insanı bir telaş sarar. bir yanın görgüsüz görünmemek ister, bir yanın kek... ve yaklaşır.
-ne alırsınız?
-ımmm.. kola. yok kek. ikisi de.
iç ses: niye kahve demedin?
Her şey için çok geçtir.
-ne alırsınız?
-ımmm.. kola. yok kek. ikisi de.
iç ses: niye kahve demedin?
Her şey için çok geçtir.
Ununu eleyip eleğini astığın, torun öncesi yılların çalışma hayatının sonrası, "yaşasın emeklilik" nidalarıyla dünyayı karış karış gezme hevesidir.
Nereye kadar gerçekleşir; sağlık sigortan ve maaşından sana kalan yettiği sürece sanırım.
Nereye kadar gerçekleşir; sağlık sigortan ve maaşından sana kalan yettiği sürece sanırım.
kürtlere, suriyelilere, ermenilere, rumlara kadar uzanan, deyimlere konu olmuş açıkca yapılan ırkçılıktır. biz gezginler olarak bu konuda öncü olmalı ve kelimelerimize dikkat etmeliyiz.
" komşularımız kürt/alevi, ama çok iyi insanlar "
alt metin : default olarak öyle olmamamaları gerekiyor, ama hayret, öyle bunlar ! )
" komşularımız kürt/alevi, ama çok iyi insanlar "
alt metin : default olarak öyle olmamamaları gerekiyor, ama hayret, öyle bunlar ! )
Eksi sözlükte son yıllarda artan ergen ve boş adam durumunun yol açtığı sonuç.
(bkz: kürtlerin göç ettiği şehirlerin iflah olmaması)
(bkz: kürtlerin göç ettiği şehirlerin iflah olmaması)
doğup büyüdüğüm içinde yetiştiğim şehir, Türkiye'nin en kuzeyi olmasından dolayı insanların yaşam standartları çok yüksektir, örnek vermek gerekirse sıkıntıdan apartmandaki çöp bırakma yeri tartışması yapar bu şehirin sakinleri, şehirin en güzel özelliği kadın gezginlerin tek başlarına seyahat edebileceği nadide bir şehirdir, Avrupa'ya yakın olmasından mütevellit sabah kahvaltısını Yunanistan'da öğlen yemeğini Bulgaristan'da birazcık zorlarsanız akşam yemeğinizi Makedonya'da yiyebilirsiniz, bu arada memleketim diye demiyorum insanı gerçekten çok modern ve açık görüşlüdür, şehir ufak olmasına rağmen gençler için eğlence mekanı çoktur, turistik noktaları az olsa da ilçelerinde ve bünyesinde bulundurduğu iğneada kesinlikle Kırklareli'yi ziyaret edilir kılar.
Eger gideceginiz ülkede bir akrabanız varsa kesinlikle bildirip referans göstermeyin son zamanlarda sen bu akrabanın yanında kaçak yaşıycaksın diyerek red yemenize sebep olabilecek eylem ulan okulum bitmemiş ailem Türkiyede ögrenci olmama ragmen ayrıca kendi işimde var herşeyim tam bankada bayada bi param var gezip gelicez işte niye red veriyorsunuz diye tepem atmıştı siz bu hatayı yapmayın
şu hayatta yaparken en çok keyif aldığım şeyler sıralamasında 3. sırada bulunur ırkçılık.
1- asansörde tek başımayken aynaya bakıp salak salak hareketler yapmak.
2- insanları aşağılayarak popüler olmaya çalışmak.
3- ırkçılık.
aslında 3 ile 2 birbiriyle alakalı ama olsun.
ırkçı bir insan mıyım? hayır. bunu birçok entry'mde de görebilirsiniz. ammaaa farklı dil kullanan, farklı dine ve ırka mensup insanların haklarını, insanlıklarını korudum da ne oldu biri bana söylesin. herkesin en nihayetinde iyi ya da kötü bir ancuktan çıktığını ve doğumla gelen, kendimiz seçmediğimiz özellikler yüzünden ayrımcılığa maruz kalmanın bir saçmalık olduğunu anlatmaya çalıştım da ne oldu biri bana söylesin.
söylemeyin lan şaka yaptım. zaten söyleseniz de dinlemem amına koyim. neyinizi dinliyim sizin?
geçenlerde dedim ki kendi kendime: "düşünmee, düşünmeeeeğğ. kim anlamış ki sen anlayasın böyle."
