düşünüldüğü kadar zor olmayan bir deneyimdir. genellikle türkiye'de üniversite okuyup mezun olabilmiş insanların gerçekleştirdiği eylemdir. bu fikir aklınıza ilk girdiği andan itibaren adeta bir bağımlı gibi ona ulaşmak ve onu gerçekleştirmenin size vereceği orgazm hissini bir an önce yaşamak istersiniz.. sonra araştırmaya başlarsınız -nasıl giderim? -nasıl ederim? ulan cebimizde para da yok..gibi sorulardan sonra önce bir ailenizi yoklarsınız sonra sağda solda insanların agzını yoklarsınız.. -aga amaerika'ya mı gitsek ya? ve bunu tam da ekonomik durumu sizden bir tık üst olan arkadaşınıza teklif edersiniz. buradaki amaç durumu bir tık iyi edince olayların nasıl gelişeceğini önceden görme isteğidir. ve durumun çok da vahim olmadığını görürsünüz.
işte bu deneyimi size bir tık öteden anlatacağım
amerika'ya gitmek hayal değil kanka.. durumu bir tık iyi edersen sende los angeles'a gidip beverly hills pankartının önünde resim çekebilir. santa monica beach'te check in yapabilirsin. las vegas'ta kumardan para vurup o paranın yarısıyla vegas'ta limo kiralayıp 2 gr kokain ve iki güzel manita artık meşrebine göre gay lezbiyen mazoşist sadist her türlüsü var takılır. kalan parayla da san diego'da cigaranın dibine vururken beachlerde takılabilirsin.
şimdi güzel insan sana oraya nasıl gideceğini söyleyeyim. bu güzel hayalini betimlediğin hayat o kadar da basit değil. vizesi var, konaklaması var, uçak bileti var bunlar hep para!! ve senin oraya tek başına gitmeyi başaramayacağını bilen benim gibi bir kaç kapitalist kapanlarını açmış seni bekliyorlar. ama bugün kafam güzel olduğu için sana oraya gitmenin kolaylıklarından bahsedeceğim ve sende umarım bunları okuyup amerika'da kafan güzelken bir nefeste benim için içersin.
vize almak için amerika, senden oradaki bir dil okuluna kayıt yaptırmış olmanı bekliyor. elinde bunu kanıtlayıcı şekilde ifade eden bir öğrenci belgesi (bkz: i20 belgesi) olması lazım. bunu yapmak çok basit butik çalışan firmalarla iletişime geç veya gideceğin okulda okuyan bir türk bul sosyal medyadan sen büyük bir stalkersin. instagram konumlarından hastaglerden okulun sosyal medya takipçilerinden bulabilirsin. onlardan rica et sana pasaportum fotoğrafını ve banka mektubunu mail olarak göndersem kaydını yapar ve kayıt belgesini yanında getirir misin ? bu size minimum 75$ dolar kar ettirir. yada butik firmadan bu belgeyi 75$'a alabilirsin. sonra bu belgeyle birlikte konsolosluktan vize randevusu alman gerekiyor. (bkz: ds-160 formu) gibi ayrıntılı bir form doldurman gerekiyor bu form çok önemli her bilginin tutarlı olması gerekiyor güvenilir bir imaj vermen gerekiyor. işin var mı ? sigortan var mı ? öğrenci misin? v.s güven verici bilgileri önemsiyorlar başına bela olacak birini almak istemiyor ülkesine adamlar bu kadar basit.
öğrenci olmak en büyük avantajın öğrenciye yarının insanlarına çok güveniyorlar. özellikle yüksek lisans falan yapıyorsan işin çok kolay. formu doldurup iki hafta içine sana randevu veriyorlar bunun için amerika'ya 360$ ödeme yapıyorsun bunu konsolosluğun web sitesinden online yapıyorsun. bunun 160$'ı vize ücreti 200$ servis ücretidir. vize mülakatına giderken güven verici belgelerinizi yanınızda götürün üstünde isminizin yazdığı bütün resmi belgeleri toplayın. eğer güvenilir bir insan tipine sahipsen ve kendinden emin cevaplar veriyorsan hiç birini sormaycaktır. ama sen yinede götür herhangi bir çarpıcı duruma karşı gardını almış olursun. bir şeyleri kanıtlamanı istedikleri zaman belgen elinde olsun. mülakattan hemen sonra vizeniz onaylandı kağıdını lanet federaller sana söylediği andan itibaren, yüzündeki hafif brad pitt gülümsemesi bundan sonraki hayatının nasıl olacağı ile alakalı spoiler verecektir bazı insanlara. bittimi bitmedi. şimdi uçak bileti çözmen lazım.
