work and travel
döneli uzun bir süre oldu, tecrübelerimi ve düşüncelerimi paylaşmak isterim.
bu senenin başında bir yurt dışı tecrübem olmuştu. abimle tayland’a bir seyahat düzenlemiştik. çok iyi bir ingilizce seviyem olmamasına rağmen bana bir tecrübe olmuştu, ayrıca ilk kez uçak ile seyahat etme fırsatı yakalamıştım, havaalanındaki prosedürleri work and travel öncesi tecrübe etme fırsatım olmuştu. bunlar tabi ki birer artı lakin work and travel düşünen ve daha önce seyahat etmemiş arkadaşlar hiç endişe etmesinler, tek başına seyahat etme konusunda telaş yapacak bir şey gerçekten yokmuş. çok çekincelerim vardı yola çıkarken lakin hepsi uçağa bindiğim an silindi. sizde de aynısı olacaktır.
izmir’de yaşıyorum, öncelikle istanbul’a gitmek zorundaydım zira uçağım oradan kalkacaktı, istanbul’a gittim ve amsterdam aktarmalı olarak detroit’e iniş yaptım. detroit’ten de virginia eyaletinde bulunan norfolk kendine gittim. buradan, çalışacağım şehir olan williamsburg’a geçtim. yolculuk yapacağım noktaları önceden araştırmıştım, havaalanlarını, kalabalık olma durumunu, terminalleri vesaire. sizler de bunu yapın, araştırın gitmeden. yolculukta hiçbir sıkıntı yaşamadım. sadece amsterdam’da uçağa binerken sırt çantama baktılar ve detroit’e indiğimde ise (tüm valizlerimi alıp gümrükten geçtim) valizlerim arandı. lakin büyütülecek bir şey değil, sakın telaş yapmayın. türkiye’den geldiğiniz için buna maruz kalacaksınız, sakin kalın. aramayı yapan görevliler oldukça güler yüzlüydü bana karşı hem amsterdam’da hem amerika’da. amerika’da çantamı kontrol eden görevliler hiçbir yiyeceğe dokunmadılar (oldukça fazla yiyecek götürmüştüm). ama amerika’daki bazı polisler biraz sıkıntılı, üstlerine doğru yürümeyin, çok yaklaşmayın ve söylediklerine itiraz etmeyin, işin rengi birden değişebilir. bunun dışında bir şey yaşamadım. aktarma noktalarında iki uçağımın arasındaki süre çok az değildi ve uçağı kaçırma gibi bir sıkıntım olmadı. şunu şiddetle söylemek istiyorum, izmir’de yaşayan arkadaşlar uçağınızı istanbul üzerinden almak zorunda değilsiniz, almanya’dan aktarma yaparak daha rahat bir yolculuk yapabilirsiniz, istanbul’a gitmek zorunda kalmazsınız ve ekstra uçak masrafından kurtulursunuz. ayrıca almanya aktarmalı giden arkadaşlarımın iki valiz alma hakkı vardı, benim ise sadece bir. bu sizi ekstra valiz masrafından kurtaracak. zira her ne kadar alışveriş yapmam deseniz bile (benim gibi) bu konuda çok zorlanacaksınız, çünkü bazı şeyler gerçekten çok uygun amerika’da.
ev konusunda çok şanslıydım zira genel olarak work and travel yapan öğrencilere göre harika koşullarda yaşadım. buna kesinlikle dikkat edin, barınma koşulları work and travel’da önemli olan noktalardan. ben her koşulda yaşarım, dayanırım ne olacak zaten üç ay sıkarım dişimi demeyin, zira o işler öyle değil. çok problem yaşayan arkadaşlarım oldu konaklama ile ilgili.