şaka lan şaka öyle demedim. bu entry'de çok şakalı oldu lan. iyice ılıg gödlü bi adam oldum çıktım. neyse.
aslında bi bok demedim kendi kendime. yolda yine saat satan bir siyahi arkadaş gördüm işte. "nabıyon lan eti negro?" dedim, "bitter çaklıt diye yemesinler seni" dedim. böyle hüzünlü hüzünlü baktı bana. adeta gözlerindeki o ezilmişliği, farklı olmanın verdiği o "neden ben?" bakışını gördüm ve kahkahalara boğuldum amına koyim. o ne biçim bi bakıştır lan?! çok keyif aldım adeta.
bir de kürt bi arkadaşım vardı. vardı diyorum çünkü artık yok. niye yok? anlatayım. hastalanmış bu salak. aradı beni, "kumbarabaz ben hastayım lan gelemicem" dedi. ben de o siyahi saatçiyi hatırladım ve "niye lan, dayanamayıp parktaki havuzlara mı girdin? kan çekiyor di mi dayanamıyosun ahahahha" falan dedim. üzüldü tabii. "sen çok değiştin kumbarabaz. bu yaptığın ırkçıla gire..." demesine kalmadan "sus lan kürdo." dedim ve susturdum. sonra alt dudağın titreme sesini duydum adeta. bildiğin duydum o sesi.
üzüldüm mü? hayır. ne üzülcem lan. hatta aşırı keyif aldım. anası babası üzülsün amına koyim.
1- asansörde tek başımayken aynaya bakıp salak salak hareketler yapmak.
2- insanları aşağılayarak popüler olmaya çalışmak.
3- ırkçılık.
aslında 3 ile 2 birbiriyle alakalı ama olsun.
ırkçı bir insan mıyım? hayır. bunu birçok entry'mde de görebilirsiniz. ammaaa farklı dil kullanan, farklı dine ve ırka mensup insanların haklarını, insanlıklarını korudum da ne oldu biri bana söylesin. herkesin en nihayetinde iyi ya da kötü bir ancuktan çıktığını ve doğumla gelen, kendimiz seçmediğimiz özellikler yüzünden ayrımcılığa maruz kalmanın bir saçmalık olduğunu anlatmaya çalıştım da ne oldu biri bana söylesin.
söylemeyin lan şaka yaptım. zaten söyleseniz de dinlemem amına koyim. neyinizi dinliyim sizin?
geçenlerde dedim ki kendi kendime: "düşünmee, düşünmeeeeğğ. kim anlamış ki sen anlayasın böyle."
şaka lan şaka öyle demedim. bu entry'de çok şakalı oldu lan. iyice ılıg gödlü bi adam oldum çıktım. neyse.
aslında bi bok demedim kendi kendime. yolda yine saat satan bir siyahi arkadaş gördüm işte. "nabıyon lan eti negro?" dedim, "bitter çaklıt diye yemesinler seni" dedim. böyle hüzünlü hüzünlü baktı bana. adeta gözlerindeki o ezilmişliği, farklı olmanın verdiği o "neden ben?" bakışını gördüm ve kahkahalara boğuldum amına koyim. o ne biçim bi bakıştır lan?! çok keyif aldım adeta.
bir de kürt bi arkadaşım vardı. vardı diyorum çünkü artık yok. niye yok? anlatayım. hastalanmış bu salak. aradı beni, "kumbarabaz ben hastayım lan gelemicem" dedi. ben de o siyahi saatçiyi hatırladım ve "niye lan, dayanamayıp parktaki havuzlara mı girdin? kan çekiyor di mi dayanamıyosun ahahahha" falan dedim. üzüldü tabii. "sen çok değiştin kumbarabaz. bu yaptığın ırkçıla gire..." demesine kalmadan "sus lan kürdo." dedim ve susturdum. sonra alt dudağın titreme sesini duydum adeta. bildiğin duydum o sesi.
üzüldüm mü? hayır. ne üzülcem lan. hatta aşırı keyif aldım. anası babası üzülsün amına koyim.
İstanbul'un avrupa yakasında yer alan bir ilçe. (marmara denizinin kuzey doğu sahillerinde)
Dün gece arkadaşıma gitmeye çalışırken google haritaların beni çıkardığı yol piyerlotinin üstündeki mezarlıklardı. Yol diye gösterdiği yer mezarlığın içinde duvarlara sıfır çıkmaz bir yoldu. Kapıdan dışarısındaki arabaları görmek ama. çıkamamak, duvarlara sıfır yolda geri geri çıkabilmek, (yol düzde değil ve direkelr var yer yer) bir saatimi aldı. Sağ sol aynalarım biraz hasar görmüş olabilir. İnsanların eve gittiği kestirme yoldu sanırım duvarların üstüne çıkıp yürümek zorunda kaldılar. Çıktım döndüm bu sefer diğer taraftaki çıkmaz yola gonderecekken beni çocuklar imdadıma yetişti. Abla şurdan at kendini dışarı dediler. Yoksa halim haraptı. Kimsenin tepki vermeyip duvar üstünden yürüyerek gitmelerinden bu durumun hep yaşandığını düşündüm. Girişinde herhangi bir uyarı da yoktu. Komik mi? Sanırım ama yaşarken hic öyle olmuyor
21 Mayıs 2011 yılında Taksim’de gerçekleştirilen protestolardan bir görüntü.
Çerkesler, Türkiye’de daha çok kendilerine has dansları, yemekleri, gelenekleri ve adetleri ile bilinmektedir. Bu durumun kökenlerini, Çerkeslerin asimilasyon kaygısıyla kültürel kimliklerini koruma amacıyla uzunca bir süre yürüttükleri faaliyetlere dayandırabiliriz.
