#tüm peynirlifayans başlıkları
48 yıl önce yapılan ilk ve en şahane festival. Binlerce insan uçsuz bucaksız bir tarlanın ortasında kurulu sahnenin etrafından başlayarak ovaya yayılıyorlar. Frizbiler kalabalığın üzerinde uçuşuyor. Peşlerinden koşan yarı çıplak tipler onları yakalamaya çalışıyor. Sandviçler yeniyor, mataralardan içecekler içiliyor. Bilumum uyuşturucu dönemin ruhuna uygun olarak elden ele dolaşıyor. Hatta bu alanda acayip bir ticaret var. Hummalı pazarlıklar ediliyor. Bazıları anadan doğma birbirlerine sarılıyor ya da dans ediyorlar. Dereye girip serinleyenler de var. Kano yapanlar, bisiklete binenler, iskeleden gölete atlayanlar, sevişenler…
Festival bilinenin aksine New york eyaleti, Woodstock kasabasında gerçekleşmedi. Festival organizatörleri olayı orjinal olarak New York'taki Woodstock kasabasında veya yakınında görmek istiyorlardı, ancak konsere ev sahipliği yapacak uygun bir mekan bulamadılar. New York (Wallkill Kasabası) yakınlarındaki Middletown yakınlarındaki bir sanayi sitesinde yerleştiler, ancak izinleri festival gerçekleşmeden bir ay önce kaldırıldı. Sullivan İlçesi süt çiftçisi Max Yasgur'u buldukları için şanslıydılar, Max Yasgur, festivallerini Bethel Kasabasındaki mülklerinde New York'ta yapmalarını kabul etti.
İşte o toprağın üzerinde festival 15 Ağustos Cuma başlıyor. Hafta sonu boyunca devam ediyor. İnsanlar akın akın kopmaya, dağıtmaya geliyor. Festival alanına 15 kilometre kala trafik tıkalı. 15 kilometre uzunluğunda çift şerit boyunca araba. Hepsi bekliyor. Yol kilit. Motorlar su kaynatıyor, benzini biten arabalar kenara itiliyor. Arada tanışanlar, konuşanlar, sosyalleşmenin her türü gırla…
Muhteşem bir curcuna.
İşin ilginç yanı şehirde işe giden insanlar olsa bunlar, kavga dövüşün bini bir para. Ama burada herkes gülüyor. Herkesin yüzünde bir rahatlama ve mutluluk hissi.
Arabalardan inip tarlaların arasından yürümeye başlayan yüzlerce tip var. Aslında bakıldığında tam bir felaket senaryosu gibi ama insanlar mutlu. Resmi rakamlara göre o yolda ve festival alanında 1 milyon kişi var o gün. Satılan bilet sayısı 189 bin. Organizatörler “en fazla 200 bin kişi olur” diyor. Ama bir milyon kişi oraya ulaşmaya çalışıyor o gün. Yarısından fazlası alana hiç ulaşamayacak. Yolda bezip geri dönecek ve hafta sonlarını başka bir şekilde değelendirecekler. Bunu yapanlar tarihe tanıklık etme fırsatını kaçıranlar elbette.
Kalanların yarısından fazlası, yani 350 bin kadarı alanı hınca hınç dolduracak ve modern çağın bilinen ilk dev açıkhava müzik festivaline katılacaklar.
Kalan 150 bini, 15 kilometrelik yolu Ağustos yağmuruyla balçık olmuş tarlalardan yürüyerek geçmeye çalışacak. Kimileri sıkıldıkları noktada kamp kuracak ve kendi festivallerini yapacak. Yiyecek içecekleri, gitarları ve çadırlarından başka bir ihtiyaçları yok. Kimisi yolun yarısından kimi de son bir kilometresinden geri dönecek. Ama yine de bu macerayı yaşamanın heyecanıyla eve dönmek yerine çevrede kamp kurup takılmaya devam edeceklerdi.
