vergi
Devletin vergilendirme yetkisi, devlet egemenliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Tarihsel olarak, bu yetkinin sınırsız ve keyfi kullanılması birçok siyasal kırılmalara neden olmuş ve anayasacılık hareketlerinin başlangıç nedenini oluşturmuştur. Birçok anayasa hukukçusu ve teorisi, devletin keyfi müdahalelerine karşı korunmasını amaçlamaktadır. Geçmiş dönemlerde, vergilendirme yetkisi, kral veya hükümdara aittir. Ulusal parlamentoların kurulmasıyla birlikte, bu yetki meclislerce kullanılmaya başlanmıştır. Bunun nedeni, halkın ödeyeceği vergiye rıza göstermesi gerektiği düşüncesidir. Ancak yasama organları basit çoğunlukla yasa çıkarabilirler ve bunun sonucunda vergilendirme yetkisini keyfi ve sınırsız bir şekilde kullanabilirler. Bu gerçekten hareketle, anayasal vergilendirmeye yönelik bazı temel ilkeler ortaya çıkmıştır. Verginin yasallığı, belirliliği, öngörülebilirliği, vergilendirmede hukuki güvenlik, adalet, eşitlik, genellik, mali güce vergilendirme, kıyas yasağı, genel karşılıklılık, geçmişe yürümezlik gibi ilkeler vergilendirmeye ilişkin anayasal ilkelerdir. Anılan ilkeler, karşılaştırmalı hukukta farklı şekillerde düzenlenmiştir. Bunun yanında bu ilkeler, yüksek yargı yerlerince pratikte farklı yorumlanmış ve uygulanmıştır. Bu farklılıklar kabul edilebilir ve normal olmakla birlikte, hukuk devleti olabilmek için hem yasama organının hem de yürütme organının bu ilkelere sadık kalması gerekmektedir. Bunun yanında, vergi idareleri ve vergi yargıçları da bu ilkelere uymalı ve pratikte yer vermelidir.