#tüm gezgin-filozof başlıkları
2018 fifa dünya kupası'nın düzenleneceği ülke.
şimdiden maçlarda plastik bardakta satılacak biraları, dyevuşkalarla edilecek sohbetleri düşündükçe insan bir tuhaf oluyor.
şimdiden maçlarda plastik bardakta satılacak biraları, dyevuşkalarla edilecek sohbetleri düşündükçe insan bir tuhaf oluyor.
seul'e büyük ihtimalle incheon havalimanı üzerinden geleceksiniz. incheon havalimanı anakarada bulunmuyor, sarı deniz'in üzerindeki bir adaya inşa edilmiş ve seul'e uzun bir köprü ile bağlanmış. burası 2002 fifa dünya kupası başlamadan 1 yıl önce tamamlanmış ve an itibariyle dünyanın en başarılı havalimanlarından olarak gösteriliyor. nedenini anlamak zor değil. gayet düzenli, geniş, her yerde wi-fi bağlantısı olan şık bir havalimanı. şehir merkezine gitmek için tren, otobüs veya taksi kullanabilirsiniz. biz özel araçla devam ettiğimiz için otoyolu tecrübe ettik ama şehir merkezine ulaşmak 1 saati geçiyor. yoğun trafik var.
evet, trafik seul'den bahsederken ıskalayamayacağımız bir kelime. gün içerisinde ciddi bir trafik mevcut. ancak istanbul trafiği'nden farkı, kaotik bir trafik olmaması. araçların birbirine saygılı olduğu, habire şerit değiştirmediği yavaş da olsa düzenli bir trafik bu. ama trafikte yayalara saygı maalesef yüksek değil.
seul bir batı şehri gibi değil. yüksek gökdelenlerle bezeli, oldukça kalabalık tipik bir uzakdoğu şehri. öyle ki güney kore nüfusunun yarısı seul ve çevresinde yaşıyor. yüksek gökdelenlerden bahsedersek geceyarıları dahi ışıklarının hatırı sayılır bir kısmı yanıyor. kore mucizesi dediğimiz şey sanırım bu sönmeyen dirayetli ışıklarda gizli.
havası kirli. sabahları şehrin üstüne sağlıklı olmayan bir pus çöküyor. tek tük de olsa maskeli insanlar görmek mümkün. sarı deniz de, han nehri de pek temiz gözükmüyor.
seul'de dünyanın en büyük metrosu (km bazında) bulunuyor. farklı renk kodlarına ayrılmış farklı hatlar bütün şehri örümcek ağı gibi kaplamış. hiç otobüs, taksi kullanmadan istediğiniz yere rahatlıkla gidebilirsiniz. her hat sanırım farklı şirketler tarafından işletiliyor, çünkü trenlerin kalitesi değişken ancak hepsinde hangi durağa geldiğinizi ingilizce olarak bildiriyorlar. bilinmesi gereken en önemli şey bu arkadaşların son sefer anlayışları biraz farklı. saat 12 gibi olan son sefer hattın sonuna kadar gitmiyor, çattadanak ortada bir yerde bırakıyor. benim gibi gecenin bir yarısı ortada kalmamak için buna dikkat edin. kart otomatları da oldukça kullanışlı. gideceğiniz istasyonu ve kaç kişi olduğunuzu giriyorsunuz, parayı hesaplayıp alıyor. ancak çok yüksek banknotları kabul etmiyor, elimizde 50.000 kore won'u çaresizce para bozduracak yer ararken genç bir koreli yetişti de yardımcı oldu sağolsun. t-money denilen kartı almak gereksiz, ancak uzun süreli kalacaksanız düşünülebilir.
ben hiç taksi ve otobüs kullanmadım, metro gayet yeterli. taksi kullanacaksanız siyah olanlarını tercih etmeyin. daha pahalı lüks taksilermiş onlar.
seul belediyesi sigaraya karşı açık bir savaş başlatmış. kapalı alanları bırakın, açık alanlarda bile sigara içilemiyor. sokaklarda sigara içme bölgeleri veya kapalı sigara odaları var, sadece oralarda içebiliyorsunuz. bence güzel bir uygulama.
