Korona koşullarının hareket alanımızı kısıtladığı şu zamanlarda, ilgi duyduğum Şamanizmi araştırmak için yeterli zamanımın olduğunu düşünüp bu konuyla ilgili okumaya, araştırmaya, dinlemeye başladım. Tabi Instagramda da bu konuda baya profil çıkıyor insanın karşısına. Yine geçenlerde gecenin kör bir vaktinde karşıma bir profil çıktı ve "orta dünyaya şamanik yolculuk" diyordu. Düşünmeden atladım bende yaparım diye...
İngiliz aksanlı Türkçe konuşan ve zeki müren'den sonra -yor eklerini nizami bir şekilde kullanan ancak 'o' harfini yer yer çekinmeden uzatan bir hanımefendiyle karşı karşıyaydım. Gerekli hazırlıkları yaptım: evi kararttım, yatağımın üzerinde bağdaş kurdum, nefesi burnumdan alıp ağzımdan verdim sesin büyüsüne kapılıp yolculuğa çıkmak için gereken bütün ön şartları yerine getirdim.
içimdeki sonsuz enerjiyi hatırladım, akışa kapıldım. Çevreme koruyucu mavi kalkanımı çektim. içinde su sesinin, kuş cıvıltılarının, rüzgar uğultusunun olduğu güzelim ezgiyle beraber kocaman yeşil ağaçların, koyu kahverengi toprağın, yüzümü tatlı tatlı okşayan rüzgarın hoşluğuyla beraber ormanda gezmeye başladım. güç içimdeydi ve mavi kalkanım yanımdaydı.
Sonrasında alnımızın ortasına odaklanmamız istendi. Odaklandım. iki kaşımın arasında bir kapı açıldı. istediğimiz bir eve girebileceğimiz bir kapıydı bu. Girdim. Üniversiteki evim... Etrafıma baktım, her şey bıraktığım gibiydi. Evin içinde bir şey göreceksiniz, dedi. Kedi, köpek, bitki vs. ben vitrini gördüm. (Bu vitrin özeldi bizim için. Evimizin ilk eşyasıydı. Ev taşıma bedeli olarak aldığımız eski iki katlı, ortasında tüplü TV boşluğu olan, ilk rengini tam anlayamadığımız bir vitrin.)
O ara içimde bir karıncalanma geçmedi değil. Bir şeyler ters gidiyor sanırım sorusu beynimin kıvrımları içinde süzülürken İngiliz aksanlı hanımefendi hemen yardımıma yetişti. "Akışa bırakın kendinizi" ve yeniden akıştaydım.
"Konuşun onunla" dedi ama vitrin dedim.
"ihtiyacı var mıymış sorun?" Dedi ama vitrin dedim.
"Sevgiyle akıştasınız" dedi ama vitrin dedim. Sanırım artık beni duymuyordu. Mavi kalkanım da artık pek bir işe yaramıyordu. Ama ben bozmamaya direniyordum akışı. öyle çabuk pes edemezdim. "Kanatlarınızı hissedin" dedi aaa kanatlarım çıkmıştı... Her şey mümkündü. Ama o son cümle yok mu, o son cümle. Ne kanat bıraktı, ne akış hem mavi kalkanımda yok oldu birden.
"Kucaklayın, yanınıza alın ve pencereden kanatlarınızı açıp gidin." Kanatlarım var ve vitrinle pencereden çıkmak neden. Kahkahayla kendime geldim ve vitrin taşımaktan kurtulmuştum.
Bu tür seyahatlare çıkacaklara tavsiye: kediniz, köpeğiniz, bitkiniz hatta iguananiz olsa bile olur ama illaki canlı bir şey olsun. O kanatlarla vitrin taşınmıyor.
İngiliz aksanlı Türkçe konuşan ve zeki müren'den sonra -yor eklerini nizami bir şekilde kullanan ancak 'o' harfini yer yer çekinmeden uzatan bir hanımefendiyle karşı karşıyaydım. Gerekli hazırlıkları yaptım: evi kararttım, yatağımın üzerinde bağdaş kurdum, nefesi burnumdan alıp ağzımdan verdim sesin büyüsüne kapılıp yolculuğa çıkmak için gereken bütün ön şartları yerine getirdim.
içimdeki sonsuz enerjiyi hatırladım, akışa kapıldım. Çevreme koruyucu mavi kalkanımı çektim. içinde su sesinin, kuş cıvıltılarının, rüzgar uğultusunun olduğu güzelim ezgiyle beraber kocaman yeşil ağaçların, koyu kahverengi toprağın, yüzümü tatlı tatlı okşayan rüzgarın hoşluğuyla beraber ormanda gezmeye başladım. güç içimdeydi ve mavi kalkanım yanımdaydı.
Sonrasında alnımızın ortasına odaklanmamız istendi. Odaklandım. iki kaşımın arasında bir kapı açıldı. istediğimiz bir eve girebileceğimiz bir kapıydı bu. Girdim. Üniversiteki evim... Etrafıma baktım, her şey bıraktığım gibiydi. Evin içinde bir şey göreceksiniz, dedi. Kedi, köpek, bitki vs. ben vitrini gördüm. (Bu vitrin özeldi bizim için. Evimizin ilk eşyasıydı. Ev taşıma bedeli olarak aldığımız eski iki katlı, ortasında tüplü TV boşluğu olan, ilk rengini tam anlayamadığımız bir vitrin.)
O ara içimde bir karıncalanma geçmedi değil. Bir şeyler ters gidiyor sanırım sorusu beynimin kıvrımları içinde süzülürken İngiliz aksanlı hanımefendi hemen yardımıma yetişti. "Akışa bırakın kendinizi" ve yeniden akıştaydım.
"Konuşun onunla" dedi ama vitrin dedim.
"ihtiyacı var mıymış sorun?" Dedi ama vitrin dedim.
"Sevgiyle akıştasınız" dedi ama vitrin dedim. Sanırım artık beni duymuyordu. Mavi kalkanım da artık pek bir işe yaramıyordu. Ama ben bozmamaya direniyordum akışı. öyle çabuk pes edemezdim. "Kanatlarınızı hissedin" dedi aaa kanatlarım çıkmıştı... Her şey mümkündü. Ama o son cümle yok mu, o son cümle. Ne kanat bıraktı, ne akış hem mavi kalkanımda yok oldu birden.
"Kucaklayın, yanınıza alın ve pencereden kanatlarınızı açıp gidin." Kanatlarım var ve vitrinle pencereden çıkmak neden. Kahkahayla kendime geldim ve vitrin taşımaktan kurtulmuştum.
Bu tür seyahatlare çıkacaklara tavsiye: kediniz, köpeğiniz, bitkiniz hatta iguananiz olsa bile olur ama illaki canlı bir şey olsun. O kanatlarla vitrin taşınmıyor.
son entry'leri hepsi...
en beğenilenleri
en beğenilmeyenleri
favori entry'leri
- favori entry'si bulunmuyor.