gelelim iş konusuna. danışmanlık şirketime, amerika’daki işim ile ilgili sadece iki konuda çok ısrarcı oldum. birincisi doğuda çalışmak istiyordum, ikincisi ise kurumsal bir firmada çalışmak istiyordum. bir resort’ta housekeeper olarak çalıştım. bundan oldukça memnundum zira ödemelerle ilgili bir problem hiç yaşamadım (bu da work and travel’ın önemli noktalarından birisi), her türlü sorunumuz ile ilgileniyorlar ve bizleri önemsiyorlardı. çalıştığım süre boyunca hiçbir problem yaşamadım, yalnız şu noktaya değinmek istiyorum; eğer işinizi önemsemezseniz ve problem çıkarmaya meyilli iseniz işler değişir. zira amerika’da şunu öğrendim; çalışma kavramı orada gerçekten çok farklı, işinizi önemsemenizi ve düzgün çalışmanızı bekliyorlar. ilk işimin yanında diğer bir işte daha çalışmaya başladım, o da küçük bir hotel idi ve housekeeper olarak çalıştım. iki işte çalışmak gerçekten yoruyor, lakin ikinci iş için günde bir saat (gidiş ve geliş) bisiklet kullanmak zorunda olmanız daha da fazla yoruyor. ikinci iş düşünen arkadaşlar, ev ile iş arasındaki mesafeyi oldukça en aza indirmeye çalışsınlar, inanın bana ne demek istediğimi böyle bir konuma gelince çok iyi anlayacaksınız. eğer ilk işinizde housekeeper olarak çalışıyorsanız, ikinci işinizde farklı bir pozisyonda çalışmayı deneyin.
orada edindiğim dostluğu anlatmak gerçekten çok güç. inanın kelimeler yetersiz kalır. tayvanlı, jamaikalı, filipinli, bulgar ve amerikalı arkadaşlarım oldu. bazıları ile çok yakın dostluklar kurdum ve halen konuşmaya devam ediyoruz. birbirimize yemekler yaptık, izin günlerimizi ayarlayıp başka şehirlere gittik, eğlendik ve daha nice güzel anlarımız oldu.
gelelim travel kısmına. travel’ın planlanması oldukça önemli. öncelikle, kimlerle travel yapacağım diye endişe etmeyin, zaten orada onlar sizi bir şekilde bulacaktır veya travel bahsi mutlaka açılacaktır. travel yapacağınız arkadaşlarınızı iyi seçin ve her şeyi travel’a çıkmadan önce konuşun. gezmek istediğiniz yerler, rotanız, nerelerde kaç gün kalacağınız, travel’ınızın uzunluğu, bütçe, turla mı gezeceksiniz yoksa araba ile mi vb. konular. tüm rezervasyonlarınızı önceden yapmaya özen gösterin, bazı dönemlerde indirimler çok oluyor bu artık sizin şansınıza kalmış. mesela biz otel rezervasyonlarını erkenden yaptık ve yaptıktan bir süre sonra bazı otellerde indirim uygulanmıştı ve oldukça uygun fiyatlara kalan arkadaşlarımız oldu, dediğim gibi bu tamamen şans. aynı durum uçak rezervasyonları için de geçerli ve araba kiralama için (araba ile gezecekseniz), sürekli takipte olun. kalabalık iseniz airbnb ile ev kiralamayı düşünebilirsiniz. travel grubu ne kadar çok kişiden oluşuyor ise o kadar maliyet azalır (otel ve araba kirası) ama keyifli bir travel olmayabilir. önerim en fazla 4 kişi travel yapmanız, bütçeniz iyi ise 2 derim. önce doğuyu mu yoksa batıyı mı gezeceksiniz bunun planını iyi yapın, uçak masrafından tasarruf edersiniz. türkiye’ye dönüş biletini doğudan mı yoksa batıdan mı alacaksınız buna karar verin, travel’ınızı nerede sonlandıracaksınız bunu iyi hesaplayın zira oradayken dönüş biletini değiştirmek zorunda kalmıştı birçok kişi ve bu da fazladan masraf demek. ben travel kısmında doğuyu ve batıyı gezdim, çalışırken de doğuda 3 şehir gezmiştim. kaç para harcadım bunu maalesef söyleyemiyorum zira kayıt tutmadım. bu en büyük pişmanlığımdır, siz her şeyin kaydını tutun. lakin oldukça fazla para harcadım travel’da, başıma gelen birkaç talihsiz olay ile birlikte. alışveriş yapmam demiştim ama yine hatırı sayılır bir alışveriş yapmışlığım oldu. neredeyse tüm alışverişimi travel’da yaptım. bunun hem artısı hem eksisi oldu. artısı daha güzel ürünlerle karşılaştım ve aldım, eksisi ise gezmek için ayırdığım vakitten harcadım ve görmek istediğim birkaç yeri göremedim. bu karar size kalmış, travel’da mağazalarda vakit harcamak istemiyorsanız (lakin bulunduğunuz bölgede iyi bir outlet merkezi olması gerek yok ise zaten travel’a kalıyor her şey) alışverişinizi önceden yapabilirsiniz. benim bulunduğum bölgede iyi bir outlet merkezi olmasına rağmen, yolculuklarda eşya taşımak istemediğim için alışverişi travel’ın ortalarına bırakmıştım. bu sayede uçağa ödediğim valiz parasından da tasarruf ettim. zira amerika’da uçak bileti fiyatlarına valizler dahil değil ama bilet alırken valiz opsiyonlu alıp tasarruf edebilirsiniz. gezmek istediğiniz şehirlerde bilet ile girilen yerler olacak (örneğin san francisco’da alcatraz), bu biletleri travel öncesi almanızı şiddetle tavsiye ediyorum zira biletler ziyaret gününün birkaç gün öncesinden tükenmiş oluyor.