kore insanı oldukça yardımsever. ingilizceleri çok iyi olmasa da, yardım etmeye hevesliler. yollarını değiştirip sizi alıp sorduğunuz yere bırakacak kadar. türkleri sevmiyorlar diyen olmuş ama katılmıyorum. karşılaştığım insanlarda türk kelimesi kesinlikle sempati uyandırdı. hatta yongsan elektronik marketteki tezgahtar kızlar türkçe pazarlık edebiliyorlar. öylesine telefonlara bakarken indirim yaparım diyip gülümsemesi şaşırttı. şehir inanılmaz güvenli. bunu hissediyorsunuz. sokaklar erken boşalsa da ıssız sokaklardan otelime dönerken gram tedirginlik hissetmedim. kendi memleketim ankara'da bu kadar rahat olamam.
şehrin ortasından han nehri geçiyor ve şehri kuzey-güney olarak bölüyor. öyle ufak bir nehir gibi düşünmeyin neredeyse boğaz kadar ama onlarca köprü ile şehrin güneyi ve kuzeyi bağlanmış. tarihi seul ve birçok atraksiyon kuzeyde yer alıyor. gangnam şehrin güneyinde yer alan lüks bir semt, şahsen ben gidip görmedim.
seul'de gezip görülecek çok fazla şey yok maalesef. kore zaten genel olarak asırlarca başka milletlerin hakimiyeti altında olduğundan tarihi ve kültürel açıdan pek fazla esere sahip olmayan bir ülke. orada burada görülen birkaç tapınak dışında cezbedici bir tarihi eser yok. doğal güzellikler açısından da zengin değil.
seul'de iki eski hükümdarlık sarayı bulunuyor. birbirlerinden 15-20 dakikalık yürüyüş mesafesi uzakta olan gyeongbokgung ve changdeokgung ikilisinden beni daha çok etkileyen ilki oldu. changdeokgung'un dağlık tarafı gittiğimde kapalıydı, orayı biraz erken kapatıyorlar sanırım. gyeongbokgung japonlar tarafından yıkılınca, changdeokgung'a geçmiş kraliyet ailesi. orası da japonlar tarafından oldukça hırpalanmış.
myeongdong denilen alışveriş bölgesi yayalara mahsus, sokak satıcılarının yoğun bulunduğu bir yer. abartısız 10 mağazadan 8'i kozmetik mağazası. aynı zamanda pahalı bir yer. birkaç sokak yemeği deneyip çıktık biz. sokak yemeklerinden ileride bahsedeceğim.
namdaemun şehrin eski güney kapısının olduğu mahalle. marketi ile meşhur. ıvır zıvır birçok şeyi burada ucuza bulabiliyorsunuz, fotoğraf makinesi satan dükkanlar da sıralanmış. satıcılar saat 22 dedi mi toparlanmaya başlıyor.
geldik itaewon'a. geceleri seul'un kalbinin attığı semt. uluslararası bir bölge, her türlü dünya yemeklerini burada tatmak mümkün. birkaç türk restoranı da bulunuyor. bölge pubları, gece hayatı ile meşhur ama içki fiyatları ucuz değil, türkiye seviyesinde. sokaklarda devriye atan amerikan inzibatlar var, bunların sizinle bir alakası yok askerler taşkınlık yapmasın diye dolaşıyorlar.
sokak yemekleri gayet yenilebilir şeyler. kağıt helvada*dondurma, ekmek üstüne kırılmış yağda yumurta gibi tanıdık şeylere rastlamak mümkün. soslu bir tavuk şiş çeşidi de mevcut. her et yemeklerinde kullandıkları bu favori sosları tatlı ve aynı zamanda acı bir sos. bir dükkanda kurutulmuş et, jambon satılıyordu, satıcı ikram edince tadına baktım ve evet, yine aynı sosa bulanmıştı. domuz eti yaygın. yine deniz ürünlerinden sokak yemekleri mevcut, ama öyle yenmeyecek aman bu da ne denecek bir şey yok. diğer uzakdoğu kültürlerinden farklı olarak metal chopstick kullanıyorlar. bence kullanımı daha zor.
