ırkçı gezgin

/ 3
Irkcilik bir hastaliktir ve meslek grubu ya da bir ulkeye mahsus degildir. Ayrica Almanya'da turklerin ne cektigini merak etmemi saglayan basliktir. ve anlatacak birini mesaj kutuma beklerim.

edit: Mesaj kutuma düşen @yagmuradam dostun mesajını ve verdiğim cevabı ekledim yeni bir entry girmek yerine. Uzun ama okuyun efendim.

Yagmuradam'ın mesajı:

"almanya’da yaşayan türk gençlerinin sorunları (ı) alman toplumunda yaşayan genç türkler, buranın yabancıları olduklarını, bu topluma girdikleri ilk anda farkediyorlar. onlar “hakim kitle” tarafından “ausländer” yani “yabancı” olarak niteleniyorlar. türk çocuklarının, gençlerinin dışlanma süreci okula gitmeleriyle başlıyor; arkadaşlarıyla ilişkilerinde sürüyor ve iş hayatında da aynı onmazlık devam ediyor. türk çocukları okullarda öğretmenleri tarafından hep “ayrıcalıklı” muamelesi görüyorlar. ırkçı öğretmenlerden psikolojik baskıya uğruyorlar ve böylelikle gençlerimiz daha okulun ilk sınıflarında okullardan soğutuluyor. bu gençlerimiz “aussenseiter” yani “dıştan birisi veya dışlanan” haline geliyorlar ve sınıftaki diğer öğrencilerle irtibata geçemiyor, bağıntı kuramıyorlar. türk çocukları ailesinden gereken “sevgi ve inancı” almadıysalar, alamadıysalar, okullarda öğretmenler tarafından psikolojik baskıya uğradıysalar, kanaatimce bu gençlerin önünde iki seçenek var: 1- yaşadıkları olumsuzlukları içine atıp hayatı boyunca bunun etkisiyle oluşan ezik ve mutsuz bir biçimde yaşamak… 2- kendilerini ezdirmeyip olumsuz bir şekilde baskılara cevap vermek ve böylece daha büyük sorunlara, problemlere yol açmak… bugün almanya’da yaşayan gençlerimiz genelde bu iki seçenekten ikincisini yani menfi tepkiyi yeğlemekte. böylelikle alman öğretmenlerin, eğitimcilerin hedeflerine kolayca ulaşmalarına sebebiyet veriyorlar. çünkü dikkat ettiğimizde, derslerden sonra, yani öğleden sonraları okullarda çoğunlukla yabancı öğrenciler bulunmakta. bu öğrenciler ya sınıflarda oturup ceza olarak ödev yapmak zorundalar ya da okul bahçesindeki çöpleri vs. toplamak zorundalar. bu cezalandırılan öğrencilerin büyük oranını ise maalesef türk öğrencileri oluşturmaktadır. ayrıca, bazı alman öğretmenler arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin notlarını sinsice kırarak veya alman okul sistemini pek anlamayan velileri, “kandırarak” türk çocuklarının yüksek statü okullarına gitmelerini önlüyorlar. alman toplumunun türk gençlerini oldukları gibi kabul etmemesi biz gençlerde büyük bir eziklik duygusu uyandırıyor. çoğu arkadaşımız bu yüzden kendisini almanlardan aşağı görüyor, aşağı hissediyorlar. yine bu doğrultuda almanya’daki gençler almanların kendilerini oldukları gibi kabul etmediklerinin farkındalar. bu nedenle kendilerini almanlara kabul ettirebilmek için onlara benzemeye çalışıyorlar. kız arkadaşlarımız, tesettür bir yana, alman kızlarından daha açık-saçık giyiniyor, saçlarını sarıya boyayarak kimliklerini gizlemeye çalışıyorlar. erkek çocuklarımızın, kardeşlerimizin durumu ise kızlardan pek farklı değil. alman gençlerinden fazla içki pek olmasa da, uyuşturucu kullanıyorlar. çoğu gencimiz uyuşturucu bağımlısı. bu sebeble de hapishanelerde bulunan türk gençlerinin sayısı hiç de az değil… kısacası, gençlerimiz kendilerini almanlara kabul ettirmek pahasına “almanlaşmaya” başlıyorlar. fakat ne yaparlarsa yapsınlar onlar almanların gözünde yine yabancı yine “altkültür” grubuna aitler… fakat böyle bir süreçte, olan gençlerimize oluyor. çünkü onlar “almanlaşmanın” daha büyük bir “boyutunu” deneyip “almandan daha alman” olmayı denerken bütün değerlerini yitiriyorlar. yani benliklerini tamamen kaybediyor, kim olduklarını , asliyetlerini unutuyorlar… burada niyetim gençlerimizi kınamak değil. sadece ortada olanları, gördüklerimi, yaşadıklarımı, tesbitlerimi ifade etmeye çalışıyorum. bu söylediklerimin çoğu, bizleri olduğumuz gibi kabul etmeyip, bizleri hor ve hakir gören bir bakışın neticesi değil mi? fakat bizim böyle davranmamız, aslında onları yani almanları bizleri küçük görmeye teşvik etmiyor mu?..” * yukarıdaki satırlar almanya’da yaşayan h. baltacı adlı bir genç kızımıza ait. o orada doğmuş, büyümüş ve orada yaşıyor. almanların en iyi okullarından biri olan gymnasium son sınıfta okuyor. tesbitleri, gözlemleri oldukça ilginç. dilerseniz onun çarpıcı tesbitlerini aktarmaya yarın da devam edelim. ahmet gün 18 eylül 2004 cumartesi milli gazete"