türk firmalarını tercih etme ettirme. pahalı amk git gel 1300$ bilet mi olur. kanımızı içiyor şerefsizler. alanları da anlamıyorum. gidip ingiliz kraliyet ailesine mensup british airways gibi firmalarla (bkz: lordlar kamarası)'nda takılmak varken ne gerek var (bkz: thy)'den bilet almaya. 650 $'a hatta daha ucuza bu bok ülkeden california'ya gidiş dönüş uçak bileti alabilirsin. (bkz: türkiye'den siktir olup gitmek) bileti aldın bitti mi hayır. şimdi başını koyacak bir eve ihtiyacın var. hemen şu tarz sitelerden ev arkadaşı arayanlar evini odasını kiraya verenleri araştır. sosyal medya üzerinden iletişime geç bir şekilde ve anlaşmaya çalış. bunu ingilizcesi iyi ve daha önceden amerika'da bu deneyimi yaşamış insanlardan yardım alarak türkiye'de yapabilirsin. veya bunun gibi öğrenci yurtları 'dan rezervasyon yapabilirsin. yurt ev oda ortalama 400 $ - 700$ arası kaliteye bütçene göre bulmaya çalış. çok güzel veya çok yakşıklıysan sosyal medyadan gideceğin şehirdeki insanlara yazabilirsin herşey bedavaya gelebilir. sosyal medyadan manita yapma yeteneğine sahipsen amerikan rüyasını çılgınca yaşayabilirsin. sonra evi de ayarlayınca herşey çözülmüş oluyor. amerikalı çevre edinmeye çalış. yerelleşmeye çalış. vize tamam uçak bileti tamam ev tamam artık bundan sonrası sen ve amerika daha fazla spoiler vermek istemiyorum. tek tavsiyem kısa süre orada kalacaksan (bkz: yes man)
çok yakında (bkz: amerika'da iş bulmak), (bkz: amerika'da evlenmek) başlıklarında görüşürüz.
işte bu deneyimi size bir tık öteden anlatacağım
amerika'ya gitmek hayal değil kanka.. durumu bir tık iyi edersen sende los angeles'a gidip beverly hills pankartının önünde resim çekebilir. santa monica beach'te check in yapabilirsin. las vegas'ta kumardan para vurup o paranın yarısıyla vegas'ta limo kiralayıp 2 gr kokain ve iki güzel manita artık meşrebine göre gay lezbiyen mazoşist sadist her türlüsü var takılır. kalan parayla da san diego'da cigaranın dibine vururken beachlerde takılabilirsin.
şimdi güzel insan sana oraya nasıl gideceğini söyleyeyim. bu güzel hayalini betimlediğin hayat o kadar da basit değil. vizesi var, konaklaması var, uçak bileti var bunlar hep para!! ve senin oraya tek başına gitmeyi başaramayacağını bilen benim gibi bir kaç kapitalist kapanlarını açmış seni bekliyorlar. ama bugün kafam güzel olduğu için sana oraya gitmenin kolaylıklarından bahsedeceğim ve sende umarım bunları okuyup amerika'da kafan güzelken bir nefeste benim için içersin.
vize almak için amerika, senden oradaki bir dil okuluna kayıt yaptırmış olmanı bekliyor. elinde bunu kanıtlayıcı şekilde ifade eden bir öğrenci belgesi (bkz: i20 belgesi) olması lazım. bunu yapmak çok basit butik çalışan firmalarla iletişime geç veya gideceğin okulda okuyan bir türk bul sosyal medyadan sen büyük bir stalkersin. instagram konumlarından hastaglerden okulun sosyal medya takipçilerinden bulabilirsin. onlardan rica et sana pasaportum fotoğrafını ve banka mektubunu mail olarak göndersem kaydını yapar ve kayıt belgesini yanında getirir misin ? bu size minimum 75$ dolar kar ettirir. yada butik firmadan bu belgeyi 75$'a alabilirsin. sonra bu belgeyle birlikte konsolosluktan vize randevusu alman gerekiyor. (bkz: ds-160 formu) gibi ayrıntılı bir form doldurman gerekiyor bu form çok önemli her bilginin tutarlı olması gerekiyor güvenilir bir imaj vermen gerekiyor. işin var mı ? sigortan var mı ? öğrenci misin? v.s güven verici bilgileri önemsiyorlar başına bela olacak birini almak istemiyor ülkesine adamlar bu kadar basit.
öğrenci olmak en büyük avantajın öğrenciye yarının insanlarına çok güveniyorlar. özellikle yüksek lisans falan yapıyorsan işin çok kolay. formu doldurup iki hafta içine sana randevu veriyorlar bunun için amerika'ya 360$ ödeme yapıyorsun bunu konsolosluğun web sitesinden online yapıyorsun. bunun 160$'ı vize ücreti 200$ servis ücretidir. vize mülakatına giderken güven verici belgelerinizi yanınızda götürün üstünde isminizin yazdığı bütün resmi belgeleri toplayın. eğer güvenilir bir insan tipine sahipsen ve kendinden emin cevaplar veriyorsan hiç birini sormaycaktır. ama sen yinede götür herhangi bir çarpıcı duruma karşı gardını almış olursun. bir şeyleri kanıtlamanı istedikleri zaman belgen elinde olsun. mülakattan hemen sonra vizeniz onaylandı kağıdını lanet federaller sana söylediği andan itibaren, yüzündeki hafif brad pitt gülümsemesi bundan sonraki hayatının nasıl olacağı ile alakalı spoiler verecektir bazı insanlara. bittimi bitmedi. şimdi uçak bileti çözmen lazım.