bu programa katılmadaki birincil amacı dilini geliştirmek olan arkadaşlar için yazıyorum bu satırları. çok iyi bir ingilizce seviyem yoktu oraya giderken, oraya gittiğimde de konuşmakta ve anlamakta güçlük çekiyordum. orada kaldığım süre içerisinde ingilizce seviyem hatırı sayılır bir şekilde gelişti. program sonunda geçmişe nazaran konuşurken kendimi daha rahat ifade edebildiğimi fark ettim. bunun için biraz çabaladım. sürekli yabancı arkadaşlarımla vakit geçirdim, hatta bazı arkadaşlarım beni konuşmaya zorladı, hatalarımı düzeltti. bunu insanlarla iyi bağlar kurarak rahatlıkla sağlayabilirsiniz. sizinle konuşmaktan asla sıkılmazlar. sizi sürekli konuşmaya teşvik ederler. ama şunu çok daha iyi anladım ki dil öğrenmenin bir sınırı yok. döndüğümde tüm arkadaşlarım ‘artık ingilizceyi de hallettin hadi iyisin’ diyorlardı, aslında durum öyle değil. orada tanıştığınız insanların nasıl ingilizce konuştuklarını görünce seviyenizi daha iyi görüyorsunuz. bu tecrübeye rağmen halen yetersiz bir ingilizce seviyem olduğunu düşünüyorum, bunun analizini sizler de yapmalısınız. orada sadece kendi milletinizden bireylerle vakit geçirirseniz dilinizi geliştirmeyi unutun. sürekli ingilizce konuşabileceğiniz ortamlara girmeye çalışın.
amerika’ya sadece yiyecek götürdüm diyebilirim, yanımda çok az kıyafet vardı ve genelde orada bırakacağım kıyafetleri almıştım yanıma. süt ve süt ürünü sokmak yasak. ben fazlaca çerez, helva ve hazır çorba götürmüştüm. tavsiyem, yiyecek götürün. gelen arkadaşlarımın hiçbirinin yiyeceklerine dokunulmamıştı.
maalesef oradayken türkiye’den gelen öğrencilerden oldukça şikayetçilerdi. çalışma konusunda, hijyen konusunda ve yabancılara öğrettikleri kötü kelimeler konusunda çok problem yaşayan arkadaşlarımız oldu. oraya gidecekler lütfen bunlara çok dikkat etsinler. özellikle hijyen. orada kendi kültürünüzü temsil ediyorsunuz bunu unutmayın. son olarak yabancılara küfür öğreterek eğlenme eyleminden uzak durun lütfen, zira geri dönütleri bizim adımıza hiç hoş olmuyor.
dikkat etmenizi tavsiye ettiğim bir başka nokta ise araba kiralama. araba kiraladığınızda kesinlikle ama kesinlikle tam sigorta (premium insurance) yaptırın. zira basic insurance adıyla geçen sigorta, 3500$’dan sonraki hasarların sadece bir kısmını ödüyor. bundan kesinlikle uzak durun, tadınız kaçmasın. az bir miktar daha verin kafanız rahat etsin. hatta premium insurance alırken bile tekrar tekrar sorun kapsamını, açıp okuyun prosedürleri. canı yanan çok insan var bu konuda aman dikkatli olun.
yazacaklarım şimdilik bu kadar, aklıma gelen şeyleri eklerim zamanla. sorularınız varsa çekinmeden sorabilirsiniz. yazım hataları, cümle düşüklükleri var ise özür dilerim.