Richie Havens, Woodstock festivalinin açılışını yaptı, ancak akşamın ilerleyen saatlerine kadar devam etmesi planlanmamıştı. Kitlenen trafik, açılış eylemlerinin festivale gelmesini engelledi ve festival organizatörleri Havens’ı Cuma öğleden sonra 17.15 civarında sahne almaya ikna etti. Diğer sanatçılarda trafiğe sıkışmış gelemiyorlardı, bu yüzden Havens, "bildiği her şarkıyı" çalarak efsane bir performans sergiledi. Şarkı söylemek için başka bir şarkı arıyor, "Freedom" sözcüğü aklına geldiğinde, kafasında şarkı sözlerinin eksik kalan kısımlarını bir çizgiye oturtturmaya çalışıyordu. Ünlü "Freedom" şarkısını ilk kez Woodstock'da sahnede seslendiriyordu ve çaldığı anda sözlerini tamamladı.
Joe Cocker, Ten Years After, The Band, Johnny Winter, Blood Sweat & Tears, Crosby-Stills-Nash & Young, Jimi Hendrix, Grateful Dead, Janis Joplin, The Who, Creedance Clearwater Revival, Santana ve daha pek çok isim üç güne yayılan efsane konserler veriyorlar.
Bazı durumlarda elektrik de kesiliyor ve sahnedeki müzik duruyor. Ya da mesela yer yer yağan sağanak yağmur ve şimşekler yüzünden teknik ekip sahneye çıkıp müzisyenlere “Hemen konseri durdurun ve sahne arkasına dönün yoksa çarpılıp öleceksiniz diyor. Ekipman çoğu zaman ıslandığı için kontak yapıyor.
İki yüz bin insanın gece yaktığı kamp ateşlerinin ışığını gözlerinizi önüne getirin, sahne ışıklarıyla birleştirin. Sabaha kadar devam eden bir ayin misali Woodstock sabah gün ağırana kadar devam ediyor.
Yiyeyecek sınırlı, içecek de öyle tuvaletler taşmış durumda ortalık berbat bir halde ama insanlar bu farklı deneyimi bırakıp gitmiyor. Normal hayattaki zevklerinden birkaç günlüğüne fedakarlık edip sonuna kadar kalıyorlar. Hatta kendi tencerelerinde yemek pişirip herkese yedirenden, sadece seyirci olarak gelenlerin arka ocak başına gecip yemek pişirip servis etmesi ile devam ediyor.
Festival süresince 2 Woodstock bebeği doğduğu söyleniyor, gazetelerde yayınlanıyor ancak o bebekler hiç ortaya çıkmıyor. Belki de sadece bir söylentidir.
Amerika’nın Batı ucunda bir de Monterey Pop Festival var 1967 tarihli. Kimilerine göre her şey orada başladı. Ama kesin olan şu; fikir tam anlamıyla burada hayata geçti. Bu kadar kalabalık bir kitle ilk kez müzik dinlemek, eğlenmek ve kendinden geçmek için bir araya geliyor. Ama olay sadece müzik değil. Zaten müzik tarihinde dönüm noktalarına bakarsanız müzik hiçbir zaman sadece müzik değildir.
Woodstock da elbette sadece müzik festivali değil.
Birlikte yeni bir dünya yaratmak. Özgür bir alan oluşturmak. Can sıkıcı şeyleri unutmak ve hayatta başka şeyler olduğunu anlatmak. Etrafta şunu yap bunu yap, o doğru o yanlış diyen birilerinin olmadığı bir ortam yaratmak.
Bu o dönem aynı zevki, aynı hayat görüşünü paylaşan insanların bir araya gelmesinin verdiği gücün simgesi aslında. Yıllardır unutulmamasının nedeni de bu. Bu öyle bir enerji ki bugün hala insanlar o hafta sonu olan bitenlerin sonuçlarını yaşıyorlar.