türk firmalarını tercih etme ettirme. pahalı amk git gel 1300$ bilet mi olur. kanımızı içiyor şerefsizler. alanları da anlamıyorum. gidip ingiliz kraliyet ailesine mensup british airways gibi firmalarla (bkz: lordlar kamarası)'nda takılmak varken ne gerek var (bkz: thy)'den bilet almaya. 650 $'a hatta daha ucuza bu bok ülkeden california'ya gidiş dönüş uçak bileti alabilirsin. (bkz: türkiye'den siktir olup gitmek) bileti aldın bitti mi hayır. şimdi başını koyacak bir eve ihtiyacın var. hemen şu tarz sitelerden ev arkadaşı arayanlar evini odasını kiraya verenleri araştır. sosyal medya üzerinden iletişime geç bir şekilde ve anlaşmaya çalış. bunu ingilizcesi iyi ve daha önceden amerika'da bu deneyimi yaşamış insanlardan yardım alarak türkiye'de yapabilirsin. veya bunun gibi öğrenci yurtları 'dan rezervasyon yapabilirsin. yurt ev oda ortalama 400 $ - 700$ arası kaliteye bütçene göre bulmaya çalış. çok güzel veya çok yakşıklıysan sosyal medyadan gideceğin şehirdeki insanlara yazabilirsin herşey bedavaya gelebilir. sosyal medyadan manita yapma yeteneğine sahipsen amerikan rüyasını çılgınca yaşayabilirsin. sonra evi de ayarlayınca herşey çözülmüş oluyor. amerikalı çevre edinmeye çalış. yerelleşmeye çalış. vize tamam uçak bileti tamam ev tamam artık bundan sonrası sen ve amerika daha fazla spoiler vermek istemiyorum. tek tavsiyem kısa süre orada kalacaksan (bkz: yes man)
çok yakında (bkz: amerika'da iş bulmak), (bkz: amerika'da evlenmek) başlıklarında görüşürüz.
1. öğretmen yetiştiren fakültelerin işlevselsizliği
2. yapılan stajların sözde staj olması
3. öğretim programlarının işlevselsizliği
4. ders kitaplarının işlevselsizliği
5. öğretmen kılavuz kitabı saçmalığı
6. '' benim çocuğum ..... '' ile başlayan sonu gelmeyen cümleleri kuran ebeveynler.
diye uzayıp gidebilecek sorunlar.
ayrıca yeni mezun olan ve göreve yeni başlayan şahsım için yüzüme tokat gibi çarpan sorunlardır da.
ilk gün heyecanla tin tin tin sınıfa girdim tanışma, oyunlar derken günü bitirdik. 2. gün, 3. gün derken bir baktım cuma günü olmuş ve ben sınıf defteri denen şeyi tamamen unutmuşum. teeee yıllar önce sınıf defterini bununla doldururum dediğim meşhur kalemimi çıkardım ve açtım ve defteri. önce biraz birbirimize baktık, sonra biraz daha, biraz daha... lan? ben sınıf defteri doldurmayı bilmiyorum ki.halbuki stajda yaptım. yaptım değil mi? orada her şeyi öğrenmiş olmam lazımdı değil mi? diyerek ilk bomba patladı
öğretmenler odasına gidiyorum. yeniyim daha, konuşmaktan ziyade dinliyorum... allahım o da ne? bütün zümrelerim, anlaşmışlar gibi, aynı sayfada haftayı kapatmış. ama nasıl olur? hani her çocuk özeldi? hani sınıflarımız homojen değildi? hani öğretim programlarının esnekliği?
sorunu hala kendimde arayıp dururken ikinci haftaya giriyoruz. demokrasi dediğimiz değerli kavramı anlatacağım kuzucuklarıma ama nasıl? kılavuz kitabım var çok şükür... açmaz olaydım. demokrasi, demokratik çözümler,uygulamalar tüm bunları anlatmak için bana önerilen süre bir ders saati. bu bir ders saatinde ders kitabındaki soruları cevaplayıp, çalışma kitabındaki etkinleri yapıp, okulumuzdaki demokratik uygulamalardan birinin resmini çizeceğiz. ha bir de fakültede öğrendiğim öğretim tekniklerini de uygulamam lazım...
neyse diyip meslek aşkı ile başlıyorum bir sonraki haftaya. veliler haftalar geçmesine rağmen çocuklarını her gün sınıfın içine kadar getirip, sırasına oturtmaya kararlı. başa çıkamıyorum. ama bugün bir farklılık var. velim sinirli. yanına gidip konuşacağım ama ben gitmeden başlıyor kükremeye '' benim çocuğum.............'' , '' benim çocuğuma kimse .............. '' o cümle kurdukça ben sakinliğimi korumak için inanılmaz bir savaş veriyorum. velim diğer bir öğrencimin yanına gidip '' bir daha benim çocuğumla alay edersen seninle görüşürüz'' diyerek kulağını çekiyor. '' sizin bu sınıfta bir evladınız varsa benim yirmi beş evladım var, dokundurmaaamm !!! '' diyerek sinirle,en sert çıkışımı yapıp kadını sınıftan çıkartıyorum.
hala şokunu atlamadığım ve beş haftada yaşadığım sorunlar. gelecek günlerde ideallerimi kaybetmekten korkuyorum sözlük.