Cevabım:
"tekrar merhabalar, mesajın için daha önce yazıp gönderemeden silinen mesajımın bir benzerini daha yazacam şimdi. öncelikle katıldıgım ve katılmadığım bazı noktalar var. katılmadığım daha çok aslına bakarsan. hadi gel bunları madde madde üstünkörü açıklayayım. 1- “alman okul sistemini pek anlamayan veliler”: avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinden birine gidip çocuklarının geleceğini kurmanın en önemli adımı olan eğitimi ve geleceklerini emanet ettikleri ve bulundukları ülkenin eğitim sistemini bilmemek ve bilmek için çaba sarfetmemek kesinlikle alman öğretmenlerinin suçu(!) nasıl mümkün olabiliyor büyük bir saçmalık değil mi? 2- “alman toplumunun türk gençlerini oldukları gibi kabul etmemesi biz gençlerde büyük bir eziklik duygusu uyandırıyor.”: bizler, türkiye vatandaşları, yani ortadoğu ülkelerinden olan bir ülkenin vatandaşları olarak suriye’den, yani bir ortadoğu ülkesinden gelen kişileri oldukları gibi kabul ettik değil mi? sınırları dip dipe olan, kültürleri, dinleri yakın olan iki ülke vatandaşları bile birbirini anlayamazken çok gelişmiş avrupa bizim kültürümüzü benimsemesi, kendi kültürünü bir tarafa bırakması lazımdı. haklısınız(!) 3- “kendilerini almanlara kabul ettirebilmek için onlara benzemeye çalışıyorlar. kız arkadaşlarımız, tesettür bir yana, alman kızlarından daha açık-saçık giyiniyor, saçlarını sarıya boyayarak kimliklerini gizlemeye çalışıyorlar.” bakın biri uzun süreli olmak üzere iki kere iki farklı kütürü olan avrupa ülkesinde yaşayan biri olarak ve türkiye’de küniversite okumuş biri olarak bunu yorumlayacam. üniversiteye muhtemelen gitmişsinizdir. üniversiteye yeni giden kızlarımızın ilk geldikleri yılı bırakın, ilk geldikleri dönem ile ikinci dönem arasında bile büyük farklar oluyor. kredi ya da burs alıp ailelerinden ekonomik olarak da bağımsız olan kızlarımız saçlarını belirli birkaç renge boyayıp, daha açık ve kısa, transparan vs elbiseler almaya başlıyorlar ve onları gururla giyiyorlar. yurtdışında yüksek lisans yılımın ikinci dönemiydi ve ikinci dönem türkiyeden iki tane kız arkadaş gelmişti. bir dersimiz ortak idi. yardım etmek istemedim aslına bakarsan fakat yine de ettim. sabahları sırama geçerken yakın sırlarda oturuyorlarsa geçerken mutlaka selam verip günaydınımı esirgemezdim fakat yardıma ihtiyaç duymadıkları anlarda ağızlarının kenarıyla bile zor selam veriyorlardı. bir iki defa bu tekrarlanınca komple yardımı kestim. bildiğim bir şey de bile bilmediğimi söyleyip tavrımı belli ediyordum. gelen iki kız arkadaş daha vardı. daha geldikleri ilk haftadaki partide iki tane yabancı erkeği köşeye çekmiş bildiğin bademcik ameliyatı yapıyorlardı. sonra ellerinden tutup çekip götürdüler çocukları. bizim kızlarımız onlara benzemek için bunları yapmıyorlar. ilk buldukları fırsatta türkiye’de de yapıyorlar başka ülkede de.. geç bunu istersen.. 4- “almandan daha alman” bak buna katılıyorum işte. tüm gençlerimiz hatta tüm insanımız kendini kaptırıp avrupalıdan daha avrupalı, amerikalıdan daha amerikalı oluyor. yaz tatillerinde türkiyeye dönüp paralarıyla hava atanları görmemiş olamazsınız.! 5- “bu söylediklerimin çoğu, bizleri olduğumuz gibi kabul etmeyip, bizleri hor ve hakir gören bir bakışın neticesi değil mi?” buna cevabım yine suriyeliler örneğini veririm. biz yanıbaşımızdaki ülkeden gelen “din kardeşlerimizi” oldukları gibi kabul ettik mi? 6- “almanların en iyi okullarından biri olan gymnasium son sınıfta okuyor.” bu yazının bana göre baştan sona ajitasyon olmasının nedenlerinden biri de bu cümle. hadi gel nedenini söyleyim. öncelikle gymnasium nedir onu söyleyim. bizim lisemiz. bildiğin düz lise.. ha dese ki “en iyi gymnasiumlardan birinde okuyor.” amenna fakat en iyi okullardan biri olan gymnasiumda derse orada kaba etimle gülerim."

