Fenerbahçe Doğuş'un 81-70 kazandığı euroleague karşılaşması.
nam-ı diğer tombik
türkiyede içilen 10 bardak biranın 8 i efes diyorlar...
saklama kabının üzerinde % 7,5 alkollu diyen güzel içececek.
1969 yılında istanbul ve izmir'de üretime başlamış ve hala alkollü içecekler piyasasını (özellikle dağıtım alanında) domine eden içecek markası.
firmanın ilk ve uzun süreli reklamı "bira bu kapağın altında" olmuştur. bu reklam, tema olarak lucky strikes sigarasının reklamı olan "it's toasted" reklamına benzemektedir. mantık olarak bu reklam türü sadece yönlendirici olmakta, "bira burada" veya "bu tütün kavrulmuştur" gibisinden ürünün ne olumlu (kafa yapar vb.) ne olumsuz özelliklerine (siroz, kanser yapar vb.) vurgu yapılmaktadır.
markanın vakti zamanında resmi sitesi olan www.efespilsen.com.tr adresine 11 haziran 2013 tarihli ve 6487 sayılı resmi gazetede yayımlanan "alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamaz." hükmü çerçevesinde erişim sağlanamamaktadır. aynı yönetmelik çevresinde ceza gelmeden reklamı yapılması amaçlanmış ve ürünün reklamı gazetelere markasız reklam şişesi konularak verilmiş "biz ismini, logosunu görmesek de adını ve tadını biliriz" benzeri bir slogan ile reklam verilmiştir.
anadolu efes firması ayrıca nisan 2017'de aldığı karar ile istanbul'daki fabrikasını kapatmış ve 12 milyon tl'ye yakın tazminat ödemiştir. kapadığı fabrikasındaki üretimi de diğer 3 fabrikası olan adana, ankara ve izmir'e kaydırmıştır.
işbu entrynin girilmesinin amaçlarından biri bu iki üretim tesisinden çıkan ürünler arasında lezzet farkı bulunduğunu vurgulamak amaçlıdır. %95'i su olan biranın ankara suyuyla veya izmir suyuyla yapılmış olması arasında muhakkak ki bir fark vardır ve izmir suyu ile yapılanın tadı daha güzeldir.
gel gelelim bunu nereden nasıl anlarız noktasına. ürünün dağıtım merkezinin her şişe üzerine vurduğu bir seri numarası bulunmaktadır. eğer içtiğiniz bira (diğer markalar için de durum geçerlidir) tr06 ile başlıyorsa bilmeniz gereken şey suyu pek iyi olmayan ankara suyundan yapılan birayı içtiğinizdir. doğal olarak izmir'de üretilmiş biranın üzerinde tr35 ibaresi bulunacaktır.
peşinen izmir'in de suyu iyi değildir diyen olacaktır belki ama ankara suyundan yapılan biradan daha iyi olduğu bu markayı kullanan kişiler tarafından bilinmesi gereken bir önermedir.
firmanın ilk ve uzun süreli reklamı "bira bu kapağın altında" olmuştur. bu reklam, tema olarak lucky strikes sigarasının reklamı olan "it's toasted" reklamına benzemektedir. mantık olarak bu reklam türü sadece yönlendirici olmakta, "bira burada" veya "bu tütün kavrulmuştur" gibisinden ürünün ne olumlu (kafa yapar vb.) ne olumsuz özelliklerine (siroz, kanser yapar vb.) vurgu yapılmaktadır.
markanın vakti zamanında resmi sitesi olan www.efespilsen.com.tr adresine 11 haziran 2013 tarihli ve 6487 sayılı resmi gazetede yayımlanan "alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamaz." hükmü çerçevesinde erişim sağlanamamaktadır. aynı yönetmelik çevresinde ceza gelmeden reklamı yapılması amaçlanmış ve ürünün reklamı gazetelere markasız reklam şişesi konularak verilmiş "biz ismini, logosunu görmesek de adını ve tadını biliriz" benzeri bir slogan ile reklam verilmiştir.
anadolu efes firması ayrıca nisan 2017'de aldığı karar ile istanbul'daki fabrikasını kapatmış ve 12 milyon tl'ye yakın tazminat ödemiştir. kapadığı fabrikasındaki üretimi de diğer 3 fabrikası olan adana, ankara ve izmir'e kaydırmıştır.