2. yapılan stajların sözde staj olması
3. öğretim programlarının işlevselsizliği
4. ders kitaplarının işlevselsizliği
5. öğretmen kılavuz kitabı saçmalığı
6. '' benim çocuğum ..... '' ile başlayan sonu gelmeyen cümleleri kuran ebeveynler.
diye uzayıp gidebilecek sorunlar.
ayrıca yeni mezun olan ve göreve yeni başlayan şahsım için yüzüme tokat gibi çarpan sorunlardır da.
ilk gün heyecanla tin tin tin sınıfa girdim tanışma, oyunlar derken günü bitirdik. 2. gün, 3. gün derken bir baktım cuma günü olmuş ve ben sınıf defteri denen şeyi tamamen unutmuşum. teeee yıllar önce sınıf defterini bununla doldururum dediğim meşhur kalemimi çıkardım ve açtım ve defteri. önce biraz birbirimize baktık, sonra biraz daha, biraz daha... lan? ben sınıf defteri doldurmayı bilmiyorum ki.halbuki stajda yaptım. yaptım değil mi? orada her şeyi öğrenmiş olmam lazımdı değil mi? diyerek ilk bomba patladı
öğretmenler odasına gidiyorum. yeniyim daha, konuşmaktan ziyade dinliyorum... allahım o da ne? bütün zümrelerim, anlaşmışlar gibi, aynı sayfada haftayı kapatmış. ama nasıl olur? hani her çocuk özeldi? hani sınıflarımız homojen değildi? hani öğretim programlarının esnekliği?
sorunu hala kendimde arayıp dururken ikinci haftaya giriyoruz. demokrasi dediğimiz değerli kavramı anlatacağım kuzucuklarıma ama nasıl? kılavuz kitabım var çok şükür... açmaz olaydım. demokrasi, demokratik çözümler,uygulamalar tüm bunları anlatmak için bana önerilen süre bir ders saati. bu bir ders saatinde ders kitabındaki soruları cevaplayıp, çalışma kitabındaki etkinleri yapıp, okulumuzdaki demokratik uygulamalardan birinin resmini çizeceğiz. ha bir de fakültede öğrendiğim öğretim tekniklerini de uygulamam lazım...
neyse diyip meslek aşkı ile başlıyorum bir sonraki haftaya. veliler haftalar geçmesine rağmen çocuklarını her gün sınıfın içine kadar getirip, sırasına oturtmaya kararlı. başa çıkamıyorum. ama bugün bir farklılık var. velim sinirli. yanına gidip konuşacağım ama ben gitmeden başlıyor kükremeye '' benim çocuğum.............'' , '' benim çocuğuma kimse .............. '' o cümle kurdukça ben sakinliğimi korumak için inanılmaz bir savaş veriyorum. velim diğer bir öğrencimin yanına gidip '' bir daha benim çocuğumla alay edersen seninle görüşürüz'' diyerek kulağını çekiyor. '' sizin bu sınıfta bir evladınız varsa benim yirmi beş evladım var, dokundurmaaamm !!! '' diyerek sinirle,en sert çıkışımı yapıp kadını sınıftan çıkartıyorum.
hala şokunu atlamadığım ve beş haftada yaşadığım sorunlar. gelecek günlerde ideallerimi kaybetmekten korkuyorum sözlük.
insanoğlunun ilk çağlarda hayvanları eğiterek ehlileştirilmeleri ve sonrasında kendi ürettikleri insanlarında eğitime ihtiyacının olduğunu düşünmeleri sonucunda ortaya çıkan sorunlar silsilesinin ortadan kaldırılması durumudur. bu sorunlar silsilesi sadece türkiye'nin değil tüm dünyanın sorunudur. eğitimli insanların ölüm makinesine dönüşmesi sonucu ortaya çıkan sorunları ortadan kaldıracak bir eylemdir. dünya üzerindeki her insanın köylü olmasını savunan görüştür. (bkz: köylü milletin efendisidir.)
"üçüncü dünya savaşında hangi silahların kullanıldığının önemi yok. dördüncü dünya savaşı taş ve sopalarla olacak" (bkz: albert einstein)
eğitim sistemi Bir insanın başka bir insanı eğitmeyi kendine görev edinmesiyle ortaya çıkmıştır. gereksizdir. hiç bir insanın eğitime ihityacı yoktur. eğitim kavramını dünya literatüründen kaldırırsak dünya daha yaşanılabilir bir hal alacaktır. insanoğlu doğal seleksiyonuna bırakılırsa dünya normalleşme evresine geçecektir. nüfus azalacak savaşlar olmayacak. doğa kendini yenileyecektir. ilk çağ insanları gibi yaşamak gerçekten daha mantıklı geliyor bazen. teknolojinin hayatımızı kolaylaştırması sonucu ödenen bedellerin daha ağır olması savaşlar yıkımlar v.s buna örnektir.
insanoğlunun olmazsa olması toprak, ateş, su ve havadır. (bkz: ne oldu zoruna mı gitti) insan hayatını bu dört maddeyle sürdürebilir. bunlar onun için daha sağlıklı ve sürdürülebilirdir.
hastalık ve salgınların olması yine insanların doğayı bilinçsiz kullanımıyla alakalıdır. doğaya uyum sağlamak insani bir iç güdüdür. kedilerin sıçtıkları yeri toprakla örtmesi hayvani bir içgüdü olduğu gibi. eğitim olmayınca insanlar hayvanlar gibi yaşamaz insan yine insan gibi yaşar eker biçer gezer birlikte yaşama eylemini gerçekleştirebilir. dağ köylerinde organik bir hayat süren köylüleri buna örnek verebiliriz.