milli içecekleri soju, marketlerde farklı varyasyonlarla satılıyor. içimi oldukça hafif olan bu içkinin alkol oranı şarap seviyesinde (%15 civarı)
genel itibariyle istanbul'a benzeyen bir şehir seul. sokaklarının koktuğundan bahsedilmiş, evet yer yer ağır kokular duyabiliyorsunuz ama abartılacak bir durum yok bence. hükümete yönelik protestolar da yaygın. anguk civarında yürürken bir tanesinin başlangıcına tanık oldum. söylenene göre bayağı şiddetli müdahaleler olabiliyormuş. zira çok fazla sayıda polis mevcuttu, bekleme yapmadan uzaklaştım.
sonuç olarak seul uzakdoğunun önemli, büyük şehirlerinden birisi. ancak tarihi bir dokusu bulunmadığından çok fazla gezilecek, görülecek yeri yok. turizm amaçlı geliyorsanız 2 günde geniş geniş gezersiniz.
evet, trafik seul'den bahsederken ıskalayamayacağımız bir kelime. gün içerisinde ciddi bir trafik mevcut. ancak istanbul trafiği'nden farkı, kaotik bir trafik olmaması. araçların birbirine saygılı olduğu, habire şerit değiştirmediği yavaş da olsa düzenli bir trafik bu. ama trafikte yayalara saygı maalesef yüksek değil.
seul bir batı şehri gibi değil. yüksek gökdelenlerle bezeli, oldukça kalabalık tipik bir uzakdoğu şehri. öyle ki güney kore nüfusunun yarısı seul ve çevresinde yaşıyor. yüksek gökdelenlerden bahsedersek geceyarıları dahi ışıklarının hatırı sayılır bir kısmı yanıyor. kore mucizesi dediğimiz şey sanırım bu sönmeyen dirayetli ışıklarda gizli.
havası kirli. sabahları şehrin üstüne sağlıklı olmayan bir pus çöküyor. tek tük de olsa maskeli insanlar görmek mümkün. sarı deniz de, han nehri de pek temiz gözükmüyor.
seul'de dünyanın en büyük metrosu (km bazında) bulunuyor. farklı renk kodlarına ayrılmış farklı hatlar bütün şehri örümcek ağı gibi kaplamış. hiç otobüs, taksi kullanmadan istediğiniz yere rahatlıkla gidebilirsiniz. her hat sanırım farklı şirketler tarafından işletiliyor, çünkü trenlerin kalitesi değişken ancak hepsinde hangi durağa geldiğinizi ingilizce olarak bildiriyorlar. bilinmesi gereken en önemli şey bu arkadaşların son sefer anlayışları biraz farklı. saat 12 gibi olan son sefer hattın sonuna kadar gitmiyor, çattadanak ortada bir yerde bırakıyor. benim gibi gecenin bir yarısı ortada kalmamak için buna dikkat edin. kart otomatları da oldukça kullanışlı. gideceğiniz istasyonu ve kaç kişi olduğunuzu giriyorsunuz, parayı hesaplayıp alıyor. ancak çok yüksek banknotları kabul etmiyor, elimizde 50.000 kore won'u çaresizce para bozduracak yer ararken genç bir koreli yetişti de yardımcı oldu sağolsun. t-money denilen kartı almak gereksiz, ancak uzun süreli kalacaksanız düşünülebilir.
ben hiç taksi ve otobüs kullanmadım, metro gayet yeterli. taksi kullanacaksanız siyah olanlarını tercih etmeyin. daha pahalı lüks taksilermiş onlar.
seul belediyesi sigaraya karşı açık bir savaş başlatmış. kapalı alanları bırakın, açık alanlarda bile sigara içilemiyor. sokaklarda sigara içme bölgeleri veya kapalı sigara odaları var, sadece oralarda içebiliyorsunuz. bence güzel bir uygulama.
kore insanı oldukça yardımsever. ingilizceleri çok iyi olmasa da, yardım etmeye hevesliler. yollarını değiştirip sizi alıp sorduğunuz yere bırakacak kadar. türkleri sevmiyorlar diyen olmuş ama katılmıyorum. karşılaştığım insanlarda türk kelimesi kesinlikle sempati uyandırdı. hatta yongsan elektronik marketteki tezgahtar kızlar türkçe pazarlık edebiliyorlar. öylesine telefonlara bakarken indirim yaparım diyip gülümsemesi şaşırttı. şehir inanılmaz güvenli. bunu hissediyorsunuz. sokaklar erken boşalsa da ıssız sokaklardan otelime dönerken gram tedirginlik hissetmedim. kendi memleketim ankara'da bu kadar rahat olamam.