işbu entrynin girilmesinin amaçlarından biri bu iki üretim tesisinden çıkan ürünler arasında lezzet farkı bulunduğunu vurgulamak amaçlıdır. %95'i su olan biranın ankara suyuyla veya izmir suyuyla yapılmış olması arasında muhakkak ki bir fark vardır ve izmir suyu ile yapılanın tadı daha güzeldir.
gel gelelim bunu nereden nasıl anlarız noktasına. ürünün dağıtım merkezinin her şişe üzerine vurduğu bir seri numarası bulunmaktadır. eğer içtiğiniz bira (diğer markalar için de durum geçerlidir) tr06 ile başlıyorsa bilmeniz gereken şey suyu pek iyi olmayan ankara suyundan yapılan birayı içtiğinizdir. doğal olarak izmir'de üretilmiş biranın üzerinde tr35 ibaresi bulunacaktır.
peşinen izmir'in de suyu iyi değildir diyen olacaktır belki ama ankara suyundan yapılan biradan daha iyi olduğu bu markayı kullanan kişiler tarafından bilinmesi gereken bir önermedir.
yıllarca milli biramız olarak destek verdiğimiz, yurt dışında gördüğümüzde bir tebessümle yaklaştığımız efes pilsen'in bağlı olduğu şirketler grubu olan anadolu grubu'nun yönetim kurulu başkanı tuncay özilhan'ın hükümet yetkililerine, evde bira yapımına karşı cephe alacak açıklamalar yapmasına müteakip twitter, facebook, instagram ve sosyal sözlükler üzerinde başlatılmış boykot.
(bkz: evde yemek vergi kaybına neden oluyor kısıtlansın)
hangi biralar mevcut bu boykotta?
yerli
efes pilsen
efes pilsen fıçı
efes pilsen özel seri: 10
efes pilsen pastörsüz
efes malt
efes lıght
efes brewmaster serisi red ale
efes brewmaster serisi amber ale
efes brewmaster serisi whıte ale
bomontı %100 malt
bomontı filtresiz %100 malt
bomonti red ale %100 malt
yabancı
mıller genuıne draft
beck's
velcopopovıcky kozel
grolsch
yüksek alkollü
efes xtra
efes xtra shot
amsterdam navıgator
özel ürünler
duvel
peronı nastro azzurro
samuel adams boston lager
erdınger
ekonomik
marmara gold %100 malt
marmara 34
(bkz: evde yemek vergi kaybına neden oluyor kısıtlansın)
hangi biralar mevcut bu boykotta?
yerli
efes pilsen
efes pilsen fıçı
efes pilsen özel seri: 10
efes pilsen pastörsüz
efes malt
efes lıght
efes brewmaster serisi red ale
efes brewmaster serisi amber ale
efes brewmaster serisi whıte ale
bomontı %100 malt
bomontı filtresiz %100 malt
bomonti red ale %100 malt
yabancı
mıller genuıne draft
beck's
velcopopovıcky kozel
grolsch
yüksek alkollü
efes xtra
efes xtra shot
amsterdam navıgator
özel ürünler
duvel
peronı nastro azzurro
samuel adams boston lager
erdınger
ekonomik
marmara gold %100 malt
marmara 34
izmir’in selçuk ilçesinde bulunan 8000 yıllık antik yunan kentidir. 2015 yılında unesco tarafından dünya mirası olarak tescillenmiştir.
özellikle tiyatro ve kütüphanesi büyüleyicidir. hala gidip görmeyeniniz varsa lütfen ilk tatilinizde oraya gidin.