En basitinden, bir festivale gidebiliyorsanız bugün, nedeni Woodstock’tır…
İlk Woodstock’tan bu yana 48 yıl geçti. Hatırlasanız Lang 1994’te 25. Yıl ve 1999’da 30. Yıl Woodstock’ları düzenlemişti. 1994 yılında yine aynı bölgede ama orijinal yere biraz daha uzak bir bölgede yapılan ikinci Woodstock’ın kadro inanılmazdı. Metallica’dan Aerosmith’e herkes oradaydı. 350 bin kişinin gelmesi beklenen festivale 30 bin kişi geldi.
1999’da ise Lang festivali ona daha aç olan bir yere, Roma’ya taşıdı. Rage Against the Machine’den Red Hot Chili Peppers’a dev bir kadro kuruldu ve 250 bin kişi festivali izledi.
Muhtemelen günümüzde Woodstock yapmak 1969’da yapmaktan çok daha zor. Düşünce yapısıyla, müzik kültürüyle, insanların iyilik ve yardımseverlikleriyle bambaşka bir yerdi. O zamanki şartlarda bir kombine bilet 18 dolara satılıyordu (günlük giriş 7 dolar). İnsanların o dönem bu tip bir etkinliğe ne kadar aç olduğunu düşünürseniz ortada ne kadar büyük bir iş olduğunu da anlayabilirsiniz. Tam da bu yüzden sponsora gerek yoktu. Biletler her şeyi finanse etmeye yetiyordu.
Festival keşkelerim arasında yer alır.
Festival afişi:
İnceleyebileceğiniz bazı siteler:
1. Onedio - Gelmiş Geçmiş En Çılgın Festival
2. Woodstock 1969
3. Woodstock Hakkında Bilinmeyen 13 Gerçek
Festival bilinenin aksine New york eyaleti, Woodstock kasabasında gerçekleşmedi. Festival organizatörleri olayı orjinal olarak New York'taki Woodstock kasabasında veya yakınında görmek istiyorlardı, ancak konsere ev sahipliği yapacak uygun bir mekan bulamadılar. New York (Wallkill Kasabası) yakınlarındaki Middletown yakınlarındaki bir sanayi sitesinde yerleştiler, ancak izinleri festival gerçekleşmeden bir ay önce kaldırıldı. Sullivan İlçesi süt çiftçisi Max Yasgur'u buldukları için şanslıydılar, Max Yasgur, festivallerini Bethel Kasabasındaki mülklerinde New York'ta yapmalarını kabul etti.
İşte o toprağın üzerinde festival 15 Ağustos Cuma başlıyor. Hafta sonu boyunca devam ediyor. İnsanlar akın akın kopmaya, dağıtmaya geliyor. Festival alanına 15 kilometre kala trafik tıkalı. 15 kilometre uzunluğunda çift şerit boyunca araba. Hepsi bekliyor. Yol kilit. Motorlar su kaynatıyor, benzini biten arabalar kenara itiliyor. Arada tanışanlar, konuşanlar, sosyalleşmenin her türü gırla…
Muhteşem bir curcuna.
İşin ilginç yanı şehirde işe giden insanlar olsa bunlar, kavga dövüşün bini bir para. Ama burada herkes gülüyor. Herkesin yüzünde bir rahatlama ve mutluluk hissi.
Arabalardan inip tarlaların arasından yürümeye başlayan yüzlerce tip var. Aslında bakıldığında tam bir felaket senaryosu gibi ama insanlar mutlu. Resmi rakamlara göre o yolda ve festival alanında 1 milyon kişi var o gün. Satılan bilet sayısı 189 bin. Organizatörler “en fazla 200 bin kişi olur” diyor. Ama bir milyon kişi oraya ulaşmaya çalışıyor o gün. Yarısından fazlası alana hiç ulaşamayacak. Yolda bezip geri dönecek ve hafta sonlarını başka bir şekilde değelendirecekler. Bunu yapanlar tarihe tanıklık etme fırsatını kaçıranlar elbette.
