gümrük birliği
tanım: öncelikle ne olduğunun anlaşılması için, avrupa birliğinin ne olduğunun bilinmesi gereken sürecin/ortaklığın adıdır.
öncelikle avrupa birliği (eski adıyla avrupa ekonomik topluluğu, daha eski adıyla avrupa kömür çelik topluluğu) II. dünya savaşından sonra kurulmuş ve öncesinde son 50 yıl içinde birbiriyle savaşıp duran avrupa ülkelerinin bir daha böyle bir iş içine girmemesi amacıyla kurulmuş organizasyondur.
avrupa böyle bir işe dikkat edilirse kömür ve çelik ile başlamıştır. çünkü sanayi ve üretim sağlanabilmesi için bunlar gerekmektedir. (bu toplulukla birlikte avrupa atom enerjisi topluluğu da kurulmuştur ki ülkeler birbirlerine atom bombası atmasınlar) mesela orta okul ve lise bilgileri taze olan arkadaşlar I. dünya savaşı'nın kömür savaşı olduğunu hatırlayacaklardır. (bkz: alsace-lorraine) bu da bilginin doğruluğunu teyit eder niteliktedir.
(sonraki adıyla) avrupa ekonomik topluluğu, başlangıçtaki 6 ülke, zamanla çoğalmış ve 28 üyeye ulaşmıştır. (daha da artacaktır ya neyse) burada amaç, ülkelerin 4 amaçta serbest dolaşımı sağlamalarıdır, bunlar sırasıyla:
- sermayenin serbest dolaşımı
- malların serbest dolaşımı
- hizmetlerin serbest dolaşımı
- ab vatandaşlarının serbest dolaşımı
olmaktadır. ülkeler bunu da uzun süre içerisinde (nice antlaşması, schengen antlaşması, maastrciht anlaşması vb.) oturtmuş ve brexit hariç herhangi bir aksi durumla karşılaşmadan bugün dahil uzun süredir sürdüregelmişlerdir.
şimdi türkiye'nin gümrük birliğinin ne alakası var derseniz, türkiye'nin ab ile ilişkilerde gümrük vergisi ödenmeden ticaret yapılması durumu gümrük birliği demek oluyor. yani adamlardan aldığımız ürünlere gümrük vergisi koymuyoruz, onlar da bizden aldıkları ürünlere gümrük vergisi koymuyorlar.
burada akıllara gelen "ya biz almanya'dan vw araba alıyoruz üstünde bir sürü vergi var, bu nasıl oluyor?" denmesi durumunda, konulan bu verginin ülkemizde üretilen renault ve fiat otomobillere de konuduğunun bilinmesi gerekmektedir. kaldı ki motor taşıtları vergisi de örneğin motor hacmine vs. konuyor, otomobilin ithal olup olmamasına göre değil.
şöyle ki sadece biz bu işten kazıklanmıyoruz, yaptığımız ihracatın neredeyse yarıya yakını avrupa birliği'ne olduğu için, elimiz kolumuz adamların bizim ürettiğimiz malları almasına bağlı demek yanlış olmaz. aksi durumda zaten uzun süredir açık halimizin olduğu dış ödemeler açığında (cari açık) ciddi sıkıntılar yaşarız.
ab'ye teknik olarak alınmamızın (sermayenin serbest dolaşımı) buyken, pratik olarak alınmamış olmamızın (vatandaşların serbest dolaşımı) sebebi gümrük birliğini oluşturmaktadır. bunu kabul ederek imtiyazlı ortaklık denen tanımı zaten kabul etmiş vaziyetteyiz.
son söz: mesele paraysa, tüm politikacılar aynı kafadadır.
öncelikle avrupa birliği (eski adıyla avrupa ekonomik topluluğu, daha eski adıyla avrupa kömür çelik topluluğu) II. dünya savaşından sonra kurulmuş ve öncesinde son 50 yıl içinde birbiriyle savaşıp duran avrupa ülkelerinin bir daha böyle bir iş içine girmemesi amacıyla kurulmuş organizasyondur.
avrupa böyle bir işe dikkat edilirse kömür ve çelik ile başlamıştır. çünkü sanayi ve üretim sağlanabilmesi için bunlar gerekmektedir. (bu toplulukla birlikte avrupa atom enerjisi topluluğu da kurulmuştur ki ülkeler birbirlerine atom bombası atmasınlar) mesela orta okul ve lise bilgileri taze olan arkadaşlar I. dünya savaşı'nın kömür savaşı olduğunu hatırlayacaklardır. (bkz: alsace-lorraine) bu da bilginin doğruluğunu teyit eder niteliktedir.
(sonraki adıyla) avrupa ekonomik topluluğu, başlangıçtaki 6 ülke, zamanla çoğalmış ve 28 üyeye ulaşmıştır. (daha da artacaktır ya neyse) burada amaç, ülkelerin 4 amaçta serbest dolaşımı sağlamalarıdır, bunlar sırasıyla:
- sermayenin serbest dolaşımı
- malların serbest dolaşımı
- hizmetlerin serbest dolaşımı
- ab vatandaşlarının serbest dolaşımı
olmaktadır. ülkeler bunu da uzun süre içerisinde (nice antlaşması, schengen antlaşması, maastrciht anlaşması vb.) oturtmuş ve brexit hariç herhangi bir aksi durumla karşılaşmadan bugün dahil uzun süredir sürdüregelmişlerdir.
şimdi türkiye'nin gümrük birliğinin ne alakası var derseniz, türkiye'nin ab ile ilişkilerde gümrük vergisi ödenmeden ticaret yapılması durumu gümrük birliği demek oluyor. yani adamlardan aldığımız ürünlere gümrük vergisi koymuyoruz, onlar da bizden aldıkları ürünlere gümrük vergisi koymuyorlar.
burada akıllara gelen "ya biz almanya'dan vw araba alıyoruz üstünde bir sürü vergi var, bu nasıl oluyor?" denmesi durumunda, konulan bu verginin ülkemizde üretilen renault ve fiat otomobillere de konuduğunun bilinmesi gerekmektedir. kaldı ki motor taşıtları vergisi de örneğin motor hacmine vs. konuyor, otomobilin ithal olup olmamasına göre değil.
şöyle ki sadece biz bu işten kazıklanmıyoruz, yaptığımız ihracatın neredeyse yarıya yakını avrupa birliği'ne olduğu için, elimiz kolumuz adamların bizim ürettiğimiz malları almasına bağlı demek yanlış olmaz. aksi durumda zaten uzun süredir açık halimizin olduğu dış ödemeler açığında (cari açık) ciddi sıkıntılar yaşarız.
ab'ye teknik olarak alınmamızın (sermayenin serbest dolaşımı) buyken, pratik olarak alınmamış olmamızın (vatandaşların serbest dolaşımı) sebebi gümrük birliğini oluşturmaktadır. bunu kabul ederek imtiyazlı ortaklık denen tanımı zaten kabul etmiş vaziyetteyiz.
son söz: mesele paraysa, tüm politikacılar aynı kafadadır.