özellikle tiyatro ve kütüphanesi büyüleyicidir. hala gidip görmeyeniniz varsa lütfen ilk tatilinizde oraya gidin.
tanım: hayatın en temel parçası.
bunun haricinde, kurumumda gerçekleşen seminerde aldığım notlar aşağıdaki gibidir:
amigdala olaylar karşısında savaş ya da kaç refleksi sergiler ve beynimiz bu süreç içerisinde beta dalgası yayar.
beta dalgası, bizim tetikte kalmamızı sağlar. bu kısma parasempatik sistem denir ve metobolizma kendini bu anlarda kilitler, çalışması gereken diğer sistemlerden “çalarak” olaylarla mücadeler yapısına enerji ayırır. sunum sırasında anlatıcıların sürekli su içmeleri tükürük sisteminin çalışmaması ve ağız kuruluğu yaratması gibi.
bazı insanlarda beta beyin dalgası 24 saat kadar sürebilir ki bu da amigdalayı büyütür. sorunsal bir durum yaratır ki normal insanda en fazla 4 saat kullanılması gerekir.
amigdalanın haddinden fazla kullanılması, stres ülseri, cinsel bozukluklar ve hatta kan şekerini artırır. buna gizli şeker diyoruz ki şekerin gizli olması bilgisi pek akla yatkın değildir.
sevdiğimiz biri ile yemek yerken parasempatik sistem devreye girer ve beyin alfa beyin dalgası yaymaya başlar. vücudun diğer fonksiyonları da çalışmaya başlar.
beta ve alfa beyin dalgalarını yayan sistemler birbiri ile zıt çalışır. hangisine ağırlık veriyorsanız metobolizmanın otonom çalışmasına o denli izin veriyorsunuz ya da vermiyorsunuz.
alfa sistemini aktive edebilmek için yani “anda kalabilmek” için yapılacak metotlar bulunuyor: meditasyon, dans etmek, egzersiz yapmak vb. bunu beynin beta dalgasını 4 saat yaydığı bir zaman sonrasında 10 dakika yapan gerekir ki anda kalabilmeyi gerçekleştirebilesin ve sağlığını olumsuz hastalıklardan arındırabilesin.
evrende hayatta kalabilmemizi sağlayan en temel 3 şey var: sırasıyla besin/gıda, su ve hava. bunlardan en kritik olanı tartışmasız hava ki oksijensiz kaldığımızda birkaç dakikada ölebiliriz.
farkında olmasak da hava olmadan enerjimizi de alamıyoruz. hava sayesinde gıdayı enerjiye çeviriyor ve hayatta kalabiliyoruz.
seminerde, örnek olarak 9 aileden söz edildi. bunlar esasen “hava” tüketiyorlar. haftada 3-4 kez meyveyle beslenip doğru nefes kullanımıyla hayatta kalabiliyorlar (kaynak yok)
aşağı yukarı; dakikada 15-16, saatte 1000 günde 22000 nefes alıyoruz. uykuda daha az nefes almamızın sebebi soluk alışverişinin yavaşlaması.
soluk alışverişi otonom sisteme dahil olduğu için pek çaba sarf etmeden nefes alıp veriyoruz. yani aldığımız ve verdiğimiz nefesin de farkında değiliz. (seminerin yapılma sebebi de belki bu)
nefes kontrolümüz 5 yaşında başlıyor. nefes kontrolünden kasıt, daha geniş mi kesik mi hızlı mı yavaş mı ne nitelikte nefes alıyoruz vs. bu yaşta belirginlik kazanıyor.
seminerde katılımcılarla 5 dakikalık nefes egzersizi yaptı ve burada öne çıkan metobolizmanın aniden pasasempatik sisteme geçmesi/beynin alfa dalgası yayması amigdala tarafından tehdit olarak algılanabiliyor. bir an kontrolümü kaybediyorum gibi his oluşabiliyor. bu da baş dönmesi yaratabiliyor, bir iki kişi bu durumdan mustarip oldu.
önemli kıstaslar: nefesi çok mu alıyorsun çok mu veriyorsun? ya da dengede mi? nefesin senin kontrolünde mi? bunun farkına varmak nefestesin hayattasın algısı yaratabiliyor.
nefes almak efor gerektirir vermek gerektirmez. aldığın her nefesin 2 katına yakın sürede nefes vermelisin ki karbondioksit vücudundan gitsin.
bir yandan da nefes alıp vermek eski eşyaları çıkarıp yerine yenilerini koymak gibi. oksijen giriyor ve karbondioksit çıkıyor. kesik kesik nefeslerde tüm karbondioksit çıkmamış oluyor.
nefesinin farkına varmak için bir elini vücudunun ön üst kısmına, bir elini de karnına koyup şişmesini takip edebilirsin. ne kadar avucunun nefesle dolduğunu anlıyorsan aslında o kadar nefes alıyorsun.
nefesini burundan al ağzından ver mekanizması doğal nefestir. yoga yapanların vb. uyguladığı burundan al burundan ver sistemi farklı bir tekniktir. konumuz doğal nefestir.
