#tüm istanbul-beyefendisi başlıkları
" en önemli şey aşk. onu doya doya yaşa bu bir.
ne yapmayı sevdiğini bul ve sonra o sevdiğin şeyi yapabiliyor musun ona bak. yapamıyorsan, boşuna enerjini tüketme, yapabilenler yapsın. yapıyorsan, dünyanın en şanslı insanlarından birisin, dilini ısır, kimseye söyleme.
sevdiğin insanlar bul. işlerini onlarla yapmanın yollarına bak. hayat ‘yap et çalış başar’la geçiyor ve bu maraton çok sevdiklerinle geçerse, iş yapmamış, sürekli aşk yapmış olursun.
birkaç kişinin elini sıkı sıkı tut. onların dertleriyle dertlen, mutluluklarıyla uç, dediklerine kulak ver. onları kaybetme. her şey değiştiğinde, senin en orijinal halini bilip sevenlere ihtiyacın olacak.
kendini onunla bununla karşılaştırma. başkalarının kriterlerine göre seçim yapma. o zaman başkalarının gideceği yerlere gidersin. oralarda ne işin var? senin yolun başka. yokuşların başka.
‘konu komşu ne der’ diye dinleme. komşu senin hayatın hakkında topu topu 15 dakika konuşacak. sense ölene dek, onu yaşayacaksın.
hareket et. her gün hareket etmeyi alışkanlık haline getir. bir spora kafayı tak. dansa kafayı tak. satranca kafayı tak. kafayı taktıkların ileride yaldız olup üzerine yağacak.
her gün oku. her şeyi oku. ağaç olmak nasıldır, van gogh olmak nasıldır, ikinci dünya savaşı’na katılmış olmak nasıldır? öğren. bir gün hepsi, bir yapboz gibi, birleşip sana inanılmaz gerçekleri gösterecek.
kızlar zekadan, çalışıp başarandan ve espriden hoşlanır. erkekler güzellikten, edadan ve huzurdan hoşlanır.
hayat alışkanlıklarla yürüyor. bir şeyi iyi yapmak istiyorsan hemen alışkanlık haline getir. alışkanlıksa tekrarla oluyor. beyin böyle programlanıyor. bir şeyi sürekli yaparsan, başka şeyi düşünmüyor, onu hep öyle yapıyor. o yüzden alışkanlıklarına çok dikkat et. neyi alışkanlık yaparsan, hayatın ondan oluşacak unutma.
erken kalkmak kulağa berbat geliyor biliyorum ama ‘erken kalkan yol alır’ hayatımda duyduğum en doğru şey. bazen saat 8:30’da üç şey bitirmiş oluyorsun ve inanamıyorsun zamanın göreceliğine.
dedikodu yapma. dedikodu nasıl bir şey biliyor musun... böyle evinin içine çöp boşaltmışsın gibi. ağzını, içini, evini kokutuyor. rahatlatır sanıyorsun ama pisletiyor insanı. gül geç. hem dedikodu yapanların başına mutlaka, ayıpladıkları, beğenmedikleri, çekiştirip durdukları şey gelir, unutma. hayatın mizah anlayışı böyle.
kızlar! güzel mi güzel bir kadın olduğunuzda, kendi atınız olsun. kendi paranızı kendiniz kazanın, onu şakır şakır harcayın. böylece ayrılıklarla, boşanmalarla attan inip eşeğe binmezsiniz. atınızı kimse altınızdan alamaz. dörtnala başka yere gidebilirsiniz.
erkekler! yakışıklı mı yakışıklı bir erkek olduğunuzda, kadınlara, çocuklara ve hatta birbirinize asla el kaldırmayın. o güç güç değil. kaba kuvvet o. korkudan kaynaklanır. kaybetme korkusundan. ve kimseyi avucunuzda sıkarak elinizde tutamazsınız. tam tersi, avucu apaçık tutacaksınız.
kendinden başka kimseyi suçlama. suçlamak, nasıl diyeyim, zehirli bir duygu. insanı frenler. insanı kurban psikolojisine sokar. atıl bırakır. hatta şimdiden duvara ‘kendimi suçlu hissetmiyorum’ yaz. çok faydasını göreceksin.
ceplerden, bilgisayarlardan, televizyonlardan uzak 1 saat ayır kendine. kendinle sosyalleş. yoksa unutursun nasıl biri olduğunu. hayatın sana başkaları tarafından yansıtılmayan bir aslı var. onu dinle, deniz kabuğu dinler gibi. yalnızlığını kimseye verme.