Kalanların yarısından fazlası, yani 350 bin kadarı alanı hınca hınç dolduracak ve modern çağın bilinen ilk dev açıkhava müzik festivaline katılacaklar.
Kalan 150 bini, 15 kilometrelik yolu Ağustos yağmuruyla balçık olmuş tarlalardan yürüyerek geçmeye çalışacak. Kimileri sıkıldıkları noktada kamp kuracak ve kendi festivallerini yapacak. Yiyecek içecekleri, gitarları ve çadırlarından başka bir ihtiyaçları yok. Kimisi yolun yarısından kimi de son bir kilometresinden geri dönecek. Ama yine de bu macerayı yaşamanın heyecanıyla eve dönmek yerine çevrede kamp kurup takılmaya devam edeceklerdi.
Richie Havens, Woodstock festivalinin açılışını yaptı, ancak akşamın ilerleyen saatlerine kadar devam etmesi planlanmamıştı. Kitlenen trafik, açılış eylemlerinin festivale gelmesini engelledi ve festival organizatörleri Havens’ı Cuma öğleden sonra 17.15 civarında sahne almaya ikna etti. Diğer sanatçılarda trafiğe sıkışmış gelemiyorlardı, bu yüzden Havens, "bildiği her şarkıyı" çalarak efsane bir performans sergiledi. Şarkı söylemek için başka bir şarkı arıyor, "Freedom" sözcüğü aklına geldiğinde, kafasında şarkı sözlerinin eksik kalan kısımlarını bir çizgiye oturtturmaya çalışıyordu. Ünlü "Freedom" şarkısını ilk kez Woodstock'da sahnede seslendiriyordu ve çaldığı anda sözlerini tamamladı.
Joe Cocker, Ten Years After, The Band, Johnny Winter, Blood Sweat & Tears, Crosby-Stills-Nash & Young, Jimi Hendrix, Grateful Dead, Janis Joplin, The Who, Creedance Clearwater Revival, Santana ve daha pek çok isim üç güne yayılan efsane konserler veriyorlar.
Bazı durumlarda elektrik de kesiliyor ve sahnedeki müzik duruyor. Ya da mesela yer yer yağan sağanak yağmur ve şimşekler yüzünden teknik ekip sahneye çıkıp müzisyenlere “Hemen konseri durdurun ve sahne arkasına dönün yoksa çarpılıp öleceksiniz diyor. Ekipman çoğu zaman ıslandığı için kontak yapıyor.
İki yüz bin insanın gece yaktığı kamp ateşlerinin ışığını gözlerinizi önüne getirin, sahne ışıklarıyla birleştirin. Sabaha kadar devam eden bir ayin misali Woodstock sabah gün ağırana kadar devam ediyor.
Yiyeyecek sınırlı, içecek de öyle tuvaletler taşmış durumda ortalık berbat bir halde ama insanlar bu farklı deneyimi bırakıp gitmiyor. Normal hayattaki zevklerinden birkaç günlüğüne fedakarlık edip sonuna kadar kalıyorlar. Hatta kendi tencerelerinde yemek pişirip herkese yedirenden, sadece seyirci olarak gelenlerin arka ocak başına gecip yemek pişirip servis etmesi ile devam ediyor.
Festival süresince 2 Woodstock bebeği doğduğu söyleniyor, gazetelerde yayınlanıyor ancak o bebekler hiç ortaya çıkmıyor. Belki de sadece bir söylentidir.
Amerika’nın Batı ucunda bir de Monterey Pop Festival var 1967 tarihli. Kimilerine göre her şey orada başladı. Ama kesin olan şu; fikir tam anlamıyla burada hayata geçti. Bu kadar kalabalık bir kitle ilk kez müzik dinlemek, eğlenmek ve kendinden geçmek için bir araya geliyor. Ama olay sadece müzik değil. Zaten müzik tarihinde dönüm noktalarına bakarsanız müzik hiçbir zaman sadece müzik değildir.
Woodstock da elbette sadece müzik festivali değil.