Osmanlı’nın son döneminden itibaren ortaya çıkan, Çerkeslerin kurmuş olduğu sivil toplum kuruluşlarının ana amaçlarının kültürü ve geleneği korumak olduğunu görmekteyiz. Yaşadıkları trajik tecrübeler sonucu anavatanlarından ayrılmak zorunda kalan Çerkeslerin, yerleştikleri yeni topraklarda benliklerini koruma adına böyle bir refleks göstermeleri son derece anlaşılabilirdir. Türkiye’de ulus-devletin inşası sürecinde, siyasi ve toplumsal hayata, etnik kimlikleri ile istedikleri ölçüde dahil olamayan Çerkeslerin, kültürü bir siyaset aracı görerek, oradaki faaliyet alanını değerlendirme yoluna gittiklerini söyleyebiliriz.
Türkiye toplumunda, Türkiye’de Çerkeslerin geleneklerine bağlı insanlar olarak bilinmeleri durumunu açıklarken, bu durumu Çerkeslerin milli karakterine bağlamaktansa, Çerkeslerin mevcut şartlar altında bunu bir siyaset biçimi olarak kullandıkları fikri üzerinde durmanın isabetli olacağı kanaatindeyiz. Çerkeslerin sergilemiş oldukları diaspora milliyetçiliğinin en önemli bileşenini ise teknolojinin imkanlarını sonuna kadar kullanan, çok daha hızlı mobilize olabilen genç nesil oluşturmaktadır.
E-diasporaları oluşturan bu gençler, internet platformlarını kullanarak uzaktan anavatan siyasetine ve uluslararası siyasete etki edebilen diaspora milliyetçiliğinin özgün örneklerini sergilemektedirler. Türkiye’de gitgide çeşitlilik arzeden Çerkes STK’larının artan sayısından dahi anlayabileceğimiz üzere, Türkiye Çerkesleri arasında diaspora milliyetçiliği yükseliş göstermektedir. Çerkesler, bu süreçte Türkiye’nin ve Rusya’nın demokratik gelişim süreçlerinden etkilenirken aynı zamanda bu süreçlere katkılar sunacaktır.
Çerkesler, Türkiye’de daha çok kendilerine has dansları, yemekleri, gelenekleri ve adetleri ile bilinmektedir. Bu durumun kökenlerini, Çerkeslerin asimilasyon kaygısıyla kültürel kimliklerini koruma amacıyla uzunca bir süre yürüttükleri faaliyetlere dayandırabiliriz.
Osmanlı’nın son döneminden itibaren ortaya çıkan, Çerkeslerin kurmuş olduğu sivil toplum kuruluşlarının ana amaçlarının kültürü ve geleneği korumak olduğunu görmekteyiz. Yaşadıkları trajik tecrübeler sonucu anavatanlarından ayrılmak zorunda kalan Çerkeslerin, yerleştikleri yeni topraklarda benliklerini koruma adına böyle bir refleks göstermeleri son derece anlaşılabilirdir. Türkiye’de ulus-devletin inşası sürecinde, siyasi ve toplumsal hayata, etnik kimlikleri ile istedikleri ölçüde dahil olamayan Çerkeslerin, kültürü bir siyaset aracı görerek, oradaki faaliyet alanını değerlendirme yoluna gittiklerini söyleyebiliriz.
Türkiye toplumunda, Türkiye’de Çerkeslerin geleneklerine bağlı insanlar olarak bilinmeleri durumunu açıklarken, bu durumu Çerkeslerin milli karakterine bağlamaktansa, Çerkeslerin mevcut şartlar altında bunu bir siyaset biçimi olarak kullandıkları fikri üzerinde durmanın isabetli olacağı kanaatindeyiz. Çerkeslerin sergilemiş oldukları diaspora milliyetçiliğinin en önemli bileşenini ise teknolojinin imkanlarını sonuna kadar kullanan, çok daha hızlı mobilize olabilen genç nesil oluşturmaktadır.
E-diasporaları oluşturan bu gençler, internet platformlarını kullanarak uzaktan anavatan siyasetine ve uluslararası siyasete etki edebilen diaspora milliyetçiliğinin özgün örneklerini sergilemektedirler. Türkiye’de gitgide çeşitlilik arzeden Çerkes STK’larının artan sayısından dahi anlayabileceğimiz üzere, Türkiye Çerkesleri arasında diaspora milliyetçiliği yükseliş göstermektedir. Çerkesler, bu süreçte Türkiye’nin ve Rusya’nın demokratik gelişim süreçlerinden etkilenirken aynı zamanda bu süreçlere katkılar sunacaktır.