yalnızlığın hariç her şeyi paylaş. çünkü reklamda dediği gibi, ‘hayat paylaşınca güzel’.
her gün şükret. teşekkürü dualarından asla eksik etme. teşekkür kadar insana iyi gelen şey yoktur. bir şey istemekten, dilemekten bile iyidir. sıcacık yapar ruhunu. ‘bendeki bana yeter, hatta artar bile’ dünyanın en güzel felsefesidir.
birinden bir şey isteme. onun yerine birine bir şey ver. bak neler olacak seyret sonra.
karanlık günler olacak. düşeceksin de. yaralar da açılacak. o zamanlarda şunu unutma: tünel bitecek. kalkacaksın da. kabuk da bağlayacaksın.
sevdiklerine bıkıp usanmadan, seni seviyorum, seni çok seviyorum de. hatta sen ne yaparsan yap, kim olursan ol çok seveceğim de.
korkmaktan korkma. ödün bile kopsun. sonra kapa gözünü bas karanlığına. belki biri bir taş döşemiştir kim bilir.
böbürlenme. kibirlenme. köpürme.
abart. çoğalt. parlat.
her gün, bir yazar tarafından hayatının hikayelendirildiğini düşün ve dinle. böyle bir kahraman olmak ister miydin?
istiyorsan başarıyorsun. ne mutlu sana. "
ne yapmayı sevdiğini bul ve sonra o sevdiğin şeyi yapabiliyor musun ona bak. yapamıyorsan, boşuna enerjini tüketme, yapabilenler yapsın. yapıyorsan, dünyanın en şanslı insanlarından birisin, dilini ısır, kimseye söyleme.
sevdiğin insanlar bul. işlerini onlarla yapmanın yollarına bak. hayat ‘yap et çalış başar’la geçiyor ve bu maraton çok sevdiklerinle geçerse, iş yapmamış, sürekli aşk yapmış olursun.
birkaç kişinin elini sıkı sıkı tut. onların dertleriyle dertlen, mutluluklarıyla uç, dediklerine kulak ver. onları kaybetme. her şey değiştiğinde, senin en orijinal halini bilip sevenlere ihtiyacın olacak.
kendini onunla bununla karşılaştırma. başkalarının kriterlerine göre seçim yapma. o zaman başkalarının gideceği yerlere gidersin. oralarda ne işin var? senin yolun başka. yokuşların başka.
‘konu komşu ne der’ diye dinleme. komşu senin hayatın hakkında topu topu 15 dakika konuşacak. sense ölene dek, onu yaşayacaksın.
hareket et. her gün hareket etmeyi alışkanlık haline getir. bir spora kafayı tak. dansa kafayı tak. satranca kafayı tak. kafayı taktıkların ileride yaldız olup üzerine yağacak.
her gün oku. her şeyi oku. ağaç olmak nasıldır, van gogh olmak nasıldır, ikinci dünya savaşı’na katılmış olmak nasıldır? öğren. bir gün hepsi, bir yapboz gibi, birleşip sana inanılmaz gerçekleri gösterecek.
kızlar zekadan, çalışıp başarandan ve espriden hoşlanır. erkekler güzellikten, edadan ve huzurdan hoşlanır.
hayat alışkanlıklarla yürüyor. bir şeyi iyi yapmak istiyorsan hemen alışkanlık haline getir. alışkanlıksa tekrarla oluyor. beyin böyle programlanıyor. bir şeyi sürekli yaparsan, başka şeyi düşünmüyor, onu hep öyle yapıyor. o yüzden alışkanlıklarına çok dikkat et. neyi alışkanlık yaparsan, hayatın ondan oluşacak unutma.
erken kalkmak kulağa berbat geliyor biliyorum ama ‘erken kalkan yol alır’ hayatımda duyduğum en doğru şey. bazen saat 8:30’da üç şey bitirmiş oluyorsun ve inanamıyorsun zamanın göreceliğine.
dedikodu yapma. dedikodu nasıl bir şey biliyor musun... böyle evinin içine çöp boşaltmışsın gibi. ağzını, içini, evini kokutuyor. rahatlatır sanıyorsun ama pisletiyor insanı. gül geç. hem dedikodu yapanların başına mutlaka, ayıpladıkları, beğenmedikleri, çekiştirip durdukları şey gelir, unutma. hayatın mizah anlayışı böyle.
kızlar! güzel mi güzel bir kadın olduğunuzda, kendi atınız olsun. kendi paranızı kendiniz kazanın, onu şakır şakır harcayın. böylece ayrılıklarla, boşanmalarla attan inip eşeğe binmezsiniz. atınızı kimse altınızdan alamaz. dörtnala başka yere gidebilirsiniz.
