#tüm mathildasolis entry'leri
milyarlarca insan, 12 tane burç var ve birileri çıkıp yıldızlara bakarak bu 12 burcu yorumluyor. milyarları 12ye böldüğümüzde çok fazla aynı şeyleri yaşanası gereken insan ediyor. e ne oldu şimdi? mesela ben ağustosta doğdum diye mükemmeliyetçi lüks düşkünü, başkası nisanda mayısta falan doğdu diye çok duygusal olmak zorunda mı? hele bi de sosyal medyada şeyler dönüyor “burçların kıyafetleri, en bilmem ne burçlar, bilmemnaapmanız gereken burçlar” arkadaşlar kendimize gelelim... ne demişler: yıldızlar da kayar durmaz yerinde...
büyük cesaret, büyük zeka ve planlama yeteneği...
bütttünnnn güzellikleri haricinde “çiçek pastanesi”nede kurabiye yemeden, kahvaltıda çeşit çeşit reçel denemeden dönülmemesi gereken fevkaladenin fevkinde adamız. çok özledim, umarım en yakın zamanda tekrar giderim
97 doğumluyum ve yaşadığımız yer bandırma. depremi hatırlamıyorum. fakat sanki o depremi hatırlıyormuşcasına küçükken birçok kez gördüğüm bir kabusum var. bizim ev parka bakan bi caddede üç katlı bi binanın giriş katıydı. önünde zeytin ağacı ve az ileride çöp konteyneri. bir anda bina sallanmaya başlıyor, yan yattı yatacak. üçüncü kattakiler balkona çıkmış aşağı atlayacak. babam bi süper kahraman gibi binayı sırtlanıp kaldırıyor, konteynerin içine dengeyle oturtuyor. böylece bina yan yatmıyor. küçücükken raylı sistemi bulmuşum rüyamda... o sarsıntının bilinçaltıma olan etkisiyle gördüğümü düşünüyorum
söylenecek her şey burada zaten söylenmiş. öğretmenlik hayatının her döneminde (emekli olsanız dahi) devam eden; sadece müfredat öğretimiyle sınırlı kalmayıp bir sürü insana birey olmayı öğretme ve yol gösterme, belki de binlerce öğrenciye ana-baba gibi yaklaşıp hepsini topluma dünyaya kendilerine faydalı birer birey olarak yetiştirme sorumluluğuna sahip olmak, sahip çıkmaktır. okullar bomboşken iki ay tatil yapıyoruz diye ömür boyu bizim olan bu sorumluluğu göz ardı etmeyelim lütfen. iyi ki öğretmenlik, iyi ki özel eğitim!
cesaret, cesaret ve cesaret! her şey ilk adımı atmakla başlayacak. ilişkiler bile “ilk adım”lar ile başlamıyor mu zaten? ne imkanlar içinde kendimizi ne imkansızlıklara sokuyoruz da kendimizin bile haberi olmuyor. oysa ki azıcık ucundan cesaret ediversek neler yapacağız! ha tabii ben de henüz o ilk adımı atma cesaretinde bulunamadım ama hissediyorum, çok yaklaştım. ilk adımı ben atacağım ve sonra yollar bana gelecek vadedecek. hadi bana biraz cesaret, biraz da “yürü yaa mathi!” gazı... yolumuz açık olsun~