çoğu zaman (kış aylarında ağzımızdan buhar çıkması gibi) alınan nefesin farkına varılmaması acı bir durum. anı yaşayamamanın en temel göstergesi.
nefes 3 katmanda ciğerlerimize ulaşıyor ve sadece nefes alma işleminde akciğer pay sahibi değil. kalp, damarlar, kan vb. de bu sistemin içinde. tüm vücudun ihtiyacından söz ediyoruz.
vaktim yok okuyamam diyenlere özet:
doğru nefes alma veya alamama 5 yaşınaan sonra hayatta karşılaşılacak problemleri de belirleyebiliyor.
basit mantıkla her nefes aldığında içinde bu nefes sayesinde bir çiçek açıyor gibi düşünmelisin.
sunumu yapan hanımefendi nefes almaya 37 yaşımda başladığımı anladım gibi jenerik bir söz de söyledi.
beta beyin dalgasından ne denli çıkıp alfa beyin dalgası yayabiliyorsanız o kadar hayattasınız.
doğmak (yeni nefesi almak) için ölmek (eski nefesi bırakmak) gerekiyor.
ezcümle özet: doğum nesef almamızla başlar ve son nefesimizi vermemizle sona erer. aldığımız soluk kadar hayattayız.
bunun haricinde, kurumumda gerçekleşen seminerde aldığım notlar aşağıdaki gibidir:
amigdala olaylar karşısında savaş ya da kaç refleksi sergiler ve beynimiz bu süreç içerisinde beta dalgası yayar.
beta dalgası, bizim tetikte kalmamızı sağlar. bu kısma parasempatik sistem denir ve metobolizma kendini bu anlarda kilitler, çalışması gereken diğer sistemlerden “çalarak” olaylarla mücadeler yapısına enerji ayırır. sunum sırasında anlatıcıların sürekli su içmeleri tükürük sisteminin çalışmaması ve ağız kuruluğu yaratması gibi.
bazı insanlarda beta beyin dalgası 24 saat kadar sürebilir ki bu da amigdalayı büyütür. sorunsal bir durum yaratır ki normal insanda en fazla 4 saat kullanılması gerekir.
amigdalanın haddinden fazla kullanılması, stres ülseri, cinsel bozukluklar ve hatta kan şekerini artırır. buna gizli şeker diyoruz ki şekerin gizli olması bilgisi pek akla yatkın değildir.
sevdiğimiz biri ile yemek yerken parasempatik sistem devreye girer ve beyin alfa beyin dalgası yaymaya başlar. vücudun diğer fonksiyonları da çalışmaya başlar.
beta ve alfa beyin dalgalarını yayan sistemler birbiri ile zıt çalışır. hangisine ağırlık veriyorsanız metobolizmanın otonom çalışmasına o denli izin veriyorsunuz ya da vermiyorsunuz.
alfa sistemini aktive edebilmek için yani “anda kalabilmek” için yapılacak metotlar bulunuyor: meditasyon, dans etmek, egzersiz yapmak vb. bunu beynin beta dalgasını 4 saat yaydığı bir zaman sonrasında 10 dakika yapan gerekir ki anda kalabilmeyi gerçekleştirebilesin ve sağlığını olumsuz hastalıklardan arındırabilesin.
evrende hayatta kalabilmemizi sağlayan en temel 3 şey var: sırasıyla besin/gıda, su ve hava. bunlardan en kritik olanı tartışmasız hava ki oksijensiz kaldığımızda birkaç dakikada ölebiliriz.
farkında olmasak da hava olmadan enerjimizi de alamıyoruz. hava sayesinde gıdayı enerjiye çeviriyor ve hayatta kalabiliyoruz.