"üçüncü dünya savaşında hangi silahların kullanıldığının önemi yok. dördüncü dünya savaşı taş ve sopalarla olacak" (bkz: albert einstein)
eğitim sistemi Bir insanın başka bir insanı eğitmeyi kendine görev edinmesiyle ortaya çıkmıştır. gereksizdir. hiç bir insanın eğitime ihityacı yoktur. eğitim kavramını dünya literatüründen kaldırırsak dünya daha yaşanılabilir bir hal alacaktır. insanoğlu doğal seleksiyonuna bırakılırsa dünya normalleşme evresine geçecektir. nüfus azalacak savaşlar olmayacak. doğa kendini yenileyecektir. ilk çağ insanları gibi yaşamak gerçekten daha mantıklı geliyor bazen. teknolojinin hayatımızı kolaylaştırması sonucu ödenen bedellerin daha ağır olması savaşlar yıkımlar v.s buna örnektir.
insanoğlunun olmazsa olması toprak, ateş, su ve havadır. (bkz: ne oldu zoruna mı gitti) insan hayatını bu dört maddeyle sürdürebilir. bunlar onun için daha sağlıklı ve sürdürülebilirdir.
hastalık ve salgınların olması yine insanların doğayı bilinçsiz kullanımıyla alakalıdır. doğaya uyum sağlamak insani bir iç güdüdür. kedilerin sıçtıkları yeri toprakla örtmesi hayvani bir içgüdü olduğu gibi. eğitim olmayınca insanlar hayvanlar gibi yaşamaz insan yine insan gibi yaşar eker biçer gezer birlikte yaşama eylemini gerçekleştirebilir. dağ köylerinde organik bir hayat süren köylüleri buna örnek verebiliriz.
türkiye'de yaşayan her canlının içinde bulunduğu sistemdir. bu canlıların içinde hayvanlarda mevcuttur. takip etmek hayvani bir içgüdüdür. örneğin elinizi yukarı kaldırdığınızda kedi köpek ve diğer hayvanlar sürekli elinizi takip eder, ve elinizde mama veya dikkat çekici bir şey varsa hayvanlar ilgisini başka yöne kaçırmaz sürekli sizi takip eder. azar azar verdiğiniz mamayla hayvanları eğitebilir ve ona verdiğiniz cezalarla uygulamak istediğiniz kurallarınızı gerçekleştirebilirsiniz.. insanlar için yapılanda budur. el yukarı kaldırılır (bkz: rabia selamı) çeşitli mama ve ısıtıcı materyallerle (bkz: makarna ve kömürle devlet yönetmek) insanlar eğitilir. ve iyi eğitilmiş bir insanla herşeyi yapabilirsiniz. iyi eğitilmiş bir türk dünyaya bedel olabilir.
tev olarak da bilinen kurum.
öyle saygın bir kurumdur ki gerek başarı bursu sağlaması olsun gerek üstün zekalı çocukların teşhisi ve eğitimi olsun, abuk eğitim sistemimizde iyi şeyler de oluyor dedirtir.
kendilerinden yaklaşık 5 sene burs almış biri olarak şükranlarımı sunmayı borç bilirim.
öyle saygın bir kurumdur ki gerek başarı bursu sağlaması olsun gerek üstün zekalı çocukların teşhisi ve eğitimi olsun, abuk eğitim sistemimizde iyi şeyler de oluyor dedirtir.
kendilerinden yaklaşık 5 sene burs almış biri olarak şükranlarımı sunmayı borç bilirim.
Medrese/ler islamiyet ve dinin var olduğu günden beri ilmii ve fenni olarak öğrenim hayatının merkezi olmuştur.
İslamiyet için eğitim tanımının en layıkıyla yerine getirildiği yer olan medreseler Türklerin Saltuk Buğra Han ile islamiyete geçiş yaptığı tarihten beri Araplar gibi kıt bir toplumun elinden kurtulmuş ve en şaşalı en işe yarar ve gerçek anlamda en donanımlı eğitimi veren kurum haline gelmiştir. Osmanlı Tarihi boyunca gerek fenni gerek ilmii bir çok eğitimin hakkı verile verile alındığı, değil Türk toprakları dünyaya ünleri yayılmış bir çok alim, fakih ve bilge kişilerin yetiştiği / yetiştirdiği medreseler yükseliş devri bittikten sonra ününü ve hakkını verdiği o muazzam eğitim kaynağı olma tanımını yitirmeye başlamıştir.
Günümüzde cemaatler güdümüyle devam eden rahle başı ilim alma adeti olan medreseler, sadece dini ilimler ile ilgili yetiştirmeyi adet edindiği için yine aynı yerlerden harika islami ilimlere sahip olan ama çarpım tablosunu bilmeyen milyonlar yetişmektedir. Hiç şüphesiz son 100 yıldır bu işin Türkiyedeki en büyük ve en kapsamlı zinciri ismail ağa cemaati ne aittir. Cemaat genel güdüm olarak kadınlara hak tanımayan, şeyhe tapan, kibirli, sakallı ve çarşaf li kadın ve erkeklerlerden oluşmuş gibi gözükse de bu kaypak tayfa cemaatin maalesef sokak tayfasıdir. Tam 11 yıl içlerinde okumuş, mezun olmuş, görev yapmış biri olarak olarak medrese eğitiminin Türkiye başta olmak üzere, Almanya - Hollanda - Fransa gibi ülkelerde öncü ismi bu adamlardir. Türkiyedeki sistemleri cemaatin 70-80li yıllarda liderleri mahmut ustaosmanoğlu tarafından yetiştirilen kadın ve erkek hocaların kendi mezun etme / hocalık belgesi verme hakkı ile merkez kurup, şubelesmesi esasi ile ilerlemektedir. Genel olarak verilen ilimler, dersler ve müfredat her merkezde aynı olsa da bu merkezlerin kendi karar verdiği dersleri ve kitapları müfredata koyma hakkı vardır.