Birlikte yeni bir dünya yaratmak. Özgür bir alan oluşturmak. Can sıkıcı şeyleri unutmak ve hayatta başka şeyler olduğunu anlatmak. Etrafta şunu yap bunu yap, o doğru o yanlış diyen birilerinin olmadığı bir ortam yaratmak.
Bu o dönem aynı zevki, aynı hayat görüşünü paylaşan insanların bir araya gelmesinin verdiği gücün simgesi aslında. Yıllardır unutulmamasının nedeni de bu. Bu öyle bir enerji ki bugün hala insanlar o hafta sonu olan bitenlerin sonuçlarını yaşıyorlar.
En basitinden, bir festivale gidebiliyorsanız bugün, nedeni Woodstock’tır…
İlk Woodstock’tan bu yana 48 yıl geçti. Hatırlasanız Lang 1994’te 25. Yıl ve 1999’da 30. Yıl Woodstock’ları düzenlemişti. 1994 yılında yine aynı bölgede ama orijinal yere biraz daha uzak bir bölgede yapılan ikinci Woodstock’ın kadro inanılmazdı. Metallica’dan Aerosmith’e herkes oradaydı. 350 bin kişinin gelmesi beklenen festivale 30 bin kişi geldi.
1999’da ise Lang festivali ona daha aç olan bir yere, Roma’ya taşıdı. Rage Against the Machine’den Red Hot Chili Peppers’a dev bir kadro kuruldu ve 250 bin kişi festivali izledi.
Muhtemelen günümüzde Woodstock yapmak 1969’da yapmaktan çok daha zor. Düşünce yapısıyla, müzik kültürüyle, insanların iyilik ve yardımseverlikleriyle bambaşka bir yerdi. O zamanki şartlarda bir kombine bilet 18 dolara satılıyordu (günlük giriş 7 dolar). İnsanların o dönem bu tip bir etkinliğe ne kadar aç olduğunu düşünürseniz ortada ne kadar büyük bir iş olduğunu da anlayabilirsiniz. Tam da bu yüzden sponsora gerek yoktu. Biletler her şeyi finanse etmeye yetiyordu.
Festival keşkelerim arasında yer alır.
Festival afişi:
İnceleyebileceğiniz bazı siteler:
1. Onedio - Gelmiş Geçmiş En Çılgın Festival
2. Woodstock 1969
3. Woodstock Hakkında Bilinmeyen 13 Gerçek
Edit: @3 haklı, yazdığını okuyunca hatırladım ''imam'' ve ''drift'' kelimeleri aydınlattı beni. yanlış bahsetmişim size bu anlattığım 2. abantrail eylül 2015.
interrail türkiye'nin gelenekselleşen etkinliklerinden biridir. her abantrail etkinliğine gittim ancak hiçbiri birincisi gibi olmadı. bende en çok etki bırakan birinci abantrail(2015 diye hatırlıyorum) ve kış kampı(gece-18 dereceyi gördük)(2017) olan en son düzenlenen abantrail etkinliğiydi. size birincisinden bahsetmek istiyorum; grup olarak sanırım ilk kez bu kadar kalabalık bir etkinlik yapılmıştı ve katılım beklenenin baya üzerindeydi (yaklaşık 450 çadır hatta fazla da olabilir). sabahtan otostopla çıktık yola öğlen kamp alanına vardık ve adımımızı atar atmaz ateş başında oturmuş 10-15 kişi birden hoş geldiniz diye bağırıp gülümseyerek karşıladılar. tabi böyle olması ortama kolay ısınmamızı sağladı hatta çantaları bir kenara bırakıp çadırı kurmadan önce onların yanına oturduk sohbet muhabbet sanki herkes birbirini kırk senedir tanıyor öyle dostane bir muhabbet dönüyor. tabi bu arada gelenlere de aynı şekilde hoş geldiniz deyip buyur ediyoruz. bir süre sonra kalktık çadırı ve eşyaları ayarladık yerleşme işini