seminerde, örnek olarak 9 aileden söz edildi. bunlar esasen “hava” tüketiyorlar. haftada 3-4 kez meyveyle beslenip doğru nefes kullanımıyla hayatta kalabiliyorlar (kaynak yok)
aşağı yukarı; dakikada 15-16, saatte 1000 günde 22000 nefes alıyoruz. uykuda daha az nefes almamızın sebebi soluk alışverişinin yavaşlaması.
soluk alışverişi otonom sisteme dahil olduğu için pek çaba sarf etmeden nefes alıp veriyoruz. yani aldığımız ve verdiğimiz nefesin de farkında değiliz. (seminerin yapılma sebebi de belki bu)
nefes kontrolümüz 5 yaşında başlıyor. nefes kontrolünden kasıt, daha geniş mi kesik mi hızlı mı yavaş mı ne nitelikte nefes alıyoruz vs. bu yaşta belirginlik kazanıyor.
seminerde katılımcılarla 5 dakikalık nefes egzersizi yaptı ve burada öne çıkan metobolizmanın aniden pasasempatik sisteme geçmesi/beynin alfa dalgası yayması amigdala tarafından tehdit olarak algılanabiliyor. bir an kontrolümü kaybediyorum gibi his oluşabiliyor. bu da baş dönmesi yaratabiliyor, bir iki kişi bu durumdan mustarip oldu.
önemli kıstaslar: nefesi çok mu alıyorsun çok mu veriyorsun? ya da dengede mi? nefesin senin kontrolünde mi? bunun farkına varmak nefestesin hayattasın algısı yaratabiliyor.
nefes almak efor gerektirir vermek gerektirmez. aldığın her nefesin 2 katına yakın sürede nefes vermelisin ki karbondioksit vücudundan gitsin.
bir yandan da nefes alıp vermek eski eşyaları çıkarıp yerine yenilerini koymak gibi. oksijen giriyor ve karbondioksit çıkıyor. kesik kesik nefeslerde tüm karbondioksit çıkmamış oluyor.
nefesinin farkına varmak için bir elini vücudunun ön üst kısmına, bir elini de karnına koyup şişmesini takip edebilirsin. ne kadar avucunun nefesle dolduğunu anlıyorsan aslında o kadar nefes alıyorsun.
nefesini burundan al ağzından ver mekanizması doğal nefestir. yoga yapanların vb. uyguladığı burundan al burundan ver sistemi farklı bir tekniktir. konumuz doğal nefestir.
çoğu zaman (kış aylarında ağzımızdan buhar çıkması gibi) alınan nefesin farkına varılmaması acı bir durum. anı yaşayamamanın en temel göstergesi.
nefes 3 katmanda ciğerlerimize ulaşıyor ve sadece nefes alma işleminde akciğer pay sahibi değil. kalp, damarlar, kan vb. de bu sistemin içinde. tüm vücudun ihtiyacından söz ediyoruz.
vaktim yok okuyamam diyenlere özet:
doğru nefes alma veya alamama 5 yaşınaan sonra hayatta karşılaşılacak problemleri de belirleyebiliyor.
basit mantıkla her nefes aldığında içinde bu nefes sayesinde bir çiçek açıyor gibi düşünmelisin.
sunumu yapan hanımefendi nefes almaya 37 yaşımda başladığımı anladım gibi jenerik bir söz de söyledi.
beta beyin dalgasından ne denli çıkıp alfa beyin dalgası yayabiliyorsanız o kadar hayattasınız.
doğmak (yeni nefesi almak) için ölmek (eski nefesi bırakmak) gerekiyor.
ezcümle özet: doğum nesef almamızla başlar ve son nefesimizi vermemizle sona erer. aldığımız soluk kadar hayattayız.
final serisinde fenerbahçe beko'yu 4-3 yenerek başarmışlardır. shane larkin son maça damgasını vurdu resmen. 38 sayı nedir lan.
efe uygaç'ın müzik işlerinde kullandığı takma ismi.
(bkz: migros)
(bkz: akbilim boş)
(bkz: kilo aldım)
(bkz: turkish rockstar)
(bkz: migros)
(bkz: akbilim boş)
(bkz: kilo aldım)
(bkz: turkish rockstar)