#tüm amerikada-bir-cevelan başlıkları
bizden önceki dönemleri bilemem, günümüz türkiyesi’nde ise zordur genç olmak. iki ucu b.klu değnektir. diğer birçok ülkedeki yaşıtların hobiler edinirken, çeşitli sporlar yaparken, ne bileyim dünyayı falan gezerken sen sınav stresi, ekonomik sorunlar, gelecek kaygıları, bir de toplum baskısıyla boğuşur durursun.
sevgilimle gezeyim desen, abisi babası görür mü biri yetiştirir mi ailesine..
hobi edineyim ona zaman ayırayım desen, dershaneye kim gidecek? sınava kim hazırlanacak? hadi hepsini erteleyip üniversite kazanınca yapayım desen, hooop geldi mi konu ekonomik sorunlara.
amerikalı yaşıtının üç-beş ay en fazla, parasını biriktirip aldığı otomobili sen belki yetişkin hayatında bile alamayacaksın. hadi aldın, benzin doldurup gezemeyeceksin. hadi gezdin, sevgilini yanında gezdiremeyeceksin.. avrupalı yaşıtının şehir değiştirir gibi gittiği ülkelere vize almak istesen dönem tatili için, aylarca vize için kapılarda gezeceksin. hadi aldın diyelim, kur farkı falan.. liste uzar gider.
herkes için mi böyle? elbette değil. herşey para mı? elbette değil. ama çoğunluk için durum böyle ne yazık ki.. bir de bayılana kadar gezip, yorulduk hadi hemen bir otel bulup yatalım demek var, aylar öncesinden couch ayarlamaya çalışmak var.. manhattanda temiz bir odayı 50 dolara kiralarsın. amerikalı genç için iki günlük harçlık. peki bizim gencimiz için?
bizden kötü durumda olan farklı ülkelerde gençler yok mu? elbette var, ama iyi örnek dururken kötüyü neden örnek gösterelim ki? şükür şükür diye bugünlere geldik resmen. her geçen gün öncekini aratır oldu. baksanıza doksanların eğlenceli deli dolu klipleri, reklamları, çılgın bedişleri bile yok artık. nesinden tat alalım?
edit: hayatının baharında şehit olma ihtimalini atlamışım, özür diliyorum.
sevgilimle gezeyim desen, abisi babası görür mü biri yetiştirir mi ailesine..
hobi edineyim ona zaman ayırayım desen, dershaneye kim gidecek? sınava kim hazırlanacak? hadi hepsini erteleyip üniversite kazanınca yapayım desen, hooop geldi mi konu ekonomik sorunlara.
amerikalı yaşıtının üç-beş ay en fazla, parasını biriktirip aldığı otomobili sen belki yetişkin hayatında bile alamayacaksın. hadi aldın, benzin doldurup gezemeyeceksin. hadi gezdin, sevgilini yanında gezdiremeyeceksin.. avrupalı yaşıtının şehir değiştirir gibi gittiği ülkelere vize almak istesen dönem tatili için, aylarca vize için kapılarda gezeceksin. hadi aldın diyelim, kur farkı falan.. liste uzar gider.
herkes için mi böyle? elbette değil. herşey para mı? elbette değil. ama çoğunluk için durum böyle ne yazık ki.. bir de bayılana kadar gezip, yorulduk hadi hemen bir otel bulup yatalım demek var, aylar öncesinden couch ayarlamaya çalışmak var.. manhattanda temiz bir odayı 50 dolara kiralarsın. amerikalı genç için iki günlük harçlık. peki bizim gencimiz için?
bizden kötü durumda olan farklı ülkelerde gençler yok mu? elbette var, ama iyi örnek dururken kötüyü neden örnek gösterelim ki? şükür şükür diye bugünlere geldik resmen. her geçen gün öncekini aratır oldu. baksanıza doksanların eğlenceli deli dolu klipleri, reklamları, çılgın bedişleri bile yok artık. nesinden tat alalım?
edit: hayatının baharında şehit olma ihtimalini atlamışım, özür diliyorum.
yaşadığım şehrin ve yaptığım işin en sevdiğim yönlerinden biri. bir de seyahat etmenin. hiç tanımadığım ve belki de bir daha hiç karşılaşmayacağım onlarca insanla sohbet etmek, fikirlerini sormak, yol tarifi almak, belki kısaca hikayelerini dinlemek, biraz kendininkinden bahsetmek, iyi dileklerini almak, iyi dileklerini sunmak. hepsi bu kadar. çok da ilginç sohbetler olur çoğu zaman o kısacık diyaloğa sığanlar, tadından yenmez.