"son bir şey; yaşadığım ülkelerden birinde 25 yıldır orada bulunup yaşadığı ülkenin dilini öğrenememiş insanlarla tanıştım. ha pardon, marketten sigara ve ekmek alacak kadar dil biliyorlardı. sen söyle lütfen, dilini bilmediğin bir ülkenin vatandaşları seni nasıl kendi toplumlarının bir parçası olarak görsünler ki? sen zaten girmek için çabalamıyorken onlar neden senin için çabalasınlar?"

"umarim bir nebze olsun anlatabilmisimdir derdimi. begenmeyen, bu kadar sikinti ceken geri doner kardesim. o ulkelerin bu tavirlara ragmen verdiklerini bizim ulkemiz doktora yapan insana vermiyor. 25 yildir orada olan, o ulkenin kadiniyla evlenen ve o kadindan 3 cocugun olan adam yerden yere vuruyor yasadigi ulkeyi. neden donmuyorsun dediginde ise okullarini bitirsin cocuklar donecem, buyuk oglana turkiyeden is teklifi var diyor. uzerinden 5 sene gecti adam hala orada. ınanma sen oyle diyenlere. anca emekli olunca geri donerler catir catir paralari burada yerler. o da hepsi degil. selamlar kardesim, saglicakla.."
Dahil olduğu ırk dışında herkesi zavallı gören ve öteleyen gezgin.
Tanım bile tutmuyor.

Bu ve bunun gibi başlıkların tanımları niye türk ve türk soyu üzerinden oluyor; anlamış değilim.
bir arap yahut bir kürt üzerinden başlığın altı türk'e, türk soyuna giydirildiği gibi giydirilmez.
Bi de örnekleme yazarın hakim olduğu bir coğrafya gibi orta asya taraflarından verilir. yok orta asya'ya gitmezlermiş de yok orta asya'da bi türk cumhuriyetine gidilirse; taşlanılırmış da falanda feşmekan.

Azerbaycan 1 hafta olmak üzere, 2'şer hafta kazakistan kırgizistan gibi ülkelerde vakit geçirmiş biri olarak; her yerde görebileceğinizi çok ama çok azı ötekileştirmeyi yaşayacaksınız. evini aşını paylaşan insanlara denk geleceksiniz. bir biranede biranı yudumlarken göktürk tarihi üzerine muhabbet etmeye çalışan çiftçiye şahit olacaksınız.
Aytmatov'un şehrinde "gel misafirimiz ol diyen" köylüye ve o köylünün türkiye'de okumuş komşusuna.

Evet belki, güney azerbaycan'da ki gibi "biz sizden daha türk'üz" diyen bi azeriye rastlamayabilirsiniz ama sizi öteleyecek bir sahneyide yaşamanız çok düşük bi olasılık.

aynı tarihi konuşmak, kenarlarda köşelerde kalmış kültürünü tarihinden kopup geldiğin biriyle paylaşmak, tarihine ırkına sahip çıkmak gibi ırkçılık olmasa gerek.

hee rafık diyorsan ki; ırkçılık.
Bi siktirol git çay koy kendine ötede.
Gidip sadece tarihi binaların, heykellerin önünde fotoğraf çekip sosyal medyada layk kasıyorsan halkın arasına karışıp iki üç sohbet etmiyorsan seksen ülke de gezsen ırkçı olursun ve gezip bakmış olursun, görmüş olmazsın.
üç gün önce tinderda eşleştiğim paraguaylı beybiyle aramda geçen diyolog üzerine beni yazmaya iten başlıktır.

- sos de donde?
- soy turco
- que facha (ne faşist)

yaklaşımın sebebini anlayabilmiş değilim.
Konu ve başlık ne kadar çelişkili. Uzun uzun yazmayacağım iğrendiğim insan tipi.
ırkçılık ıdeolojik bir düşünce değil aksine pskolojik bir rahatsızlıktır.

#malkomx
ağzının üstüne çakılası, elinden o selfie çubuk alınıp. ... neyse insanın asabını bozmayın
(bkz: hüseyin nihal atsız) başlığında girdiğim entry' den sonra anladım ki sözlükde de mevcut bu kişiler. şayet nihal atsızın ırkçı olmadığını savunanlar var aramızda.
/ 3