bu senenin başında bir yurt dışı tecrübem olmuştu. abimle tayland’a bir seyahat düzenlemiştik. çok iyi bir ingilizce seviyem olmamasına rağmen bana bir tecrübe olmuştu, ayrıca ilk kez uçak ile seyahat etme fırsatı yakalamıştım, havaalanındaki prosedürleri work and travel öncesi tecrübe etme fırsatım olmuştu. bunlar tabi ki birer artı lakin work and travel düşünen ve daha önce seyahat etmemiş arkadaşlar hiç endişe etmesinler, tek başına seyahat etme konusunda telaş yapacak bir şey gerçekten yokmuş. çok çekincelerim vardı yola çıkarken lakin hepsi uçağa bindiğim an silindi. sizde de aynısı olacaktır.
izmir’de yaşıyorum, öncelikle istanbul’a gitmek zorundaydım zira uçağım oradan kalkacaktı, istanbul’a gittim ve amsterdam aktarmalı olarak detroit’e iniş yaptım. detroit’ten de virginia eyaletinde bulunan norfolk kendine gittim. buradan, çalışacağım şehir olan williamsburg’a geçtim. yolculuk yapacağım noktaları önceden araştırmıştım, havaalanlarını, kalabalık olma durumunu, terminalleri vesaire. sizler de bunu yapın, araştırın gitmeden. yolculukta hiçbir sıkıntı yaşamadım. sadece amsterdam’da uçağa binerken sırt çantama baktılar ve detroit’e indiğimde ise (tüm valizlerimi alıp gümrükten geçtim) valizlerim arandı. lakin büyütülecek bir şey değil, sakın telaş yapmayın. türkiye’den geldiğiniz için buna maruz kalacaksınız, sakin kalın. aramayı yapan görevliler oldukça güler yüzlüydü bana karşı hem amsterdam’da hem amerika’da. amerika’da çantamı kontrol eden görevliler hiçbir yiyeceğe dokunmadılar (oldukça fazla yiyecek götürmüştüm). ama amerika’daki bazı polisler biraz sıkıntılı, üstlerine doğru yürümeyin, çok yaklaşmayın ve söylediklerine itiraz etmeyin, işin rengi birden değişebilir. bunun dışında bir şey yaşamadım. aktarma noktalarında iki uçağımın arasındaki süre çok az değildi ve uçağı kaçırma gibi bir sıkıntım olmadı. şunu şiddetle söylemek istiyorum, izmir’de yaşayan arkadaşlar uçağınızı istanbul üzerinden almak zorunda değilsiniz, almanya’dan aktarma yaparak daha rahat bir yolculuk yapabilirsiniz, istanbul’a gitmek zorunda kalmazsınız ve ekstra uçak masrafından kurtulursunuz. ayrıca almanya aktarmalı giden arkadaşlarımın iki valiz alma hakkı vardı, benim ise sadece bir. bu sizi ekstra valiz masrafından kurtaracak. zira her ne kadar alışveriş yapmam deseniz bile (benim gibi) bu konuda çok zorlanacaksınız, çünkü bazı şeyler gerçekten çok uygun amerika’da.
ev konusunda çok şanslıydım zira genel olarak work and travel yapan öğrencilere göre harika koşullarda yaşadım. buna kesinlikle dikkat edin, barınma koşulları work and travel’da önemli olan noktalardan. ben her koşulda yaşarım, dayanırım ne olacak zaten üç ay sıkarım dişimi demeyin, zira o işler öyle değil. çok problem yaşayan arkadaşlarım oldu konaklama ile ilgili.