erkekler! yakışıklı mı yakışıklı bir erkek olduğunuzda, kadınlara, çocuklara ve hatta birbirinize asla el kaldırmayın. o güç güç değil. kaba kuvvet o. korkudan kaynaklanır. kaybetme korkusundan. ve kimseyi avucunuzda sıkarak elinizde tutamazsınız. tam tersi, avucu apaçık tutacaksınız.
kendinden başka kimseyi suçlama. suçlamak, nasıl diyeyim, zehirli bir duygu. insanı frenler. insanı kurban psikolojisine sokar. atıl bırakır. hatta şimdiden duvara ‘kendimi suçlu hissetmiyorum’ yaz. çok faydasını göreceksin.
ceplerden, bilgisayarlardan, televizyonlardan uzak 1 saat ayır kendine. kendinle sosyalleş. yoksa unutursun nasıl biri olduğunu. hayatın sana başkaları tarafından yansıtılmayan bir aslı var. onu dinle, deniz kabuğu dinler gibi. yalnızlığını kimseye verme.
yalnızlığın hariç her şeyi paylaş. çünkü reklamda dediği gibi, ‘hayat paylaşınca güzel’.
her gün şükret. teşekkürü dualarından asla eksik etme. teşekkür kadar insana iyi gelen şey yoktur. bir şey istemekten, dilemekten bile iyidir. sıcacık yapar ruhunu. ‘bendeki bana yeter, hatta artar bile’ dünyanın en güzel felsefesidir.
birinden bir şey isteme. onun yerine birine bir şey ver. bak neler olacak seyret sonra.
karanlık günler olacak. düşeceksin de. yaralar da açılacak. o zamanlarda şunu unutma: tünel bitecek. kalkacaksın da. kabuk da bağlayacaksın.
sevdiklerine bıkıp usanmadan, seni seviyorum, seni çok seviyorum de. hatta sen ne yaparsan yap, kim olursan ol çok seveceğim de.
korkmaktan korkma. ödün bile kopsun. sonra kapa gözünü bas karanlığına. belki biri bir taş döşemiştir kim bilir.
böbürlenme. kibirlenme. köpürme.
abart. çoğalt. parlat.
her gün, bir yazar tarafından hayatının hikayelendirildiğini düşün ve dinle. böyle bir kahraman olmak ister miydin?
istiyorsan başarıyorsun. ne mutlu sana. "
hastaneye anneyle değil de tek gidildiği an.
o soruyu sorana istediği cevabı verip sevindirmek istemeyen insandır.
özellikle de sabahın ilk ışıklarında yapıldığında ruhunun arşa kadar uzanmasına vesile olan eylem.
geliniz anlatayım.
şimdi öyle bir yere gittiniz ki, etrafınızda kimsecikler yok; tabii kuşları, börtü böcekleri, solucanları ve sahilde yaşayan diğer doğa canlılarını saymazsak.
adım adım gidelim;
sabahın ilk ışıklarında güneşin teninize temasıyla uyandınız.
güneşin; "kalk hadi, koş, zıpla! " çağrısını duydunuz.
uyandıktan 1 dakika içinde denize baktınız ve deniz tamamiyle hareketlenmek için sizi bekliyor.(denizi gören bir yerde uyumanız gerekiyor.)
öncelikle üzerinizde olan pijamalarla denize yürümeye başladınız.
ardından bu yürümeniz, size yetmedi ve adımınızı sıklaştırdınız.
adım sıklaştırmak da size yetmedi ve koşmaya başladınız!
vücudunuzun ilk temas hali ayaklarınızı, ayak parmaklarınızı hafiften gıdıklamayla oldum o gıdıklama içinizi aldı ve bir an olsun durakladınız.
duraklamadan sonra, direkt olarak kendinizi denizin kucağına bıraktınız.
o gelen ilk soğukluk, denizin vücudunuza nüfuzunun başladığının işaretçisi.
bu size yetmedi, denizi tamamen hissetmek istediniz. tişörtünüzü çıkarıp kenara fırlattınız.
bu da size yetmedi. pijamanızı çıkardınız.
evet, bu da yetmedi. iç çamaşırlarınızı çıkardınız ve o an bu dünyada olmadığınızı düşündürecek o hissi birden doruklarda yaşamaya başladınız; özgürlük.
denizle tamamiyle içsel, tamamiyle doğal hissettiğinizde anlayacaksınız; ne kadar boktan yaşadığınızı.
biraz süre kaldıktan sonra etrafa koşmaya başladınız. evet, o his bunları yapacak kadar enerji de veriyor.
sonra çadırınızda uykunuza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
bu mu yani?" demeyin.
deneyin, görün.
geliniz anlatayım.