Kişi medreseye ilk başlandiginda yaşa ve seçilecek hafızlık / Arapça gibi bölümlere göre kategorize edilir. Bir ya da iki yıllık ibtidai eğitim denilen günümüz imam hatiplilerin dört yılda bile kat edemediği eğitim, bir yılda öğrenciye verilecek şekilde sistemlenmistir.
İbtidai eğitimin ardından kendinize yakıştırdiginiz bölüme doğru yol alırsınız, naçizane hafızlık yaparım ben diye başlayıp yarıda bırakıp Arapça denen o ilim deryasına lap diye dalmış biri olarak söylüyorum ki bu kurumlar şeyh köpeği olmasa günümüz İslami ilim ve düşünce için en aydınlık eğitimi vermektedir.
Toplamda beş yila tekabül eden Arapça bölümünde adıyla yaşasın diye Arapçayı taaaa Hz. Alinin yazdığı kitaptan öğrenmeye başlarsiniz, tabi siz tek kelime dahi Arapça bilmediğiniz için hoca kişisinin kelime kelime harekelendirme ve Türkçelestirme durumunu not alır, daha sonra aynı yeri notlara bakmadan tercüme etme dercesine gelene kadar çalışır ve ders verirsiniz. Gelelim okutulan kitaplara her birinin neredeyse bin yılı bazılarnin daha fazla zamanı vardır bunlar; Arapça olarak sarf,(emsile, bina, maksut) nahiv (avamil, izhar,) kitaplarını, fıkıh olarak ; büyük islam ilmihali , nuru'l izah, mülteka, haleb'i-i sağir, hadis olarak; sirac'ül müttekin, riyazu's salihin, lü'lü'ül mercan, terhib ve terğip itikat olarak ; nesefi akaidi, şerh'ul emale fikh'ul ekber, sevad'ul azam tefsir olarak ; kuranı kerim meali, celaleyn, ruh'ul beyan
tasavvuf olarak ; mektubat-ı rabbani, kitapları okutulur ve birinci sınıf dışında diğer tüm sınıflarda artık her bir dersin tercumesini kendiniz çıkartmak bulmak ve sözlükten bakarak tanımlamak zorundasinizdir. Tüm bu sistem başta zorlayaci gelse de pratiği esas alan ders sisteminde artık gördüğünüz Arapça dokümanı aynı anda türkçe metin gibi okuyabilir kıvama gelirsiniz. Bu kitapların her birinin lehçesi günümüz erezyon yaşamış Arapçasindan çok uzaktadır. Bazi terimler ve kelimeleri değil sözlükten eski ve yaşlı bilge kişilerin yazit ve bildirgelerinden bile zor ogrenirsiniz. Tüm bu kitaplar sadece yobaz ve örümcek kafalı insanlari yetiştirmek için dizayn edilmiş gibi dursa da akaitte sadece Allah vardır demeyi değil bölünmeyen en küçük parçanın atom olduğunu, hadiste kadınlar pantolon giyemezi değil yıldızların bambaşka bir dili olduğunu, tefsirde hırsızın kolu kesiliri değil dünyayi ve yörüngesini, fıkıhta sakız çiğneyince oruç bozulur mu?'yu değil soğuk kış günlerinde çiftciler abdest alırken ayağını yıkamak zorunda mı değil mi?yi, tasavvufta derviş olmak için kaç kat cübbe giymek gerektiğini değil insan olmak için hoşgörü sahibi olmanın gerektiğini öğrenirsiniz.
Tüm bu kitapların türkçe çevirisi neredeyse yok denecek miktardadir. Ve medrese eğitim sisteminde buna rağmen işleyiş kusursuz ilerler. Tüm bunların yanı sıra dil olarak Arapça, Farsça, Osmanlıca, benim gibi çok kafaya koyarsanız azəri türkçesi de öğreniyorsunuz.
Yine aynı sistemin içinde yer alan kuran tilaveti talimi içinde dünya kuran okuma birincisi olan bir tecvit öğreticisi tarafından bir yıl sadece ses eğitimi alabiliyorsunuz.
Yine çok gayret eder isterseniz sadece bir yıl sırf tarih dersleri aldıginiz bir kampa giriyorsunuz.
Genel itibari ile medrese eğitiminde ben bunu öğretirim diyen yiğidi kimse durdurmayip teklifi değerlendirip örgütlenip o bölümü birden ortaya çıkari veriyorlar. Merkez yönetimindeki tüm büyük hoca denen kişilerin birbirlerine olan bağlılığı ve yarışmak değil de destek olmak esasli duruşu tüm bu ilim deryasınin daralmadan devam etmesini sağlıyor. Okudukça yobazlasani da olan medreseler okudukça ufku açılani ile de meşhur olsun diye bu başlığı buraya iliştiriyorum.
İslamiyet için eğitim tanımının en layıkıyla yerine getirildiği yer olan medreseler Türklerin Saltuk Buğra Han ile islamiyete geçiş yaptığı tarihten beri Araplar gibi kıt bir toplumun elinden kurtulmuş ve en şaşalı en işe yarar ve gerçek anlamda en donanımlı eğitimi veren kurum haline gelmiştir. Osmanlı Tarihi boyunca gerek fenni gerek ilmii bir çok eğitimin hakkı verile verile alındığı, değil Türk toprakları dünyaya ünleri yayılmış bir çok alim, fakih ve bilge kişilerin yetiştiği / yetiştirdiği medreseler yükseliş devri bittikten sonra ününü ve hakkını verdiği o muazzam eğitim kaynağı olma tanımını yitirmeye başlamıştir.
