#tüm kaptaninseyirdefteri entry'leri
ilk kampımda yaptığım hatalardan çıkardığım üç en önemli ders:
1) çadırınızı düz bir zemine kurun ki yorucu bir doğa gününün ardından inanılmaz rahatsız bir uyku çekmeyin
2) etrafa koku salabilecek her türlü gıdayı çadırınızdan uzakta tutun ki o kokuyu alan hayvanlar gecenin bir saatinde sizi uykunuzdan uyandırmasın
3) yanınızda ayı kovucu sprey götürdüyseniz ona dokunduktan sonra elinizi ıslak mendille temizlemeden asla gözlerinizi ovuşturmayın
1) çadırınızı düz bir zemine kurun ki yorucu bir doğa gününün ardından inanılmaz rahatsız bir uyku çekmeyin
2) etrafa koku salabilecek her türlü gıdayı çadırınızdan uzakta tutun ki o kokuyu alan hayvanlar gecenin bir saatinde sizi uykunuzdan uyandırmasın
3) yanınızda ayı kovucu sprey götürdüyseniz ona dokunduktan sonra elinizi ıslak mendille temizlemeden asla gözlerinizi ovuşturmayın
güzel yapan yerde odun ateşinde pişmiş izmir usulü kokoreç çok özel bi ağız zevkidir, şiddetle tavsiye ederim
alırsın çadırını ister bakir doğaya istersen camping alanına gidersin. yeterince donanımlı olmak bir numaralı erdemdir. ben genelde insanlarla gereğinden fazla konuşmayarak kafamı dinlemeyi severim ama yeni insanlarla tanışmaktan keyif alan kişiye saygımız sonsuz. bunun şehir gezmeli olanı da çok güzeldir. kulaklıkla müzik veya podcast eşliğinde önceden yapılmış gezi planını sürdürmek, bazen araya ufak kaçamaklar sokmak, acıkıp bir restorana kendinizi attığınızda insanların terli size bi acayip bakışları, banklarda ve duvar üstlerinde kısa süreli dinlenmeler, gün bitiminde ödül olarak dünyanın en tatlı uykusu bu tarz yolculukların temel bileşenleridir. tekrar ediyorum en önemli şey hazırlık. formül basit: ne kadar hazır gidersen o kadar çok eğlenirsin
hem çok sakin hem de çok hareketli yaşam tarzlarını bir arada yaşayabileceğiniz, sadece trafik yönünü değil trafik adabını da ingilizlerden almış, insanı çalışma disiplininden inanılmaz uzak, gençleri sosyal ağlar ve ortam canavarı olan, casinoları dünya çapından misafirleri ve yirmi dolarla bütün gün kol çeken emeklileri ağırlayan, bir buçuk senemi geçirdiğim güzel ülke. alkolün olağandışı ucuzluğu ve çeşitliliği insanı mest eder. yılın yalnızca bir ayını soğuk kalan on bir ayını kavrularak geçirir. ben yaşadım ve hep iyi anılarla ayrıldım. okumak için pek olmasa da yaşamak için de gezmek için de içmek için de çok güzel.
sayesinde pastacılıktan tut hindistandaki araba borsasına, naneli çikolataların nasıl üretildiğine, balıkçı hallerinde satılan fener balıklarının dişi fener balığı olduğuna kadar pek çok bilgiyi öğrenmeme vesile olan hayatımın vazgeçemeyeceğim bir keyfi.
daha iyisi illa ki vardır ama ben kullanırken eğleniyorum. arada olmadık cümleler çıkıyor onlara çok takılmamak lazım.
kesinlikle "zor olan kazanmak, bitirmek değil" yalanına inanmayın.
ertesi gün okul/iş olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayrılır.
türkiyenin decathlon olmayan şehirlerinde düzenlenen yürüyüşlerde bile her yaştan trekkingciyi içliğinden polarına ve hatta botlarına kadar kullanırken gördüğüm marka. kendim de kargo tip yürüyüş pantalonlarını ve polarlarını kullanıyorum ziyadesiyle memnunum.
londra - ingiltere