bitirdik. önümüze çıkan herkesle tanışıyor sohbet ediyorduk. orada o kadar kısa sürede öyle güzel bir ortam oluştu ki anlatamam. akşam oldu 3-4 tane büyük ateş yakılmış yer yer ufak ateşler var bizde her ateş başına gidiyoruz sırayla bir yerde saz çalıyorlar bir yerde gitar bir yerde dans ediyorlar bir yerde hoparlörü almış eğleniyorlar kimisi de oturmuş sadece sohbet ediyor. Sabah oluyor ara ara gelin buyurun beraber kahvaltı yapalım sesleri geliyor erzağı olan olmayan fazla gelen az gelen herkes her şeyi paylaşıyor. derken bu güzel iki gecelik hafta sonu kampı yavaş yavaş son buluyor insanlar toplanıp gitmeye başlıyor yavaş yavaş. giden herkesi sarılarak uğurluyoruz. Görsele bıraktığım fotoğraf ise 2-3 gün sonra bir gazetenin ekinde çıktığımız o günden kalan muhteşem fotoğraftır. o günü kelimeye dökmek zor özetin özetini çıkardım bu yazıyı yazarken. umarım etkinlikler bu çizgide bozulmadan devam eder ve umarım sizde bir gün katılabilirsiniz.
interrail türkiye'nin gelenekselleşen etkinliklerinden biridir. her abantrail etkinliğine gittim ancak hiçbiri birincisi gibi olmadı. bende en çok etki bırakan birinci abantrail(2015 diye hatırlıyorum) ve kış kampı(gece-18 dereceyi gördük)(2017) olan en son düzenlenen abantrail etkinliğiydi. size birincisinden bahsetmek istiyorum; grup olarak sanırım ilk kez bu kadar kalabalık bir etkinlik yapılmıştı ve katılım beklenenin baya üzerindeydi (yaklaşık 450 çadır hatta fazla da olabilir). sabahtan otostopla çıktık yola öğlen kamp alanına vardık ve adımımızı atar atmaz ateş başında oturmuş 10-15 kişi birden hoş geldiniz diye bağırıp gülümseyerek karşıladılar. tabi böyle olması ortama kolay ısınmamızı sağladı hatta çantaları bir kenara bırakıp çadırı kurmadan önce onların yanına oturduk sohbet muhabbet sanki herkes birbirini kırk senedir tanıyor öyle dostane bir muhabbet dönüyor. tabi bu arada gelenlere de aynı şekilde hoş geldiniz deyip buyur ediyoruz. bir süre sonra kalktık çadırı ve eşyaları ayarladık yerleşme işini bitirdik. önümüze çıkan herkesle tanışıyor sohbet ediyorduk. orada o kadar kısa sürede öyle güzel bir ortam oluştu ki anlatamam. akşam oldu 3-4 tane büyük ateş yakılmış yer yer ufak ateşler var bizde her ateş başına gidiyoruz sırayla bir yerde saz çalıyorlar bir yerde gitar bir yerde dans ediyorlar bir yerde hoparlörü almış eğleniyorlar kimisi de oturmuş sadece sohbet ediyor. Sabah oluyor ara ara gelin buyurun beraber kahvaltı yapalım sesleri geliyor erzağı olan olmayan fazla gelen az gelen herkes her şeyi paylaşıyor. derken bu güzel iki gecelik hafta sonu kampı yavaş yavaş son buluyor insanlar toplanıp gitmeye başlıyor yavaş yavaş. giden herkesi sarılarak uğurluyoruz. Görsele bıraktığım fotoğraf ise 2-3 gün sonra bir gazetenin ekinde çıktığımız o günden kalan muhteşem fotoğraftır. o günü kelimeye dökmek zor özetin özetini çıkardım bu yazıyı yazarken. umarım etkinlikler bu çizgide bozulmadan devam eder ve umarım sizde bir gün katılabilirsiniz.