Günümüzde cemaatler güdümüyle devam eden rahle başı ilim alma adeti olan medreseler, sadece dini ilimler ile ilgili yetiştirmeyi adet edindiği için yine aynı yerlerden harika islami ilimlere sahip olan ama çarpım tablosunu bilmeyen milyonlar yetişmektedir. Hiç şüphesiz son 100 yıldır bu işin Türkiyedeki en büyük ve en kapsamlı zinciri ismail ağa cemaati ne aittir. Cemaat genel güdüm olarak kadınlara hak tanımayan, şeyhe tapan, kibirli, sakallı ve çarşaf li kadın ve erkeklerlerden oluşmuş gibi gözükse de bu kaypak tayfa cemaatin maalesef sokak tayfasıdir. Tam 11 yıl içlerinde okumuş, mezun olmuş, görev yapmış biri olarak olarak medrese eğitiminin Türkiye başta olmak üzere, Almanya - Hollanda - Fransa gibi ülkelerde öncü ismi bu adamlardir. Türkiyedeki sistemleri cemaatin 70-80li yıllarda liderleri mahmut ustaosmanoğlu tarafından yetiştirilen kadın ve erkek hocaların kendi mezun etme / hocalık belgesi verme hakkı ile merkez kurup, şubelesmesi esasi ile ilerlemektedir. Genel olarak verilen ilimler, dersler ve müfredat her merkezde aynı olsa da bu merkezlerin kendi karar verdiği dersleri ve kitapları müfredata koyma hakkı vardır.
Kişi medreseye ilk başlandiginda yaşa ve seçilecek hafızlık / Arapça gibi bölümlere göre kategorize edilir. Bir ya da iki yıllık ibtidai eğitim denilen günümüz imam hatiplilerin dört yılda bile kat edemediği eğitim, bir yılda öğrenciye verilecek şekilde sistemlenmistir.
İbtidai eğitimin ardından kendinize yakıştırdiginiz bölüme doğru yol alırsınız, naçizane hafızlık yaparım ben diye başlayıp yarıda bırakıp Arapça denen o ilim deryasına lap diye dalmış biri olarak söylüyorum ki bu kurumlar şeyh köpeği olmasa günümüz İslami ilim ve düşünce için en aydınlık eğitimi vermektedir.
Toplamda beş yila tekabül eden Arapça bölümünde adıyla yaşasın diye Arapçayı taaaa Hz. Alinin yazdığı kitaptan öğrenmeye başlarsiniz, tabi siz tek kelime dahi Arapça bilmediğiniz için hoca kişisinin kelime kelime harekelendirme ve Türkçelestirme durumunu not alır, daha sonra aynı yeri notlara bakmadan tercüme etme dercesine gelene kadar çalışır ve ders verirsiniz. Gelelim okutulan kitaplara her birinin neredeyse bin yılı bazılarnin daha fazla zamanı vardır bunlar; Arapça olarak sarf,(emsile, bina, maksut) nahiv (avamil, izhar,) kitaplarını, fıkıh olarak ; büyük islam ilmihali , nuru'l izah, mülteka, haleb'i-i sağir, hadis olarak; sirac'ül müttekin, riyazu's salihin, lü'lü'ül mercan, terhib ve terğip itikat olarak ; nesefi akaidi, şerh'ul emale fikh'ul ekber, sevad'ul azam tefsir olarak ; kuranı kerim meali, celaleyn, ruh'ul beyan
tasavvuf olarak ; mektubat-ı rabbani, kitapları okutulur ve birinci sınıf dışında diğer tüm sınıflarda artık her bir dersin tercumesini kendiniz çıkartmak bulmak ve sözlükten bakarak tanımlamak zorundasinizdir. Tüm bu sistem başta zorlayaci gelse de pratiği esas alan ders sisteminde artık gördüğünüz Arapça dokümanı aynı anda türkçe metin gibi okuyabilir kıvama gelirsiniz. Bu kitapların her birinin lehçesi günümüz erezyon yaşamış Arapçasindan çok uzaktadır. Bazi terimler ve kelimeleri değil sözlükten eski ve yaşlı bilge kişilerin yazit ve bildirgelerinden bile zor ogrenirsiniz. Tüm bu kitaplar sadece yobaz ve örümcek kafalı insanlari yetiştirmek için dizayn edilmiş gibi dursa da akaitte sadece Allah vardır demeyi değil bölünmeyen en küçük parçanın atom olduğunu, hadiste kadınlar pantolon giyemezi değil yıldızların bambaşka bir dili olduğunu, tefsirde hırsızın kolu kesiliri değil dünyayi ve yörüngesini, fıkıhta sakız çiğneyince oruç bozulur mu?'yu değil soğuk kış günlerinde çiftciler abdest alırken ayağını yıkamak zorunda mı değil mi?yi, tasavvufta derviş olmak için kaç kat cübbe giymek gerektiğini değil insan olmak için hoşgörü sahibi olmanın gerektiğini öğrenirsiniz.
Tüm bu kitapların türkçe çevirisi neredeyse yok denecek miktardadir. Ve medrese eğitim sisteminde buna rağmen işleyiş kusursuz ilerler. Tüm bunların yanı sıra dil olarak Arapça, Farsça, Osmanlıca, benim gibi çok kafaya koyarsanız azəri türkçesi de öğreniyorsunuz.