şehrin ortasından han nehri geçiyor ve şehri kuzey-güney olarak bölüyor. öyle ufak bir nehir gibi düşünmeyin neredeyse boğaz kadar ama onlarca köprü ile şehrin güneyi ve kuzeyi bağlanmış. tarihi seul ve birçok atraksiyon kuzeyde yer alıyor. gangnam şehrin güneyinde yer alan lüks bir semt, şahsen ben gidip görmedim.
seul'de gezip görülecek çok fazla şey yok maalesef. kore zaten genel olarak asırlarca başka milletlerin hakimiyeti altında olduğundan tarihi ve kültürel açıdan pek fazla esere sahip olmayan bir ülke. orada burada görülen birkaç tapınak dışında cezbedici bir tarihi eser yok. doğal güzellikler açısından da zengin değil.
seul'de iki eski hükümdarlık sarayı bulunuyor. birbirlerinden 15-20 dakikalık yürüyüş mesafesi uzakta olan gyeongbokgung ve changdeokgung ikilisinden beni daha çok etkileyen ilki oldu. changdeokgung'un dağlık tarafı gittiğimde kapalıydı, orayı biraz erken kapatıyorlar sanırım. gyeongbokgung japonlar tarafından yıkılınca, changdeokgung'a geçmiş kraliyet ailesi. orası da japonlar tarafından oldukça hırpalanmış.
myeongdong denilen alışveriş bölgesi yayalara mahsus, sokak satıcılarının yoğun bulunduğu bir yer. abartısız 10 mağazadan 8'i kozmetik mağazası. aynı zamanda pahalı bir yer. birkaç sokak yemeği deneyip çıktık biz. sokak yemeklerinden ileride bahsedeceğim.
namdaemun şehrin eski güney kapısının olduğu mahalle. marketi ile meşhur. ıvır zıvır birçok şeyi burada ucuza bulabiliyorsunuz, fotoğraf makinesi satan dükkanlar da sıralanmış. satıcılar saat 22 dedi mi toparlanmaya başlıyor.
geldik itaewon'a. geceleri seul'un kalbinin attığı semt. uluslararası bir bölge, her türlü dünya yemeklerini burada tatmak mümkün. birkaç türk restoranı da bulunuyor. bölge pubları, gece hayatı ile meşhur ama içki fiyatları ucuz değil, türkiye seviyesinde. sokaklarda devriye atan amerikan inzibatlar var, bunların sizinle bir alakası yok askerler taşkınlık yapmasın diye dolaşıyorlar.
sokak yemekleri gayet yenilebilir şeyler. kağıt helvada*dondurma, ekmek üstüne kırılmış yağda yumurta gibi tanıdık şeylere rastlamak mümkün. soslu bir tavuk şiş çeşidi de mevcut. her et yemeklerinde kullandıkları bu favori sosları tatlı ve aynı zamanda acı bir sos. bir dükkanda kurutulmuş et, jambon satılıyordu, satıcı ikram edince tadına baktım ve evet, yine aynı sosa bulanmıştı. domuz eti yaygın. yine deniz ürünlerinden sokak yemekleri mevcut, ama öyle yenmeyecek aman bu da ne denecek bir şey yok. diğer uzakdoğu kültürlerinden farklı olarak metal chopstick kullanıyorlar. bence kullanımı daha zor.
milli içecekleri soju, marketlerde farklı varyasyonlarla satılıyor. içimi oldukça hafif olan bu içkinin alkol oranı şarap seviyesinde (%15 civarı)
genel itibariyle istanbul'a benzeyen bir şehir seul. sokaklarının koktuğundan bahsedilmiş, evet yer yer ağır kokular duyabiliyorsunuz ama abartılacak bir durum yok bence. hükümete yönelik protestolar da yaygın. anguk civarında yürürken bir tanesinin başlangıcına tanık oldum. söylenene göre bayağı şiddetli müdahaleler olabiliyormuş. zira çok fazla sayıda polis mevcuttu, bekleme yapmadan uzaklaştım.
sonuç olarak seul uzakdoğunun önemli, büyük şehirlerinden birisi. ancak tarihi bir dokusu bulunmadığından çok fazla gezilecek, görülecek yeri yok. turizm amaçlı geliyorsanız 2 günde geniş geniş gezersiniz.