#tüm tavuk entry'leri

Danimarka konsolosluğundan tarihlerle ilgili bir sebepten red yedim. Bu konuda bilgisi olan yeşillendirirse sevinirim.
Bi midede kelebekler, bi yüzde yayılan ağızlar, bi doğayı başka görmeler.. aşık olmak gibi bir şey sanırım.
Dün hiç beklemediğim bir anda, dünyanın en soğuk kadını arayıp saçma sapan onlarca soru sordu, arada verdiğim cevaplar için beni aşağılamaktan da geri kalmadı tabi. Kapattıktan beş dakik sonra yeniden arayıp, bu kez işimle ilgili alakasız onlarca soru sordu. En sonunda bu sabah arayıp “ red yemek üzeresiniz, İngilizceniz nasıl, dönecek misin geri bak yemin et,” şeklinde bir şeyler daha zırvalayıp vedalaştı.
Ulan vermeyeceksen verme vize ya bu neymiş?!
Yani işin özü çok cins sorunlarla karşılaşılacak bir vize türü.
He yere kamp atamayan kampçılar gibi tanımlanabilir bence. Hani bazı kampçılar vardır “ abi şuraya çadır, şuraya hamak, şurda ateş, oldu bitti.” Tarzında her şeyi ayarlar. Ama bazıları sadece gösterilen kamp alanına çadırını kurar. İkinci kısımdakiler bence uygun tanım oluyor. Aman hakaret sanılmasın, ben de Tatlısu kampçısı sayılırım.
Son zamanlarda ilgiden dolayı bayağı el yakan fiyatlara sahip güzide adamız. Kendinize bir şarap alıp manzaranın keyfini çıkarın hepsi bu.
Çok otobüs yolculuğuna maruz kalmış Kişiler iyi bilir bu soğuğu. Yaz kış demeden soğuktur o dinleme tesisleri. İlk on yolculuktan sonra, yola çıkmadan otomatik olarak bir hırka belirir elinizde.
Hele bir de Afyon’da duruyorsanız kemiklerinizden çıkan çıtırtıları duymamak mümkün değil. Abartmıyorum ya cidden.
Bu durumun biraz da kişiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Gülümsemek her zaman kazanır çünkü. Normalde çok suratsız biri olmama rağmen gezdiğim yerlerde sürekli bir sırıtma halinde olduğumdan olacak, insanlar bana hep iyi davrandı. Kaldığım yerlerde hep ikramlarda bulundular. Yani gülümsemek anahtar sanırım bu konuda.
Not: İstanbul kategori dışıdır.