şimdi öyle bir yere gittiniz ki, etrafınızda kimsecikler yok; tabii kuşları, börtü böcekleri, solucanları ve sahilde yaşayan diğer doğa canlılarını saymazsak.
adım adım gidelim;
sabahın ilk ışıklarında güneşin teninize temasıyla uyandınız.
güneşin; "kalk hadi, koş, zıpla! " çağrısını duydunuz.
uyandıktan 1 dakika içinde denize baktınız ve deniz tamamiyle hareketlenmek için sizi bekliyor.(denizi gören bir yerde uyumanız gerekiyor.)
öncelikle üzerinizde olan pijamalarla denize yürümeye başladınız.
ardından bu yürümeniz, size yetmedi ve adımınızı sıklaştırdınız.
adım sıklaştırmak da size yetmedi ve koşmaya başladınız!
vücudunuzun ilk temas hali ayaklarınızı, ayak parmaklarınızı hafiften gıdıklamayla oldum o gıdıklama içinizi aldı ve bir an olsun durakladınız.
duraklamadan sonra, direkt olarak kendinizi denizin kucağına bıraktınız.
o gelen ilk soğukluk, denizin vücudunuza nüfuzunun başladığının işaretçisi.
bu size yetmedi, denizi tamamen hissetmek istediniz. tişörtünüzü çıkarıp kenara fırlattınız.
bu da size yetmedi. pijamanızı çıkardınız.
evet, bu da yetmedi. iç çamaşırlarınızı çıkardınız ve o an bu dünyada olmadığınızı düşündürecek o hissi birden doruklarda yaşamaya başladınız; özgürlük.
denizle tamamiyle içsel, tamamiyle doğal hissettiğinizde anlayacaksınız; ne kadar boktan yaşadığınızı.
biraz süre kaldıktan sonra etrafa koşmaya başladınız. evet, o his bunları yapacak kadar enerji de veriyor.
sonra çadırınızda uykunuza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
bu mu yani?" demeyin.
deneyin, görün.
karpuz- peynir.
yani bu kadar zıt dünyaları olup birlikte güzel giden yiyecek kadarı yoktur.
yani bu kadar zıt dünyaları olup birlikte güzel giden yiyecek kadarı yoktur.
boş konuşan insan sesi.
olay geçen hafta meydana geldi.
yer; marmaray anadolu yakası-süreyya plajı durağı.
trenin en ucunda ayakta dikeliyorum. tren süreyya plajına geldi ve kapılarını açtı. tam bu sırada trenin öbür ucundan gelen bir çığlık, imdat sesi gelmeye başladı. kulaklıkla son ses müzik dinliyordum, ona rağmen duydum, yani bayağı bir şiddetliydi. kulaklığımı çıkarıp öne doğru yanaşmaya başladım. herkes normal hayatında. kimse sesi duymuyor sanki. herkes sağır olmuş bir anda!
sese doğru yanaşamıyordum daha fazla, çünkü insanlar öyle bir konuşlanmışlar ki... öyle bir izliyorlar ki... ne güzel vallahi. bir tokat görebildim.(inşallah yanılgıya düşmüşümdür) adam, kadına öyle bir vuruyordu ki... sanki boks izliyorlardı aptal orospu çocukları!
bir erkek bağırıyordu, fotoğraf çekme, çekmeee bak çekersen böyle olur diyordu. maalesef, sadece sesleri duyabiliyordum önümdeki orospu çocukları yüzünden. güvenlik görevlileri akın etmişti. tüm insanlarımız trenin içinde olayı izliyordu. hatta makinist bir ara kapıları kapattı ki insanlar dışarı çıkmasın. çok garip, çok. yaklaşık 4 dakika trenin içinden dışarıyı izledik. kadının bağrışları, çığlıkları... herkes sanki zevk alıyordu. birisi; "hadi gidelim, kaptan işimiz gücümüz var "diye bağırdı. orospu çocuğu seni. senin işini de sikeyim gücünü de. it oğlu it.
olaya bakmak için oturan kişilerden ayağa kalkanlar olmuştu. ayaktaki bazı fırsatçılar hemen kalkan kişinin yerine oturmuştu. ve bunu gören diğer tüm oturanlar ayağa kalkmaya korkuyordu. sonuçta oturmak için boş alan çok zor bulunuyor(!) onlar da ayrı bir orospu çocuğu.