gelelim iş konusuna. danışmanlık şirketime, amerika’daki işim ile ilgili sadece iki konuda çok ısrarcı oldum. birincisi doğuda çalışmak istiyordum, ikincisi ise kurumsal bir firmada çalışmak istiyordum. bir resort’ta housekeeper olarak çalıştım. bundan oldukça memnundum zira ödemelerle ilgili bir problem hiç yaşamadım (bu da work and travel’ın önemli noktalarından birisi), her türlü sorunumuz ile ilgileniyorlar ve bizleri önemsiyorlardı. çalıştığım süre boyunca hiçbir problem yaşamadım, yalnız şu noktaya değinmek istiyorum; eğer işinizi önemsemezseniz ve problem çıkarmaya meyilli iseniz işler değişir. zira amerika’da şunu öğrendim; çalışma kavramı orada gerçekten çok farklı, işinizi önemsemenizi ve düzgün çalışmanızı bekliyorlar. ilk işimin yanında diğer bir işte daha çalışmaya başladım, o da küçük bir hotel idi ve housekeeper olarak çalıştım. iki işte çalışmak gerçekten yoruyor, lakin ikinci iş için günde bir saat (gidiş ve geliş) bisiklet kullanmak zorunda olmanız daha da fazla yoruyor. ikinci iş düşünen arkadaşlar, ev ile iş arasındaki mesafeyi oldukça en aza indirmeye çalışsınlar, inanın bana ne demek istediğimi böyle bir konuma gelince çok iyi anlayacaksınız. eğer ilk işinizde housekeeper olarak çalışıyorsanız, ikinci işinizde farklı bir pozisyonda çalışmayı deneyin.
orada edindiğim dostluğu anlatmak gerçekten çok güç. inanın kelimeler yetersiz kalır. tayvanlı, jamaikalı, filipinli, bulgar ve amerikalı arkadaşlarım oldu. bazıları ile çok yakın dostluklar kurdum ve halen konuşmaya devam ediyoruz. birbirimize yemekler yaptık, izin günlerimizi ayarlayıp başka şehirlere gittik, eğlendik ve daha nice güzel anlarımız oldu.
gelelim travel kısmına. travel’ın planlanması oldukça önemli. öncelikle, kimlerle travel yapacağım diye endişe etmeyin, zaten orada onlar sizi bir şekilde bulacaktır veya travel bahsi mutlaka açılacaktır. travel yapacağınız arkadaşlarınızı iyi seçin ve her şeyi travel’a çıkmadan önce konuşun. gezmek istediğiniz yerler, rotanız, nerelerde kaç gün kalacağınız, travel’ınızın uzunluğu, bütçe, turla mı gezeceksiniz yoksa araba ile mi vb. konular. tüm rezervasyonlarınızı önceden yapmaya özen gösterin, bazı dönemlerde indirimler çok oluyor bu artık sizin şansınıza kalmış. mesela biz otel rezervasyonlarını erkenden yaptık ve yaptıktan bir süre sonra bazı otellerde indirim uygulanmıştı ve oldukça uygun fiyatlara kalan arkadaşlarımız oldu, dediğim gibi bu tamamen şans. aynı durum uçak rezervasyonları için de geçerli ve araba kiralama için (araba ile gezecekseniz), sürekli takipte olun. kalabalık iseniz airbnb ile ev kiralamayı düşünebilirsiniz. travel grubu ne kadar çok kişiden oluşuyor ise o kadar maliyet azalır (otel ve araba kirası) ama keyifli bir travel olmayabilir. önerim en fazla 4 kişi travel yapmanız, bütçeniz iyi ise 2 derim. önce doğuyu mu yoksa batıyı mı gezeceksiniz bunun planını iyi yapın, uçak masrafından tasarruf edersiniz. türkiye’ye dönüş biletini doğudan mı yoksa batıdan mı alacaksınız buna karar verin, travel’ınızı nerede sonlandıracaksınız bunu iyi hesaplayın zira oradayken dönüş biletini değiştirmek zorunda kalmıştı birçok kişi ve bu da fazladan masraf demek. ben travel kısmında doğuyu ve batıyı gezdim, çalışırken de doğuda 3 şehir gezmiştim. kaç para harcadım bunu maalesef söyleyemiyorum zira kayıt tutmadım. bu en büyük pişmanlığımdır, siz her şeyin kaydını tutun. lakin oldukça fazla para harcadım travel’da, başıma gelen birkaç talihsiz olay ile birlikte. alışveriş yapmam demiştim ama yine hatırı sayılır bir alışveriş yapmışlığım oldu. neredeyse tüm alışverişimi travel’da yaptım. bunun hem artısı hem eksisi oldu. artısı daha güzel ürünlerle karşılaştım ve aldım, eksisi ise gezmek için ayırdığım vakitten harcadım ve görmek istediğim birkaç yeri göremedim. bu karar size kalmış, travel’da mağazalarda vakit harcamak istemiyorsanız (lakin bulunduğunuz bölgede iyi bir outlet merkezi olması gerek yok ise zaten travel’a kalıyor her şey) alışverişinizi önceden yapabilirsiniz. benim bulunduğum bölgede iyi bir outlet merkezi olmasına rağmen, yolculuklarda eşya taşımak istemediğim için alışverişi travel’ın ortalarına bırakmıştım. bu sayede uçağa ödediğim valiz parasından da tasarruf ettim. zira amerika’da uçak bileti fiyatlarına valizler dahil değil ama bilet alırken valiz opsiyonlu alıp tasarruf edebilirsiniz. gezmek istediğiniz şehirlerde bilet ile girilen yerler olacak (örneğin san francisco’da alcatraz), bu biletleri travel öncesi almanızı şiddetle tavsiye ediyorum zira biletler ziyaret gününün birkaç gün öncesinden tükenmiş oluyor.
