sonunda bacaklarım öyle titriyodu ki ben hayatımda hiç o kadar yorulduğumu, tükendiğimi hatırlamıyorum. halatlar yardımıyla falan iniyoruz kanyondan, biz böyle tehlikeli bir yol olduğunun farkında değildik kanyonu inmeden önce. neyse efendim biz arkada 3lü gidiyoruz tayfun'a bağırıyoruz falan o da bize bağırıyor. tayfuuuunnnn! -hoooopp şeklinde. işin ilginci biz sola doğru ilerlerken onun sesi hep sağdan geliyordu. başta yol dolambaçlı olduğu için biz de sonunda sağa gidicez sanmıştım ama öyle değilmiş. aradan yarım saat daha geçti. tayfun artık ses vermez oldu. biz de yorgunluktan salmışız kendimizi falan neyse efendim biz sonunda indik meşhur kelebekler vadisine. plaja gittim baktım tayfun yok. çadırların oraya gittim baktım belki çadır kurmuştur diye, tayfun yok. yazlık cafe tarzı bir pub vardı oraya gittim baktım, tayfun yok. sordum ordakilere bu kanyonun başka bir yere çıkma ihtimali var mı? dediler kelebekler vadisinin ismini aldığı bir şelale var oraya bakın, gittim baktım tayfun yok. hayatımda hiç bu kadar çok korktuğumu hatırlamıyorum, bacaklarımın titremesi falan bişey değil, çöktüm resmen. hemen jandarmayı aradık yarım saat içinde akut, afad gibi örgütler olay yerine geldi. bir de kelebekler vadisinde yaşayan murat serenli diye bir adam vardı aldı dağ malzemelerini bizi sorguya çekti. ne oldu, eşgali ne, neden telefonu kapalı vs. açıklıyorum tek tek, tayfun şurda bizi geçti, biz sola gelirken sesi sağdan geliyodu, kırmızı sweat'i var ve telefonu bozuk. adam bizi azarlıyor(olay sonunda ayarı verdim tabi) sesi sağdan gelemez orda yol mu var? siz nasıl arkadaşsınız birbirinizden kopuyosunuz falan? neyse efenim olay baya baya ciddileşti. enes eşyaların başında bekliyor ve örgütlerle iletişim kuruyor. ben ve burak dağdan tayfunun ses vermesini bekliyoruz çünkü bu dağcı murat bizi dikti bir noktaya sesinizi çıkarmayın tayfunu duyarsanız bana söyleyin yukardan ekipler tayfun diye bağırarak aşağı inicekler sesler karışmasın. tamam dedik bekliyoruz aradan 15 dk geçti, enes aradı. kanka kanka dedi, heycanlı sesle, çocuğun biri dağdan aşağı inememiş üzerinde kırmızı bişey varmış geri dönmüş belki tayfun olabilir. ben dedim aha bu tayfun aga, çok mutluyum falan. 5 dk daha geçti enes aradı kanka tayfun bulundu, mutluluktan yerimde duramıyom sıçrıyorum o derece. dağcı muratı falan çağırdım haber verdim tam dönücez, enes geri aramasın mı? kanka çocuğun fotoğrafını attılar bu tayfun değil devam edin aramaya. çöktüm yine iyiden iyiye öbür tarafa gittim gibiyim. çok kötü hissediyorum derken 'efeenndiiimmm' diye bi ses geldi dağdan. kaç saniyede o mesafeyi kat ettik bilmiyorum, tayfun yerde bayılmış, her taraf kan revan, çukur gibi bir yere düşmüş bayılmış çıkmaya çalışmış falan, kızsam kızamıyorum, bişey diyemiyorum. tam 4 yerinde kırık vardı tayfunun hemen acile kaldırdık. kafatası kemiği, sağ ve sol el bileği ve sırt omurunda, çok şükür şuan iyi ama o gün ilk ve en kötü kamp deneyimimizdi. asla vazgeçmedik fakat. son sürat devam. tayfunun hastaneye düşmesiyle ülkede meydana gelen darbeyse tayfun'un bu ülke için olan önemine en büyük delil, büyüksün tayfun.