böyle bir olayı ellerim titreye titreye yazdım. bu gördüklerim en hakiki orospu çocukları. başka da bir şey demiyorum.
yer; marmaray anadolu yakası-süreyya plajı durağı.
trenin en ucunda ayakta dikeliyorum. tren süreyya plajına geldi ve kapılarını açtı. tam bu sırada trenin öbür ucundan gelen bir çığlık, imdat sesi gelmeye başladı. kulaklıkla son ses müzik dinliyordum, ona rağmen duydum, yani bayağı bir şiddetliydi. kulaklığımı çıkarıp öne doğru yanaşmaya başladım. herkes normal hayatında. kimse sesi duymuyor sanki. herkes sağır olmuş bir anda!
sese doğru yanaşamıyordum daha fazla, çünkü insanlar öyle bir konuşlanmışlar ki... öyle bir izliyorlar ki... ne güzel vallahi. bir tokat görebildim.(inşallah yanılgıya düşmüşümdür) adam, kadına öyle bir vuruyordu ki... sanki boks izliyorlardı aptal orospu çocukları!
bir erkek bağırıyordu, fotoğraf çekme, çekmeee bak çekersen böyle olur diyordu. maalesef, sadece sesleri duyabiliyordum önümdeki orospu çocukları yüzünden. güvenlik görevlileri akın etmişti. tüm insanlarımız trenin içinde olayı izliyordu. hatta makinist bir ara kapıları kapattı ki insanlar dışarı çıkmasın. çok garip, çok. yaklaşık 4 dakika trenin içinden dışarıyı izledik. kadının bağrışları, çığlıkları... herkes sanki zevk alıyordu. birisi; "hadi gidelim, kaptan işimiz gücümüz var "diye bağırdı. orospu çocuğu seni. senin işini de sikeyim gücünü de. it oğlu it.
olaya bakmak için oturan kişilerden ayağa kalkanlar olmuştu. ayaktaki bazı fırsatçılar hemen kalkan kişinin yerine oturmuştu. ve bunu gören diğer tüm oturanlar ayağa kalkmaya korkuyordu. sonuçta oturmak için boş alan çok zor bulunuyor(!) onlar da ayrı bir orospu çocuğu.
böyle bir olayı ellerim titreye titreye yazdım. bu gördüklerim en hakiki orospu çocukları. başka da bir şey demiyorum.
yuvarlakçay- köyceğiz.
koşun koşun gelin. çöpleri de dışarı atın. bira şişelerini sakın yanınıza almayın, atın doğaya gitsin. neme lazım, götünüze kaçabilir.
koşun koşun gelin. çöpleri de dışarı atın. bira şişelerini sakın yanınıza almayın, atın doğaya gitsin. neme lazım, götünüze kaçabilir.
çok mükemmel olaylara şahit olunan kamp.
bu kampta kesinlikle konuşmak yok. yani ağızla. ama iletişim kurmak sonuna kadar var!
4.kampları 30-31 ağustos/1- eylül tarihlerinde izmir'de yapılacaktır. katılmak isteyenler kampın instagram hesabından ulaşabilirler.
ayrıca; proje işitme engelli olan hikmet önat önderliğinde gerçekleştirilmektedir.
bu kampta kesinlikle konuşmak yok. yani ağızla. ama iletişim kurmak sonuna kadar var!
4.kampları 30-31 ağustos/1- eylül tarihlerinde izmir'de yapılacaktır. katılmak isteyenler kampın instagram hesabından ulaşabilirler.
ayrıca; proje işitme engelli olan hikmet önat önderliğinde gerçekleştirilmektedir.
"aaa, bunda şunu mu anlatmak istedin?" dedi ve sabaha kadar konuştuk.
korktuğum başıma geldi. hani hiç bilmediğin bir kasabaya gitmişsindir. bir şeylerden kaçmışsındır. orada seni tanıyan birine rastlamışsındır. korkmuşsundur, seni yakaladı diye, seni buldu diye... ama hiç bulamayacaktı. bulmaması gerekecekti ve sen hep kaçacaktın. kimsenin olmadığı, kimsenin seni bilmediği yerlere...
korktuğum başıma geldi. hani hiç bilmediğin bir kasabaya gitmişsindir. bir şeylerden kaçmışsındır. orada seni tanıyan birine rastlamışsındır. korkmuşsundur, seni yakaladı diye, seni buldu diye... ama hiç bulamayacaktı. bulmaması gerekecekti ve sen hep kaçacaktın. kimsenin olmadığı, kimsenin seni bilmediği yerlere...