Yine aynı sistemin içinde yer alan kuran tilaveti talimi içinde dünya kuran okuma birincisi olan bir tecvit öğreticisi tarafından bir yıl sadece ses eğitimi alabiliyorsunuz.
Yine çok gayret eder isterseniz sadece bir yıl sırf tarih dersleri aldıginiz bir kampa giriyorsunuz.
Genel itibari ile medrese eğitiminde ben bunu öğretirim diyen yiğidi kimse durdurmayip teklifi değerlendirip örgütlenip o bölümü birden ortaya çıkari veriyorlar. Merkez yönetimindeki tüm büyük hoca denen kişilerin birbirlerine olan bağlılığı ve yarışmak değil de destek olmak esasli duruşu tüm bu ilim deryasınin daralmadan devam etmesini sağlıyor. Okudukça yobazlasani da olan medreseler okudukça ufku açılani ile de meşhur olsun diye bu başlığı buraya iliştiriyorum.
1944 yılında ortaöğretime öğretmen yetiştirmek için kurulmuş enstitü. adını cumhuriyetimizin ilk milli eğitim bakanı mustafa necati bey’den almaktadır.
enstitü, 1980-1981 yılında Yüksek Öğretmen Okulları kurumu bünyesine katılmıştır. 20 Temmuz 1982 yılında Necatibey Eğitim Fakültesi adı ile uludağ üniversitesi bünyesine katılan Kurum, 1992 yılında balıkesir üniversitesi'nin kurulması ile Balıkesir Üniversitesi çatısı altında hizmet vermeye devam ediyor.
Ayrıca muharrem ince’nin 1986 yılında mezun olduğu fakültedir.
enstitü, 1980-1981 yılında Yüksek Öğretmen Okulları kurumu bünyesine katılmıştır. 20 Temmuz 1982 yılında Necatibey Eğitim Fakültesi adı ile uludağ üniversitesi bünyesine katılan Kurum, 1992 yılında balıkesir üniversitesi'nin kurulması ile Balıkesir Üniversitesi çatısı altında hizmet vermeye devam ediyor.
Ayrıca muharrem ince’nin 1986 yılında mezun olduğu fakültedir.
dersleri internet üzerinden takip edip yine vize sınavlarını da internet üzerinden gerçekleştirdiğimiz fakültelerdir.
Fakülteye sadece final sınavları için gidilmektedir. Diğer bütün işlemler fakülteye bağlı otomasyon sistemleri üzerinden online olarak gerçekleştirilmektedir.
Fakülteye sadece final sınavları için gidilmektedir. Diğer bütün işlemler fakülteye bağlı otomasyon sistemleri üzerinden online olarak gerçekleştirilmektedir.
yurtdışında dil eğitimi almış tecrübeli gezginlerin, bu şekilde dil eğitimi almak isteyenleri bilgilendireceği başlık olmasını diliyorum.
kendimce birkaç tüyo vererek başlayayım. kanımca bu işleri aracı ya da eğitim danışmanlık firması sokmayarak da yapabilirsiniz. konaklama ve sosyal hayatın ucuz olduğunu düşündüğünüz ülke, eyalet, şehiri gözünüze kestirin. bunun için google bulunmaz fırsat. daha sonra google haritaları açarak o bölgede “language school” yazıp aratın. o bölgedeki neredeyse tüm yabancı dil eğitimi veren okul veya kursları haritada gösterecektir. daha sonra web sitelerinden contact kurarak ön başvuru yapabilirsiniz. pek çok okul başvuru sırasından bazı evraklar göndermenizi isteyecektir ve tabi belirttikleri hesaba bir miktar da para. ancak neredeyse tüm okul veya kurslar, vize çıkmaması halinde bu ücreti iade edeceğini belirtiyor. amerika’da şu anda haftada 25-26 saat eğitim veren kursların/okulların aylık istediği ücret ortalama 450 dolar.
kendimce birkaç tüyo vererek başlayayım. kanımca bu işleri aracı ya da eğitim danışmanlık firması sokmayarak da yapabilirsiniz. konaklama ve sosyal hayatın ucuz olduğunu düşündüğünüz ülke, eyalet, şehiri gözünüze kestirin. bunun için google bulunmaz fırsat. daha sonra google haritaları açarak o bölgede “language school” yazıp aratın. o bölgedeki neredeyse tüm yabancı dil eğitimi veren okul veya kursları haritada gösterecektir. daha sonra web sitelerinden contact kurarak ön başvuru yapabilirsiniz. pek çok okul başvuru sırasından bazı evraklar göndermenizi isteyecektir ve tabi belirttikleri hesaba bir miktar da para. ancak neredeyse tüm okul veya kurslar, vize çıkmaması halinde bu ücreti iade edeceğini belirtiyor. amerika’da şu anda haftada 25-26 saat eğitim veren kursların/okulların aylık istediği ücret ortalama 450 dolar.
ülkemizin eğitim sisteminden kopup, yabancı dil, yeni kültürler öğrenip, yeni yerler gezmenin, türkiyede alışık olduğunuz vizyondan farklı bir vizyonla karşılaşıp, kendinizi geliştirebileceğiniz bir eğitim şekli. üniversite zamanlarımda çok istemiştim fakat, gidemedim. giden arkadaşlarımın da kendilerine kattıklarını görüp sürekli kıskandım. fırsatınız varsa gidin saygıdeğer yazarlar.