bu programa katılmadaki birincil amacı dilini geliştirmek olan arkadaşlar için yazıyorum bu satırları. çok iyi bir ingilizce seviyem yoktu oraya giderken, oraya gittiğimde de konuşmakta ve anlamakta güçlük çekiyordum. orada kaldığım süre içerisinde ingilizce seviyem hatırı sayılır bir şekilde gelişti. program sonunda geçmişe nazaran konuşurken kendimi daha rahat ifade edebildiğimi fark ettim. bunun için biraz çabaladım. sürekli yabancı arkadaşlarımla vakit geçirdim, hatta bazı arkadaşlarım beni konuşmaya zorladı, hatalarımı düzeltti. bunu insanlarla iyi bağlar kurarak rahatlıkla sağlayabilirsiniz. sizinle konuşmaktan asla sıkılmazlar. sizi sürekli konuşmaya teşvik ederler. ama şunu çok daha iyi anladım ki dil öğrenmenin bir sınırı yok. döndüğümde tüm arkadaşlarım ‘artık ingilizceyi de hallettin hadi iyisin’ diyorlardı, aslında durum öyle değil. orada tanıştığınız insanların nasıl ingilizce konuştuklarını görünce seviyenizi daha iyi görüyorsunuz. bu tecrübeye rağmen halen yetersiz bir ingilizce seviyem olduğunu düşünüyorum, bunun analizini sizler de yapmalısınız. orada sadece kendi milletinizden bireylerle vakit geçirirseniz dilinizi geliştirmeyi unutun. sürekli ingilizce konuşabileceğiniz ortamlara girmeye çalışın.
amerika’ya sadece yiyecek götürdüm diyebilirim, yanımda çok az kıyafet vardı ve genelde orada bırakacağım kıyafetleri almıştım yanıma. süt ve süt ürünü sokmak yasak. ben fazlaca çerez, helva ve hazır çorba götürmüştüm. tavsiyem, yiyecek götürün. gelen arkadaşlarımın hiçbirinin yiyeceklerine dokunulmamıştı.
maalesef oradayken türkiye’den gelen öğrencilerden oldukça şikayetçilerdi. çalışma konusunda, hijyen konusunda ve yabancılara öğrettikleri kötü kelimeler konusunda çok problem yaşayan arkadaşlarımız oldu. oraya gidecekler lütfen bunlara çok dikkat etsinler. özellikle hijyen. orada kendi kültürünüzü temsil ediyorsunuz bunu unutmayın. son olarak yabancılara küfür öğreterek eğlenme eyleminden uzak durun lütfen, zira geri dönütleri bizim adımıza hiç hoş olmuyor.
dikkat etmenizi tavsiye ettiğim bir başka nokta ise araba kiralama. araba kiraladığınızda kesinlikle ama kesinlikle tam sigorta (premium insurance) yaptırın. zira basic insurance adıyla geçen sigorta, 3500$’dan sonraki hasarların sadece bir kısmını ödüyor. bundan kesinlikle uzak durun, tadınız kaçmasın. az bir miktar daha verin kafanız rahat etsin. hatta premium insurance alırken bile tekrar tekrar sorun kapsamını, açıp okuyun prosedürleri. canı yanan çok insan var bu konuda aman dikkatli olun.
yazacaklarım şimdilik bu kadar, aklıma gelen şeyleri eklerim zamanla. sorularınız varsa çekinmeden sorabilirsiniz. yazım hataları, cümle düşüklükleri var ise özür dilerim.